İşkence İnsanlığa Karşı Suçtur, Kabul Edilemez! |
Ortak Basın Açıklaması 26 Haziran 2019 İşkence İnsanlığa Karşı Suçtur, Kabul Edilemez! Basına ve Kamuoyuna, 1997 yılında BM Genel Kurulu, “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmesi’nin taşıdığı önem nedeniyle 26 Haziran’ı işkence görenlerle dayanışma günü olarak ilan etmiştir. İşkence ve kötü muamele yasağı ulusal ve uluslararası hukukta istisnası olmayan mutlak bir yasaktır. Ayrıca bu suç ulusal hukukta ağır bir suça yer vermesinin yanında uluslararası ceza hukuku tarafından da suç olarak tanımlanmaktadır. İşkence ve kötü muamele eylemlerinin sistemli veya yaygın bir halde gerçekleştirilmesi halinde ise insanlığa karşı suç niteliği kazanacağı açıktır. Dünya Hekimler Birliği tarafından 1975 yılında kabul edilen Tokyo Bildirgesi işkence ve kötü muamele konusunda, tıbbi etik açısında tıbbın işkenceye karıştırılması karşısında net bir tutumu içermektedir. Bildirge çok net biçimde hekimin işkence uygulamasına ya da zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı işlemlere ne olursa olsun, destek vermeyeceğini, göz yummayacağını ve katılmayacağını vurgulamıştır. Yine işkence sırasında hekimin hazır bulunmasını yasaklamış; hasta ile baş başa kalmak için de tam bir klinik bağımsızlık ortamının sağlanmasında ısrar etme şartı getirmiştir. Birleşmiş Milletler Tıbbı Etik İlkeleri ise bütün sağlık çalışanları için aynı durumu içermektedir; sağlık personeli için bağlayıcıdır ve istisnası yoktur. Başka deyişle hiçbir koşul bu ilkelerin uygulanmaması için gerekçe olamaz. Ülkemizde bilhassa 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL sonrasında işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden uygulamalarda dramatik bir artış yaşanmıştır. Ankara Emniyetinde ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde yaşanan vakalar da bu konudaki kaygılarımızı doğrular niteliktedir. 18 Mayıs 2019 tarihinde Urfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Dergili mahallesinde 51 kişinin gözaltına alınması ile başlayan süreç mutlak işkence yasağı ihlallerinin hangi boyutlara ulaştığının özel bir örneğini oluşturmaktadır. Kurumlarımızın inceleme ve gözlemlerinin yanı sıra, konu ile ilgili Urfa Barosu tarafından oluşturulan heyetin cezaevinde yaptığı birebir görüşme, adli raporlar, ayrıntılı anlatımlar, gözlem ve incelemelere dayalı olarak gözaltına alınan şahısların işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz kaldıklarının doğrulandığına yer verdikleri rapor konuyu açıklıkla ortaya koymaktadır. Söz konusu raporda, görüşmeleri gerçekleştiren avukatların gözlemleri ile esas olarak uyumlu ters kelepçe, göz bağı, başa çuval geçirme, elektrik verme, kaba dayak, falaka, cinsel işkence, hakaret, kendisine ve yakınlarına (özellikle kız çocuklarına ve eşlere) yönelik tehdit gibi anlatımlar yer almaktadır. İnsan Hakları Derneği olarak 11 Haziran’da kadınlar ile yapılan görüşmelerde de, kadınların cinsel organlarına ve göğüslerine elektrik verildiği, sinkaflı küfürler edildiği, tecavüz tehditlerine maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. 26 Mayıs 2019 günü ilk olarak Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki kendine ait hesabından “Ankara Emniyetinde işkence iddiaları var” şeklinde paylaşımda bulunmuştur. İlerleyen saat ve günlerde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Soruşturma Bürosunda gözaltında tutulan KHK ile ihraç edilen Dış İşleri Bakanlığı personeli olduğu ifade edilen ve yaklaşık 100 kişi olduğu söylenen diplomatlarla ilgili olarak, şüphelilere işkence ve kötü muamele yapıldığına dair iddialar kamuoyuna ve basına yansımıştır. Gözaltında tutulan bu kişilere hukuki yardımda bulunan müdafilerce de Ankara Barosu merkez ve kurullarına şüphelilere kötü muamelede bulunulduğu ve işkence yapıldığı şikâyetlerinde bulunulmuştur. Kötü muamele ve işkence iddiaları ile CMK hükümlerine aykırı olarak müdafiden vekâlet sunacağına dair yazılı taahhüt alınmak istenmesi iddialarını yerinde incelemek üzere Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi, Cezaevi Kurulu ve İnsan Hakları Merkezi tarafından görevlendirmeler yapılmış ve görevlendirilen avukatlar Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Soruşturma Bürosuna 27 Mayıs 2019 günü görüşme ve incelemelerde bulunmak üzere gitmiştir. Görüşülen 6 kişinin tamamı “mülakat” adı altında görüşmelere götürüldüklerini, burada itirafçı olmaya zorlandıklarını, tehdit ve hakaretlere maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Görüşülen 6 kişinin tamamı birden fazla defa mülakata çıkarıldıklarını, mülakatta kendilerine psikolojik baskı uygulandığını, mülakatı gerçekleştiren kişileri görseler teşhis edebileceklerini ifade etmişlerdir. Görüşülen 6 kişiden 5’i mülakatlar haricinde işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade etmiştir. Görüşme yapılan 1 kişi bizzat bir işkence ve kötü muameleye maruz kalmadığını, ancak aynı koğuşta kaldığı kişilerden ve Sulh Ceza Hâkimliğine gözaltı süre uzatım işlemleri sırasında toplu olarak görüldüklerinde orada bulunan diğer şüphelilerden işkence ve kötü muamele iddialarını duyduğunu ifade etmiştir. Bu kişinin duyum üzerine anlatımları kötü muamele ve işkenceye maruz kalan kişilerin anlatımları ile uyumludur. 2018 yılında gözaltına alınan Ayten Öztürk, dava dosyasında vermiş olduğu bilgilerde 5,5 ay kayıtsız olarak gözaltında tutularak kendisine işkence yapıldığını ifade etmiştir. Bu işkenceler, askıya alınma, tazyikli su ile işkence, su ile boğma girişimi ve bu esnada elektrik verme, vücuduna bayılıncaya kadar elektrik verme, kafasını, yüzünü ve gözünü hedef alan yoğun dayak, jop ve sopa ile tecavüz tehdidi, jopla cinsel işkence yapma girişimi ve daha birçok işkence yöntemlerinin 5.5 ay boyunca uygulandığını ifade etmiştir. Bu işkencelerden kaynaklı olarak sağlığı da bozulmuştur. Anılan vakalar hem medyada geniş yankı bulmuş, hem de tüm kamu kurumları durumdan haberdar olmuştur. İşkence yasağının mutlak niteliği bireylere ceza sorumluluğu yüklemenin yanında, devletlere de bu ihlali önleyecek ve gerçekleşmesi halinde de sorumlularını tespit edip cezalandıracak pozitif ödevler yüklemektedir. - İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi için gerekli olan önlemler arasında alıkonulma yerlerinin haberli ve habersiz bir şekilde ziyareti ve bu iddialara ilişkin İstanbul Protokolüne uygun raporlama yapılması hayati bir önem taşımaktadır. - İşkence ve kötü muamele iddialarının etkili bir şekilde soruşturulmasına ilişkin olaraksa Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca işkence ve kötü muamele iddialarının bağımsız ve tarafsız birimlerce ivedi bir şekilde soruşturulması ve soruşturmanın sonuca ulaştıracak nitelikte etkili olması gerekmektedir. Şanlıurfa ve Ankara illerinde işkence ve kötü muamele yapıldığına dair kuvvetli deliller ortaya çıkmasına rağmen, iddiaların ciddiyetiyle orantılı bir inceleme yapılmadığı gibi kamuoyu da konuyla ilgili aydınlatılmış değildir. Şüphesiz bu iddiaları araştırmakla asli olarak görevli olan merciler Cumhuriyet Savcılıklarıdır. Bununla birlikte, mevzuat uyarınca bu iddiaların muhatabı olan İçişleri Bakanlığı, Ankara ve Şanlıurfa Valilikleri, BM İşkenceye Karşı Sözleşme Ek Protokolü uyarınca ulusal izleme mekanizması olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu konuya ilişkin hiçbir açıklama yapmamıştır. Yukarıda açıklanan ilkelerle uyumlu olmak üzere aşağıda belirtilen soruşturma önlemlerinin ivedilikle alınması gerektiği düşünülmektedir: - İşkence ve kötü muamele yapıldığı iddia edilen mekanların delil toplanması için derhal kapatılması; - Anılan tarihlerde şüphelilerin gözaltında tutulduğu yerlerin kamera kayıtlarının gecikmeksizin toplanması; - İşkence ve kötü muamele mağduru olduğunu iddia eden kişilerin buna ilişkin ifadelerinin alınarak, özellikle işkence ve kötü muamelenin gerçekleştiği ifade edilen yerlerin, bu ifadeler ışığında incelenmesinin sağlanması; - Aynı tarihlerde alıkonulma mekanlarında bulunan kolluk amir ve çalışanlarının ifadelerinin alınması; - Gerekli durumlarda sorumluluğu bulunabilecek kişilerin açığa alınması; - İşkence ve kötü muameleye uğradığını iddia eden kişilerin İstanbul Protokolüne uygun alternatif bir sağlık raporu alabilmeleri için il tabip odaları ile koordineli çalışılması; - Yapılan tüm çalışmalarla ilgili olarak başta mağdurlar ve yakınları olmak üzere kamuoyunun yeterli bir şekilde aydınlatılması. İşkence uluslararası hukukta mutlak buyrukla (jus cogens) yasaklanmış insanlık dışı bir eylemdir. Bu yasağın hukuki boyutunun dışında etik bir niteliği olduğu da unutulmamalıdır. “İşkenceye sıfır tolerans” sloganı salt işkence iddialarının yalanlanması ile hayata geçirilemez. Devlet adına yetki kullananların ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan pozitif ödevlerini hayata geçirmedikleri; işkenceye önleyecek önlemleri almadıkları, ağır işkence iddialarını etkili bir şekilde soruşturmadıkları bir ortamda “işkenceye sıfır tolerans” politikasının yerini “işkenceye mutlak cezasızlık” politikasının alacağına şüphe bulunmamaktadır. Biz aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak hükümeti ve tüm yetkilileri ulusal ve uluslararası hukuktaki yükümlülüklerine ve “işkenceye sıfır tolerans” vaatlerine uymaya ve yukarıda belirtilen önlemleri gecikmeksizin almaya davet ediyoruz. Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Derneği Türkiye İnsan Hakları Vakfı Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi SES Ankara Şube Makaleye Dön |
26-06-2019, 13:27 |