İş Cinayeti Sonucu Kaybettiğimiz Zafer Açıkgözoğlu'nu Unutmadık, Unutturmayacağız!


Taşeron sağlık işçisi Zafer Açıkgözoğlu 17 Ağustos 2014 tarihinde geçirdiği iş cinayeti sonucunda hayatını kaybetti. Çalışırken maruz kaldığı olaylar ve ölüm nedeni ile, emek rejiminin ve taşeronluk sisteminin acımasız boyutunu gözler önüne seren bir sembol haline geldi.

14 Haziran 2013 tarihinde yaşanan yoğun yağış sonrası, İstanbul Tıp Fakültesi Acil Travmatoloji binasının zemin katında taşan kanalizasyon sularının, görev tanımlarının tamamen dışında ve hiçbir güvenlik önlemi alınmadan temizlenmesi ve tahliyesi için taşeron temizlik firması görevlendirilmişti. Tıkalı kanalizasyonun kapağını açmak zorunda kalan Zafer Açıkgözoğlu, diğer arkadaşları ile birlikte lağım suları içerisinde kalmıştı. Olay sonrasında firma işçilerinde bulantı, ishal, karın ağrısı gibi şikâyetler ortaya çıkmış ve acil servise başvurmuşlardı.

Açıkgözoğlu’nun on gün içerisinde üçüncü kez başvurduğu acil serviste bilinci kapandı ve karaciğer yetmezliği tanısıyla yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda yapılan tetkiklerde, birkaç ay önce tıbbi atık toplama esnasında eline batan iğneden kaynaklanan Hepatit B virüsü de saptandı. Karaciğer nakli yapılan, organ reddi gelişmesi üzerine ikinci kez nakil programına alınan Zafer Açıkgözoğlu, ne yazık ki hayatını kaybetti.

İşçi Zafer; taşeronluk sisteminde güvencesiz ve esnek çalıştığı, görev tanımı dışında işe zorlandığı, hastane temizliği gibi riskli bir işe karşı kişisel koruyucu ekipman tedarik edilmediği, iş güvenliği tedbirleri alınmadığı, periyodik muayeneleri ve eğitimleri yapılmadığı için bugün aramızda değil.
Taşeron olarak çalıştırılan işçiler sürekli işten atılma tehditlerine maruz kalmasalardı bu görevi kabul etmeyebilirlerdi.

İşe giriş/periyodik muayeneleri ve sağlık gözetimi eksiksiz yapılsaydı, Hepatit B aşıları önceden yapılarak korunma sağlanabilir ve maruziyet daha önceden saptanabilirdi.

İş güvenliği önlemleri alınmış olsaydı, tıbbi atık poşetinden eline iğne batmayabilirdi.

İşçi sağlığı eğitimleriyle eline iğne batması durumunda ne yapması gerektiği anlatılmış ve iş kazası bildirimi yapılmış olsaydı, erken tanı, takip ve tedavi şansı olabilirdi.

Hukuki olarak hastane ve şirket yönetimlerinin yapmakla yükümlü olduğu bu işler yapılıyor olsaydı, Zafer Açıkgözoğlu bugün aramızda olabilirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2023 yılında en az 1932 işçi; 2024 yılının ilk altı ayında en az 878 işçi; sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda ise geçen yıldan bu yana en az 70 sağlık emekçisi, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybetti.

Ülkemizdeki iş cinayeti rejiminin boyutu, uluslararası kurumların raporlarında da görülebilir. Avrupa Birliği’nin resmi istatistik kurumu Eurostat’a göre en fazla iş cinayetinin yaşandığı ülke Türkiye olup, yaklaşık 280 kaza başına 1 iş cinayeti meydana gelmektedir.

İş cinayetleri ve meslek hastalıkları, patronların ve yetkililerin kanıksatmaya çalıştığının aksine “fıtrat” veya “kader” değildir. Kamu tarafından gerekli denetimler ve kontroller yapıldığında, işveren tarafından gerekli işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri alındığında önlenebilir olgulardır.

İş kazalarının ve iş cinayetlerinin verilerine –güç de olsa– ulaşılabilinmesine rağmen, buzdağının görünmeyen yüzü olan meslek hastalıkları konusunda bilgi ve şeffaflık eksikliği vardır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tahminlerine göre, dünyada her yıl 1 milyon 200 bin kişi meslek hastalığına yakalanırken, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre bu rakam yılda 11 milyon kişidir. Küresel çapta, meslek hastalıklarına bağlı ölümler, iş cinayetlerine bağlı ölümlerin yaklaşık 5 ila 6 katı düzeyindedir. ILO ve DSÖ’nün 2021 yılında yayınladıkları başka bir araştırmaya göre; uzun çalışma saatleri, iskemik kalp hastalığı ve inme nedeniyle gerçekleşen iş cinayeti sayısı 745 bindir.

Türkiye’ye ilişkin meslek hastalığına dair resmi ve güncel veriyi ise ne yazık ki bilmiyoruz. Tahminlere göre, ortalama çalışma sürelerinin uzunluğu, güvencesiz ve esnek çalışmanın yaygınlığı göz önüne alındığında, beklenen yıllık meslek hastalığı sayısının 300 binin üzerinde olduğu söylenebilir.

Çalışmaya bağlı hastalıklar kader değildir! Çalışma yaşamı, aşırı üretim baskısı ve kar-zarar hesaplarına göre değil, işçi sağlığını ve güvenliğini merkeze alan bir yaklaşımla düzenlendiği takdirde, yaşanan sorunların pek çoğu önlenebilir.

Meslek hastalıkları ile mücadelede mevcut yapıda tanı sisteminin etkinleştirilmesi, hukuki kazanımlar ve tanı sonrası mesleki rehabilitasyon gibi tüm aşamalar eksiksiz yürütülmelidir.

Resmi merciler meslek hastalığı verilerini işçi örgütleri ve kamuoyu ile şeffaf ve doğru şekilde paylaşmalıdır.

Meslek hastalıkları hastanelerinin sayısı artırılmalı, il ve ilçelerin emek kompozisyonuna göre açılmalı ve modernize edilmelidir.

10 yıl sonra taşeron sağlık işçisi Zafer Açıkgözoğlu’nu anarken, bir kez daha sevenlerine ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Seni unutmadık ve unutturmayacağız!

Açıklamamızı İşçi Zafer’in hayattayken kaleme aldığı son mektubundan şu cümlelerle bitiriyoruz:

“Biliyorum arkadan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız. Hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz. Benden önce her sene iş kazasından ölen 1500 kişi gibi, SOMA’da ölen 301 işçi gibi… Şimdi diyorum ki iş ekmek buldum diye sevinirken; gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması, gerekli eğitimin verilmemesi ve alt yapı eksikliklerin ötürü canımdan oldum. Artık hiçbir işçi bu sıkıntıları yaşamasın… Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere, tüm sorumluların yasalarca cezalarının verilmesi en büyük dileğimdir. Ceza alsınlar ki kimse tekrar bu hataları yapmasın.”

Ankara Tabip Odası
Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Odası Ankara Şubesi


Makaleye Dön
14-08-2024, 11:40