Ankara’daki İshal Resmi Belgeyle Doğrulandı! Sorumlular Hesap Vermeli! |
Ortak Basın Açıklaması02 Ekim 2014Ankara’daki İshal Resmi Belgeyle Doğrulandı! Sorumlular Hesap Vermeli! Bilindiği üzere Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi’nin 8 Eylül 2014 tarihinde yaptığı ortak basın toplantısında, Ankara ilinde ishal vakalarında Ağustos 2014’ten başlayarak bir artış olduğu ortaya konmuş ve yetkililer bunun olası nedenlerini araştırmaya, çözüm bulmaya davet edilmiş, vatandaşlar da önlemli davranmaları konusunda uyarılmıştı. Aynı toplantıda, Ankara içme suyunda son aylarda sülfat oranının giderek arttığı ASKİ’nin web sayfasından alınan verilere dayanarak gösterilmiş ve bunun Ankara içme suyuna Kızılırmak suyunun verildiğini kanıtladığı iddia edilmişti. Bundan bir süre sonra meslek örgütlerimize Ankara’da ishal hastalarında artış olmadığı yanıtı verilmiş, örgütlerimize birtakım suçlamalar yöneltilmişti. Ama aynı zamanda Ankara içme suyuna 3-4 aydır Kızılırmak suyunun belirli bir oranda karıştırıldığı açıklanmak durumunda kalınmıştı. Meslek örgütlerimizin halk sağlığına duyarlı tutumları nedeniyle Ankara halkı, kendisinden ve devletten gizlenen bu bilgiyi, aylar sonra da olsa öğrenebilmişti. Ankara Tabip Odası 15 Eylül 2014 tarihinde TBMM’de düzenlenen bir basın toplantısında çok sayıda hastaneden elde ettiği ishal vakalarına dair rakamları kamuoyuyla paylaşmış, böylece bu sorunu artık inkar edilemeyecek açıklıkta ortaya koymuştu. Meslek örgütlerimiz bu çalışmaları yaparken, konunun ciddiyetini gölgelemeyi amaçlayan bazı çevrelerin “Elinizde veri var mı?” sorusuyla sıkça karşılaşmıştır. Bu soruya yanıt olarak ishal vakalarındaki olağandışı artışa dair verilerimizi gösterdik. Bizlerin görevi halk sağlığı ile ilgili bir sorun saptandığında bunu kamuoyuyla paylaşarak yetkilileri çözüm bulmaya ve sorunun tekrar etmemesi için önlem almaya çağırmaktır. Sorunun kaynağına dair verilere sahip olması gereken kurumlar kamu sağlığının idaresinden sorumlu olan kurumlardır. 30 Eylül 2014 günlü Sözcü gazetesinde yayınlanan resmi bir belge meslek örgütlerimizi kesin bir dille doğrulamıştır. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı Ankara Valiliği’ne gönderdiği 19 Eylül 2014 tarihli yazı ile Ankara ilinde ortalama sayıların çok üstünde akut gastroenterit vakası görüldüğünü belgelemiştir. Böylece meslek örgütlerimizin haklı olduğu resmi bir belge ile kanıtlanmıştır. Biz ilk açıklamalarımızda ishal sorununa dikkat çekerken kaynağı konusunda dikkatli bir dil kullanmış, şüphe etmemize karşın kaynağın su olduğu konusunda kesin bir yargıda bulunmamaya azami özen göstermiştik. Buna rağmen damacana lobiciliği iftirasından kendimizi kurtaramamıştık. Dün yayınlanan resmi belgede Ankara ilinde tam 18 ilçede içme-kullanma sularında çok sayıda kimyasal maddenin ve bakterinin yönetmelikte belirlenen sınırların üzerinde, yani uygunsuz düzeylerde, serbest klor düzeylerinin ise yetersiz olduğu tespit edilmiştir. “Veriniz var mı?” deniyordu, yarattığımız kamuoyu duyarlılığı sayesinde ortaya çıkan veriler işte bunlardır. Bu yazı çok açıktır, Ankara’da ishal söylediğimiz gibi patlamıştır, Ankara’da çok sayıda su numunesi içme ve kullanma suyu için kabul edilemez özelliklere sahiptir. Ankara halkı tam 18 ilçede kimyasal ve bakteriyolojik olarak kirli suları tüketmek zorunda bırakılmıştır. Her şey bu kadar net iken hala bu yazının “rutin” bir yazı olduğu ileri sürülerek olayın ciddiyeti örtülmeye çalışılabilmektedir. Bu, halkın aklıyla alay etmektir. Aslında rutin yani olağan görülen Halk Sağlığı Kurumunun bu yazısı değildir, neredeyse salgın boyutuna gelmiş bir durum olağan görülmekte, sıradanlaştırılmakta, toplum buna duyarsız hale getirilmek istenmektedir. Halkın sağlığının savunucuları olan bizler halk sağlığı sorunlarını sıradanlaştırmaya çalışan bu siyaset tarzının karşısında olmaya devam edeceğiz. Sözü edilen resmi belgenin basına yansımasının ardından 30 Eylül 2014 günü öğleden sonra Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı’nın bir bilgi notu hazırladığı anlaşılmaktadır. Ne var ki bu bilgi notunu kamuoyu doğrudan Halk Sağlığı Kurumu’ndan değil de sayın Melih Gökçek’in twitter hesabından öğrenmiştir. Kurum adına açıklama yapma yetkisi Kurum Başkanı’nda olduğu halde, bu bilgi notu niçin Kurum tarafından açıklanmamıştır? Ankara Tabip Odası su numune analiz sonuçlarını ve Ankara ilindeki gastroenterit sayılarını yetkili kamu sağlık idarelerinden isteyeli neredeyse bir ay olacaktır. Bilgi Edinme Kanunu’na göre tarafımıza bilgi verilmesi gereken süre çoktan dolmuştur. Niçin bu bilgiler halk sağlığı kendisine yasa ile verilmiş bir yükümlülük olan Ankara Tabip Odası’ndan saklanmaktadır? Hem hazırlanış zamanlamasından, hem kamuoyuyla doğrudan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından değil de Belediye Başkanının twitter adresinden paylaşılmış olmasından, hem de içeriğinden bu bilgi notunun amacının durumun ciddiyetini gölgelemek olduğu kanısı doğmaktadır. Bilgi notunda benzer yazıların 50 il için de yazıldığı yer alıyor. Türkiye’de benzer sorunların, kolera ve su kaynaklı viral ishal salgınlarının geçmişte başka yerlerde de olduğunu biliyoruz. Biz Ankara’daki meslek örgütleri olarak başka illerde olan diğer sorunların değil, 2014 Ağustos ve Eylül’ünde Ankara’da patlayan ishalin peşindeyiz. Başka illerde de benzer sorunların olması Ankara’daki durumun ciddiyetini hafifletir mi? Bu yazının başka illere de gönderilmiş olması sorunun önemini azaltmaz, tersine yöneticilerin güvenli ve sağlıklı içme suyunu sağlama konusunda sadece Ankara’da değil, ülkenin önemli bir bölümünde sınıfta kaldığını kanıtlar. Bu bilgi notunda Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı şu bilgileri de veriyor: Ankara merkez şebeke suyunda numunelerin yüzde 3.9’unda bakteriyolojik, yüzde 6.6’sında kimyasal uygunsuzluk tespit edilmiş. Soruyoruz, bu merkez şebeke suları kimin sorumluluğundadır? ASKİ’nin mi, diğer belediyelerin mi, yoksa bina içi şebekesini yenilememekle suçlanan vatandaşın kendisinin mi? Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kollamak gereksinimi yüzünden olsa gerek, Ankara’nın “özellikle taşra ilçelerine bağlı köylerden alınan su numunelerinde uygunsuzlar tespit edildiğini” vurgulamıştır. Soruyoruz, bu taşra ilçeleri ve onlara bağlı köylerin kullandığı sular kimin sorumluluğundadır? Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı bilgi notunda 3 ayda 565 kontrol izlemesi numunesi alındığını belirtilmiştir. Kontrol izlemesinde çok sınırlı sayıda parametre izlenmektedir. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte yer alan bütün parametrelerin izlendiği denetim izlemesi raporları kamuoyuna açıklanmalıdır. Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı’nın bilgi notunda Su Kalite Takip Sistemi’nde elektronik ortamda su analiz sonuçlarının takip edildiği belirtilmiştir. Bu sisteme tüm yurttaşların erişebilmesini talep ediyoruz. Mevzuatımız bu bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasına uygundur. Musluklarından akan suyun kalitesini bilmek yurttaşların hakkıdır. Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı valiliğe gönderilen uyarı yazısına esas teşkil eden bölgelerin 30 Mart 2014’ten sonra Büyükşehir Belediyesi sorumluluğuna devredildiğini, ondan önce İl Özel İdaresi ve İlçe Belediyelerinin sorumluluğunda olduğunu ekleme gereksinimi duyuyor. Bu gereksinimi neden duyduğu merak edilebilir elbet, ama esas konu bu değildir. Esas konu bu sorunun hem dün, hem de bugün bir sorumlusunun olduğudur ve bu sorumluların halka hesap vermesi gerektiğidir. Konuya ilişkin ilk basın toplantımızda bu sorunun takipçisi olacağımızı ifade etmiştik. Görüldüğü gibi takip ediyoruz. Buradaki meslek örgütlerinden temsilcilerin katkısı ve katılımı ile halkımızın sağlıklı su hakkının peşinde koşulmaya, damacana lobisi değil, arıtma lobisi değil, halkın sağlığının lobisi olunmaya devam edilecektir. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. Ankara Tabip OdasıKimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi Makaleye Dön |
2-10-2014, 13:25 |