Ne Askeri Ne Sivil Darbe, Ne Olağanüstü Hal! Acil Demokrasi!


Ortak Basın Açıklaması

17 Ağustos 2016

Ne Askeri Ne Sivil Darbe, Ne Olağanüstü Hal! Acil Demokrasi!

AKP, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlattığı karşı-darbeyle otoriter, baskıcı ve sömürü düzenini sürdürmeye çalışıyor. OHAL yasalarına ve Kanun Hükmünde Kararnamelere dayanarak kırıntısı kalan demokratik hak ve özgürlükleri bütünüyle askıya alıyor. KHK’ler ile kamuda hiçbir gerekçe gösterilmeksizin başlatılan görevden almalar ve soruşturmalar muhalif kesimlere yönelik baskı, tehdit ve topyekun bertaraf etmeye dönüşüyor.

Tarihleri darbelerle mücadele içerisinde geçen, birçok bedeller ödeyen emek ve demokrasi güçleri olarak darbe karşıtı tutumumuz  dün de bugün de nettir.

Biliyoruz ki, bu gidişatı ancak emekten, demokrasiden, laiklikten, barış ve kardeşlikten yana güçlerin mücadelesi durdurabilir. Bu bilinçle ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunma ısrarımız devam edecektir.

Emekçilere yönelik güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, yoksullaştırma politikalarına, işçi ve emekçilerin örgütlenme, toplu pazarlık, siyasi hak ve özgürlüklerinin önündeki engellere ve iş cinayetlerine karşı güvenceli çalışmayı ve insanca yaşamı savunma ısrarımız devam edecektir.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan ve darbecilere yönelik olduğu açıklanan kapsamlı “açığa alma” uygulamaları giderek yaygınlaşmış, darbe girişimi ile hiç ilgisi olmayanlara doğru genişletilmiştir.

Darbe girişimi soruşturması kapsamında kamuda açığa alınanların sayısı 70 bini aşmıştır. Kısa süre içinde bu kadar geniş bir kitlenin açığa alınması, darbe girişimi öncesinde “siyasi fişleme” üzerinden kapsamlı bir hazırlık yapıldığını göstermektedir. Diğer taraftan açığa alma süreçlerinde, sosyal medya eleştirisi ya da banka işlemleri gibi darbeci olmakla ilişkilendirilemeyecek ve aralarında üyelerimizin de olduğu çok sayıda kamu emekçisi açığa alınmıştır.

Hangi siyasi görüşten ya da düşünceden olursa olsun, kamuda yürütülen darbe soruşturmalarının hukuk kuralları içinde titizlikle yapılmasına dikkat edilmeli, yargı bağımsızlığı sağlanarak hukuk kuralları içerisinde darbe girişimi ile somut bağlantısı olmayan kamu personelinin en kısa sürede görevlerine başlamaları sağlanmalıdır.

Kamuda Güvencesiz İstihdamın Kapısı Aralanıyor

Siyasi iktidar 15 Temmuz darbe girişimini kendisi için fırsata çevirerek, kamu personelinin istihdam biçimini serbest piyasa koşullarına uygun olarak güvencesizlik temelinde yeniden düzenlemek için düğmeye basmıştır. Yıllardır gündemde olan 657 sayılı yasa değişiklikleri ve Anayasada yapılacak düzenleme ile birlikte, kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesine göz dikilmiş, sözleşmeli istihdam ve “sözlü sınav”ın ön plana çıkarıldığı, hükümetin memuru olmayanların kolayca kapı önüne konulabileceği bir sistem üzerinde çalışılmaktadır. Darbe girişimi süreci etkisiyle de olsa “gri memurluk” gibi kamusal ve kişisel hakların ihlali anlamına gelecek düzenlemelerin gündeme getirilmesi hukuksal çerçeveden uzak ve kabul edilemez bir yaklaşımdır. Yıllardır kamu istihdamında, güvencesiz, esnek ve performansa dayalı istihdam politikalarını hayata geçirmek isteyen hükümet, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “sözleşmeli istihdam” uygulamasını yeniden gündeme getirmiştir.

“Sözlü Sınav” Siyasal Kadrolaşmayı Kolaylaştırmaktadır

Yakın geçmişe baktığımızda, özellikle 2010 yılından itibaren birçok bakanlıkta merkezi sınavlara ek olarak uygulanan sözlü sınav (mülakat) şartı getirildiği, bunun üzerinden başta “paralel yapı” olmak üzere kamuda ciddi anlamda siyasal kadrolaşma yaşandığı, yönetici kadroların büyük bölümünün  “hükümet memurluğu” anlayışı üzerinden yeniden belirlendiği görülmüştür.

Türkiye’de sözlü sınava  dayalı tüm uygulamaların “siyasal kadrolaşma”nın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu, aldıkları puana bakılmaksızın iktidarın dünya görüşüne uygun olanlar sürekli başarılı olurken, iktidarın dünya görüşüne yakın olmayanların taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler üzerinden elendiği ya da “saf dışı” bırakıldığı çok iyi bilinmektedir. Benzer bir tespiti yüksek yargı da yapmış, kamuda sadece sözlü sınav ile yapılan atamaların büyük bölümünü iptal etmiştir. 14 yıllık AKP iktidarı döneminde “torpil” kelimesi ile eş anlamlı hale gelen ve yüksek yargı tarafından “objektif olmama”, “taraflılık” gibi gerekçelerle defalarca iptal edilen “sözlü sınav” uygulamasının kamunun istihdamında ısrarla uygulanmak istenmesi kabul edilemez.

Türkiye’de her zaman büyük bir kuşku ile yaklaşılan sözlü sınavlarda, sözlü sınav sorularını hazırlayan-hazırlatan ve sözlü sınavı gerçekleştiren komisyonun, sözlü sınavlara yapılacak itirazları da değerlendirip karara bağlayacak olması, kamu personeli alımında torpil mekanizmasının sözlü sınav üzerinden daha güçlü bir şekilde işletileceğine yönelik kaygıları arttırmaktadır.

Türkiye’de darbe zemini gerçekten ortadan kaldırılmak isteniyorsa yapılması gereken, kamuda her türlü vesayete ve dışlayıcı yaklaşımlara son verilerek, demokratikleşme adımlarının atılması gerekmektedir. Bunun için bugüne kadar benimsenen dayatmacı, dışlayıcı ve kendileri gibi düşünmeyen birey ve kurumların görüşlerini yok sayan anlayışa son verilmesi gerektiği açıktır.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kamuda başlatılan açığa alma ve soruşturmalar fırsata dönüştürülmemeli, hukuk kuralları içinde yapılmalı ve darbe girişimi ile somut bağlantısı olmayan kamu personeli en kısa sürede görevine başlatılmalıdır.

Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Kamuda siyasi kadrolaşma uygulamalarına son verilmeli, kamu istihdamında torpil ile eş anlamlı hale gelen mülakat yerine, liyakat ilkesi benimsenmelidir. Kamu istihdamında hiç kimse siyasi düşünce, inanç ve etnik kimliği nedeniyle ayrımcı uygulamaya tabi tutulmamalıdır.

Ülkemizin demokratik geleceği ancak hukukun ve adaletin, barışın ve birlikte yaşamın tesis edilmesine, laikliğin ve özgürlüklerin geliştirilmesine bağlıdır.

Bizler tüm emek ve demokrasi güçleri olarak biliyoruz ki; emek, barış ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi dışında hiçbir yol Türkiye’yi içinde bulunduğu bu karanlık tablodan çıkaramaz.

Bu inanç ve kararlılıkla AKP’nin derinleştirdiği bu sivil darbe süreci ve baskılar karşısında emekçi halkın talep ve çıkarlarını savunarak yan yana omuz omuza durmaya devam edeceğiz.

Acil Demokrasi İçin Taleplerimiz

OHAL derhal kaldırılmalıdır.

Darbeciler yargılanmalı, bu yargılama evrensel hukuk ve insan haklarına bağlı kalarak gerçekleştirilmelidir. İşkence yasağı mutlaktır ve buna uyulmalıdır.

Sendikal hak ve özgürlükleri, toplantı, gösteri ve yürüyüş haklarını ortadan kaldıran uygulamalardan vazgeçilmelidir.

Kamuda, üniversitelerde ve yüksek yargıda hiçbir hukuki gerekçe öne sürülmeden başlatılan görevden almalar, şeffaflıktan yoksun uygulamalar nedeniyle tüm kamunun AKP’lileştirilmesi kaygısını doğurmakta, muhaliflerin tasfiyesinin hızlandırıldığını göstermektedir. Bu adımlardan derhal vazgeçilmeli, hukuka uygun davranılmalıdır.

Acil Demokrasi adımları atılmalıdır. Atılacak tüm adımlar ve çıkarılacak yasalar TBMM ve tüm toplum kesimleriyle paylaşılarak atılmalı, KHK’lara başvurulmamalıdır.

Bizler bu Acil Demokrasi taleplerimiz doğrultusunda her koşulda mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Emeğin haklarını, laikliği, gerçek demokrasiyi ve barışı savunmaya devam edeceğiz.

DİSK ANKARA BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ
KESK ANKARA ŞUBELER PLATFORMU
TMMOB İKK
ANKARA TABİP ODASI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Makaleye Dön
17-08-2016, 13:26