Kadın Mahpuslar Ve Anneleri İle Birlikte Yaşamak Zorunda Olan Çocuklar Üzerinden Cezaevleri Koşullarının Değerlendirilmesi |
Basın Açıklaması 05 Ekim 2021 Kadın Mahpuslar Ve Anneleri İle Birlikte Yaşamak Zorunda Olan Çocuklar Üzerinden Cezaevleri Koşullarının Değerlendirilmesi Cezaevlerinde bulunan bireylerin bedensel ve ruhsal bütünlüğünü zedelemeden, bütün haklarına saygı duyarak, insanlık onuruna uygun bir fiziksel ortam yaratmadan Türkiye'deki cezaevlerinde yaşanan sorunların çözümü olanaksızdır. İnfaz yasaları; kadınlara özel ve onların gereksinimlerini karşılayacak hükümler içermemektedir. Cezaevlerinde kadın ya da erkek mahpuslara yönelik tutum ve davranışlar rutin uygulama içinde gelişmekte ve belirlenmektedir. Hukuki alt yapı ya da yönetmelikler uygulanmamakta, inisiyatif uygulamacılara bırakılmaktadır Genel cezaevi sorunlarının tümü kadın tutuklu ve hükümlüler açısından da geçerlidir. Kadınlar bu sorunlardan fazlasıyla paylarına düşeni almakta ve ek olarak kadınlara özgü sorunları yaşamaya devam etmektedir. Genel anlamda tüm tutuklu ve hükümlüler için yeterli ve insani standartlara uygun olmayan ceza ve tutukevlerinin; kadınlar açısından da yeterli olmadığını biliyoruz. Kadınlara özel ceza ve tutukevleri dahi kadınların ihtiyaçlarına uygun altyapı ve donanıma sahip değildir Kadınlar için ilk ihlal cezaevine girişte yapılan çıplak arama ile başlamakta ve çoğu kez ziyaretçileri dahi kapsayacak şekilde sürdürülmektedir. Kabul etmeyenler açısından hücre cezası tehdidi erkeklere yapıldığı kadar kadınlar için de ikincil bir cezalandırma yöntemi olarak sürdürülmektedir. Çıplak arama yasal dayanaktan yoksun olarak çoğu kez de keyfi olarak uygulanmaktadır. Sağlık hakkının engellenmesi ya da sağlığa erişimde zorluklar kadın mahpusların da en önemli sorunlardan birisidir. Bir şekilde sağlık kuruluşuna gitmeyi başardığında muayene sırasında infaz koruma memuru ya da kolluk kuvvetlerinin odadan çıkmayı reddetmesi, kelepçeli muayene dayatmaları gibi durumlar, daha da kötüsü bu tutuma bazen hekimin de destek olması, çoğu kez kadın mahpusun muayene ve tedavi olamadan cezaevine dönmesi ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca mahkemeye gidiş gelişlerde sorun çıkarılmakta, geç götürülme nedeniyle tutuklular mağdur edilmektedir. Bu uygulamanın nedeninin özellikle işkence izlerinin tespitini engellenmek ya da tespiti zorlaştırmak olduğuna dair yakınmalar mahpuslar tarafından iletilmektedir. Türk Hukuk mevzuatında cezaevlerindeki kadınların; işlemiş olduğu suç nedeniyle cinsiyete dayalı ayırımcılığa uğramamaları, bu tür ayırımcılığa karşı korunmaları ve ayırımcılığın önlenmesi konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Oysa kadınlara pozitif ayırımcılık sayılabilecek özel ve seçenekli ayrı bir infaz sisteminin geliştirilmesi, ayrıca bazı durumlarda kadınları koruyucu ayırımcı düzenlemelere yer verilmesi gerekmektedir. Bir diğer konu adli kadın mahpuslardır. Kadın mahpuslar infaz koruma memurları tarafından aşağılandıklarını, hakarete uğradıklarını, küçümsendiklerini, cezaevi idaresinin siyasi tutuklularla konuşmasını yasakladığını ifade etmektedirler. En önemli yakınmalarından birisi koğuşlarda yapılan aramalar sırasında, mahkeme ve hastaneye sevk sırasında güvenlik tedbirleri bahane edilerek sıklıkla cinsel tacize maruz kalmalarıdır. Adli mahpuslarda hak arama bilincinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle tacizin yanı sıra tehdit, ayrımcılık, hak gaspı yaşadıklarını ve infazlarının yanması ya da disiplin cezası almaları korkusuyla yaşadıklarını söylemeye çekindiklerini ifade etmektedirler. Hamile, yeni doğum yapmış, ciddi ameliyat geçirmiş, ağır hastalıkları olan kadınların, hastaneye veya duruşmalara gidiş-geliş sırasında diğer tutuklularla aynı uygulamaya tabi tutulmaları, güvenlik gerekçeleri ile hastanelerde tutulmak istenmemesi ya da kötü fiziksel koşullarda olan mahkum koğuşlarında tutulması, aile refakatinin engellenmesi, yeni doğum yapan kadınların hemen gözaltına alınması ya da doğuma kelepçeyle götürülmesi yaşanılan diğer ağır hak ihlalleridir. Cezaevlerinde çözüm bekleyen önemli konulardan biri de anneleri ile birlikte yaşamak zorunda kalan veya ayrılamayacak olan çocuklarla ilişkilidir. Ceza ve Tevkif Evler Genel Müdürlüğünün 31.08.2021 tarihli verilerine göre cezaevlerinde 9574 kadın hükümlü, 1818 kadın tutuklu bulunmaktadır. Bu rakamlara 7242 sayılı kanunla COVID-19 iznine ayrılan hükümlüler dahildir. 0-6 yaş ile ilgili ise ne yazık ki sağlıklı bir sayı yoktur. İHD’nin verilerinde 2020 sonuna kadar 300 gibi bir rakamdan söz edilmektedir. Bu çocuklar için cezaevinde kreş ve gündüz bakımevi oluşturulması, oluşturulamadığı durumlarda bu çocukların devlete ait dışarıdaki bir kreş ya da gündüz bakımevi olanağından yararlandırılması gerekmektedir. Çocukların eğitime ve dışarıdaki yaşama hazırlanması açısından büyük öneme sahip bu olanakların yaratılmaması onların bedensel ve ruhsal gelişimini engellemekte, mevcut durum çocuklar açısından da bir cezaya dönüşmektedir. Türkiye Psikologlar Derneği tarafından yapılan araştırmada annesi ile cezaevinde kalan çocukların zamanla yürüme, koşma, ellerini iyi düzeyde kullanma, zıplama gibi ve bilişsel alanlarda yaşıtlarının gerisinde kaldığından söz edilmektedir. Pandemi sürecinde ise kapalılık ve kısıtlılık halinin tüm mahpuslarda yarattığı zorluğa ek olarak 0-6 yaş arasındaki çocuklar yeterli havalandırma ve hijyen koşullarının sağlanamadığı ortamlarda erişkinlerle bir arada kalmış, aşısız grup olmaları nedeni ile yüksek enfeksiyon riskine maruz bırakılmışlardır. Oyun alanları kapatılan,eğitsel faaliyetleri durdurulan çocukların aynı zamanda ruhsal ve sosyal gelişimleri de baskılanmıştır. Çocuğu ile cezaevinde kalan bir kadın mahpus için bir diğer sorun dışarıda olan diğer çocuklarından haber alamaması, velayet davaları devam eden kadınların dışarıdaki çocukları ile görüştürülmemeleri, dolayısı ile bu çocukların da anne sevgisi ve bakımından mahrum kalması durumudur.BM Bangkok Kuralları, (48. ve 52. Maddeler arası hamile, emziren ve çocuğuyla birlikte hapishanede kalan kadınlara ilişkin düzenlemeler içeriyor) tutuklu ve hükümlü kadınların hapishane şartlarıyla ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer veriyor. Bu metinlerde hamile/yeni doğum doğum yapmış/emzirme döneminde/çocuklarıyla kalan mahpuslara, ihtiyaçlarına göre yaklaşımlarda bulunulmalı; çocuklar, uzmanlar tarafından takip edilmelidir. Annesiyle birlikte tutulan çocuk, asla bir mahpus muamelesi görmemelidir, demektedir. Yaşlı, ağır ve kronik hastalıkları olan kadın/erkek tüm mahpusların infazlarının ertelenmesi konusu da acilen çözümlenmesi gereken sorunlardan biridir. En son Ayşe Özdoğan’ın infaz ertelemesi yapılmamıştır. 7 Kasım 2019’da kanser tanısı alan ve ağır ameliyatlar geçiren Ayşe Özdoğan tutuklanarak Antalya L tipi Cezaevine konulmuştur. Sosyal medya kampanyalarından 15 gün sonra serbest bırakılmıştır. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunun; oy birliğiyle Ayşe Özdoğan'ın tetkiklerinde nüks veya metastaz bulgusuna rastlanmadığı ve cezasının infazına cezaevinde devam edebileceği şeklinde rapor vermesi nedeniyle 02 Ekim 2021 günü tekrar cezaevine götürülmüştür.
Cezaevinde de olsa bir insanın en temel haklarından olan, özel hayatın gizliliği ve mahremiyet olgusunu zedeleyen güvenliğin tedbirlerinin öncelendiği kamera sistemi de kabul edilemez uygulamalardandır. Eğitim, beslenme, temiz ve yeterli su, hijyen ve temizlik ürünlerine, çocuklarının ihtiyaçlarına ulaşım, bilgiye erişim, haberleşme, ifade özgürlüğü konusunda yapılan kısıtlamalar, cezaevinde bulunmayan ihtiyaçların dışarıdan getirilmesi talebine karşı takınılan olumsuz tutum, cezaevi kantininde kendileri ve çocukları için yetersiz, pahalı ve kalitesiz ürünleri almaya zorlanma gibi diğer sorunlar hakkında da maalesef olumlu bir ilerleme kaydedilmemektedir. Cezaevleri arasında gerekçesiz ve aniden yapılan, kişisel eşyalarının dahi yanlarına alınmasına izin verilmediği “sürgün sevk” uygulamaları da aslında planlanmış ikincil cezalandırma yöntemleridir. Bizler ayırımcılığın olmadığı ya da objektif ayrımcılığı ön plana alan farklılıkları gözeten bir cezaevi yönetme biçimiyle bu sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Aslında çoğu günlük sorun insan haklarına ve birey olmanın gereklerine uygun, eşitlikçi bir hukuk sisteminin uygulandığı yönetme biçimleri ile çözülebilir türdendir. Tabi ki bu noktadaki sorumluluk da devlete aittir. Bizler ATO Kadın ve İnsan Hakları Komisyonları olarak cezaevindeki kadınlar ve yanlarında yaşamak zorunda olan çocuklarının sorunları konusunun takipçisi olduğumuzu ve her zaman çözüm önerilerimizi sunacağımızı bildirmek isteriz.
ATO Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu ATO İnsan Hakları Komisyonu Makaleye Dön |
5-10-2021, 13:28 |