“Arıtma Cihazı Üreticilerinin Değil Halkın Sağlığının  Lobisiyiz” 


15 Eylül 2014

“Aritma Cihazi Üreticilerinin Değil Halkin Sağliğinin   Lobisiyiz” 

Değerli basın mensupları,

Bilindiği gibi bundan tam bir hafta önce Ankara Tabip Odası olarak diğer odalarla birlikte Ankara’da son zamanlarda ishalin patladığını, bunun kesin nedeninin araştırılması ve kaynağın bulunup önlem alınmasını gerektiğini kamuoyuyla paylaşıp yetkilileri açıklamaya davet etmiştik. Bundan 3 gün sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Melih Gökçek bir basın toplantısı düzenleyerek bazı iddialarımızı doğruladı, bazılarının ise yanlış olduğunu ileri sürdü.

Biz ne demiştik? Hangi yanıtlar verildi?

“Ankara’da 2014 Ağustos’unda başlayan ve hala devam eden bir halk sağlığı sorunuyla, ishal vakalarında ciddi bir artış ile karşı karşıyayız. Artış oranı bazı hastanelerde 2 kat, bazılarında 2.5 kat civarındadır” demiştik. Esasen, ishal salgınlarının temel kaynakları su ve besinlerdir. Böyle olmasına rağmen açıklamamızda Ankara’daki bu sorunun kesin nedeninin su olduğunu iddia etmediğimizi, bunun araştırılması gerektiğini söylemiştik.

Sayın Gökçek Ağustos 2014’te Ankara’da ishalin artmadığını, hatta Ağustos 2013’e göre azaldığını    belirtti.

Değerli basın mensupları, Ankara Tabip Odası iki haftadır her gün hastanelerdeki ishal vakalarını takip etmektedir. Şimdi sizlere değişik hastanelerden elde yakınmalarıyla başvuran hasta sayısı 2013 Ağustos’unda 475 iken, 2014 Ağustos’unda 896’dır. Artış 1.9 kattır. Aynı hastaneye aynı yakınmalarla başvuran hasta sayısının    1-11 Eylül 2014’te 1037 olması sorunun giderek büyüdüğünü, son günlerde daha fazla hastanın etkilendiğini düşündürmektedir, çünkü 1 ay önce yani 1-11 Ağustos 2014’te bu sayı 521’dir.

Bir üniversite hastanesinde Ağustos 2014’te gastroenterit tanısı konulan hasta sayısı 1045’dir. Bu sayı 2012 Ağustosunda 549, 2013 Ağustosunda 618’dir. 2012’ye göre artış 1.9 kattır.

Bir çocuk hastanesinin acil servisine ishalle başvuran hasta sayısı 11 Ağustos-11 Eylül döneminde 764’tür. Bu sayı 2 ay önce 296’dır. Artış oranı 2.6 kattır. Geçen yılın aynı dönemine göre artış ise 1.6 kattır. 

Bir eğitim-araştırma hastanesinde gastroenterit tanısı alan hasta sayısı 2014 Ağustosunda 2479’tur. Bu sayı 2014 Temmuzunda 1241 olup artış oranı 2     kattır.

Bu rakamların dışında bazı büyük hastanelerimizin acil servislerinden elde edilen gözlemsel verilere göre son zamanlarda acil servise başvuran hastaların kimi yerde yarısı, kimi yerde yarısından biraz fazlası gastroenterit yakınmalarına sahiptir.

Sayın Gökçek ve Sağlık Bakanı sayın Müezzinoğlu Ankara’daki ishal patlamasından dikkatleri bilinçli olarak İzmir’e kaydırmaya çalışmaktadır. Asıl sorunun İzmir’de olduğunu ileri sürmektedirler, dahası sayın Gökçek Ankara Tabip Odası’nı İzmir’le ilgilenmemekle suçlamaktadır. Ankara Tabip Odası, İzmir Tabip Odası değildir, İzmir’de bir sorun varsa bu İzmir Tabip Odası’nın görev alanına girer. Ancak sayın Gökçek’in bu iddiası gerçekten ilgimizi çekti ve İzmir Tabip Odası’na sorduk. İzmir Tabip Odası’ndan arkadaşlarımız bütün hastaneleri tek tek arayarak, İl Halk Sağlığı Bulaşıcı Hastalıklar Dairesi ile de konuşarak böyle bir durumun kesinlikle söz konusu olmadığını ifade ettiler. Yanlış yönlendirmelerle kamuoyunun ve bizlerin dikkatini Ankara halkının sorunlarından başka bir yere sevkedemezsiniz.

Sağlık Bakanı bu konu ile ilgili bir demecinde, sanki biz “Bütün Türkiye’de ishal salgını var” demişiz gibi “Bağırsak enfeksiyonlarında Türkiye genelinde çok hafif bir artış var” demiştir. Sayın Bakan, biz bütün Türkiye’yi değil Ankara’yı soruyoruz. Lütfen, Ankara’daki ishali gizlemeyi amaçlayan dolambaçlı yanıtlar vermeyin.

Bütün bilimsel yayınlara göre ishal artışlarında başta su olmak üzere öncelikle su ve besinler üzerinde durulur. Biz de bu bilimsel gerçekten yola çıkarak, ama ihtiyatlı da davranarak olası kaynak olarak suya dikkat çekmiştik. Biliyorsunuz, bizim basın açıklamamızdan 3 gün sonra Kızılırmak suyunun sisteme verildiği bizzat sayın Gökçek tarafından itiraf edildi. Bu durum, akıllara su hakkında acaba gizlenen başka gerçekler de var  mı sorusunu getirmekte ve su hakkındaki kuşkuları daha da artırmaktadır. Yetkililere düşen, bir an önce  suyun ishal nedeni olabilecek etkenler açısından kapsamlı olarak araştırılması ve sonuçların da kamuoyuyla şeffaf biçimde paylaşılmasıdır. Sorumlu yöneticiler böyle durumlarda meslek örgütlerini lobi safsatalarıyla suçlamazlar.

Sayın Gökçek bizi arıtma lobisi oluşturmakla suçluyor. Ne dediğimiz meydanda, rakamlar da apaçık ortada. Arıtmadan hiç söz etmemiştik, ama ille de söz etmemizi istiyorsa şunu diyelim: Biz Ankaralının ishalden kurtulmasını, Ankara sularının kirlilikten, siyasetin de bu üsluptan arınmasını istiyoruz. İlle de neyin lobisi olduğumuzu merak ediyorsanız, işte bunun lobisiyiz, halkın sağlığının lobisiyiz.

“Ankara ilinde yaşayan vatandaşlarımızdan musluk sularının kokulu ve bulanık aktığı yolunda yakınmalar geldiğini” söylemiştik.

Sayın Bakan Müezzinoğlu “Kokusu ve rengi dışında Ankara suyunda sorun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim” demiş. Yani, bizi doğrulamış. Bir vatandaşımız “Suyun kokusunu ve rengini çıkarırsanız geriye sadece musluk kalıyor” diyerek bu açıklamayı gayet güzel hicvetmiş. Sağlıklı su kokusuz ve duru olmalıdır. Su kokuyorsa ve bulanıksa,  sorun  olmadığını  nasıl söylersiniz?

“Ülkemizin su alt yapısını hızla iyileştirmesi, halkın tamamına güvenilir-sağlıklı içme ve kullanma suyunu “musluklardan” sağlamayı stratejik bir hedef olarak kabul etmesi gerekir” demiştik. Bu cümledeki musluklardan sözünün altını çizerek.

Gelin görün ki sayın Gökçek bizleri damacanacılarla ve arıtmacılarla işbirliği halinde göstererek, konuyu saptırmaya çalışıyor. Damacana lafını eden biz değiliz. Sayın Müezzinoğlu kendi demecinde çeşme suyu değil, damacana suyu tükettiğini kamuoyuna duyuruyor. Oysa Ankara Tabip Odası hem bugün hem de bundan önceki çalışmalarında damacana sularında da sağlık için tehlikeler bulunabileceğine vurgu yapmıştır. Biz halkın ücretsiz sağlık hakkını, ücretsiz sağlıklı su hakkını savunuyoruz ve sağlığın olduğu gibi suyun da ticari bir değer olarak pazarlanmasına karşıyız. Musluğumuzdan su içebildiğimiz günlere dönmek istiyoruz.

Basın toplantımızın amacına ulaşan bölümlerinden biri Ankara’nın içme sularında sülfat derişiminin son aylarda giderek yükselmesinin ortaya konması ve bunun şebeke suyuna Nisan ayından beri Kızılırmak suyunun bağlandığının gösterdiğinin ifade edilmesiydi.

Sayın Gökçek bunun üzerine Kızılırmak suyunu 3-4 aydır %20-30 oranında şebeke suyuna karıştırdığını itiraf etmiştir. İtiraf diyoruz, çünkü bu kamuoyundan gizlenen bir bilgiydi. Öyle ki, hala ASKİ’nin web sayfasında 2009 yılından bu yana Kızılırmak suyunun verilmediği yazılmaktadır. Kamuoyu içtiği suyun nereden geldiği konusundan aylarca eksik ve yanlış olarak bilgilendirilmiştir.

Sayın Gökçek Kızılırmak suyunun tek dezavantajının yüksek sülfat  içeriği  olduğunu  söylemiştir.  Gerçekten  böyle midir, bu son derece kuşkuludur. Konu ile ilgili bütün yayınlara göre Kızılırmak suyu halk sağlığı açısından tehlikeli çok sayıda kimyasalı çok yüksek derişimlerde içermektedir. Halk hala yanlış bilgilendirilmektedir.

Sonuç olarak, 8 Eylül’de düzenlediğimiz ortak basın toplantısında dile getirdiğimiz bütün saptamalar, bazıları bizzat sayın Gökçek tarafından olmak üzere, kanıtlanmış  durumundadır.

Ankara halkı ishalden muzdariptir. Yetkililer başlarını kumdan çıkarmalı, ishalin kaynağı ne ise, kirli su mu, kirli suyla sulanan besinler mi, ortaya çıkarmalı, bir daha salgın olmaması için önlem almalıdırlar.

Halkın yanıltıldığı bir kez daha kanıtlanmıştır. Bundan böyle halk sağlığını ilgilendiren konularda daha güvenilir kişi ve kurumlar halka açıklama yapmalıdırlar.

Ankara Tabip Odası


Makaleye Dön
15-09-2014, 13:25