14 Mart'ta "Siyah Saygı Duruşu"


Ankara Tabip Odası’nın 14 Mart Tıp Bayramı’nda gerçekleştirmeyi planladığı “Beyaz Yürüyüş” 13 Mart akşamı Güvenpark’ta yaşanan katliam sebebiyle “Siyah Saygı Duruşu” anma etkinliğine dönüştü. İbni Sina hastanesi bahçesinde biraraya gelen sağlık çalışanları “Sözün Bittiği Yerdeyiz” yazılı pankart açtılar. ATO ve SES tarafından gerçekleştirilen ortak basın açıklamasını Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Çetin Atasoy yaptı.

14 Mart'ta "Siyah Saygı Duruşu"


“Bugün 14 Mart Tıp Bayramı, Sağlık Haftasının ilk günü. Bizler ne zamandır Tıp Bayramını kutlamayı unuttuk. Bunun çok sayıda sebebi var kuşkusuz. Ülkemiz bir kan gölüne dönüşmüş durumda ve daha dün Güvenpark’ta 37 yurttaşımızı kaybettik. Bir ay olmamıştı 28 yurttaşımızı kaybedeli, daha beş ay önce 103 canımız havaya uçuruldu. Her gün çocuklarımız, kadınlarımız ölüyor; denizlerimiz mezarlığa dönüştü, sahillerimizden çocuk cesetleri topluyoruz.

Bizce, sağlık meslek örgütlerince 14 Mart ne anlama geliyor?

Bizce 14 Mart, tıbbiyelilerin bu ülkenin bağımsızlık harcına kanlarını kattığı gün anlamına geliyor. Antiemperyalist savaşa verdikleri desteğin, direnişin anlamını taşıyor. Bu direnişi başlatan Dr. Hikmet Boran demek 14 Mart, biz onun kendi isteğiyle gittiği şark hizmetinde verem olduktan kısa bir süre sonra genç yaşta yaşamını kaybetmesindeki yurtseverliği ve idealizmi anıyoruz bugünlerde.

Bizce 14 Mart, tıp eğitimi demek, sağlık eğitimi demek. Biliyorsunuz bugün ülkemizde modern tıp eğitiminin başladığı gün aynı zamanda. Yılda onikibinleri bulan kontenjanların altında ezilen tıp eğitimini, performans baskısıyla tıp eğitiminin can çekişir hale gelmesini konuşuyoruz.

Bizce 14 Mart, halkın sağlık hakkıdır. Telefonla randevu alırken, reçete yazdırırken ya da başka biçimlerle halkın cebinden para çıkmasıdır.

Bizce 14 Mart, 20 dakika olması gerekirken üç dakikaya, beş dakikaya inen randevu süreleri sebebiyle iyi hekimlik yapamamamızdır.

Bizce çalışırken ölen, öldürülen hekimlerdir 14 Mart. Ersin Arslandır, Kamil ağabeyimizdir, SABİM baskısıyla hastanesinin altıncı katından atlayan Melikemizdir.

14 Mart’ta güvencesizliği, angaryayı, taşeron çalışmayı konuşuruz biz.

14 Mart’ta kadirbilmezlik gelir aklımıza. On yıllarca eğitim alıp, onlarca nöbet tutup, günde yüzlerce hasta bakmasına rağmen emeklilikte yoksulluk sınırının yarısı ücretlerle geçinmeye mahkum edilen kıdemlilerimizi hatırlarız.

14 Mart’ta tüketim tıbbını konuşuruz. İlaç harcamalarındaki artıştan kaygılanırız. Sağlığa en az parayı ayırıp da MR tetkikinde OECD birincisi olduğumuzdan söz ederiz.

14 Mart’ta halkın parasını dert ederiz biz. Kampüs hastaneleri yoluyla, kamu özel ortaklığı projesiyle halkın parasının özel sektöre peşkeş çekilmesinden söz ederiz.

14 Mart’ta kamuculuğa vurgu yaparız. Kamu hastanelerinin sayısı yerinde sayarken özel hastanelerin sayısının artmasını konuşuruz.

14 Mart’ta örgütlü olmayı tarif ederiz biz. Sendikaların ve tabip odalarının çalışanların gücü olduğunu ve ancak onlarla birlikte güçlü olduğunun altını bir kez daha çizeriz. Yüreği halkıyla birlikte atan ve iyi hekimlik değerleri için çalışan tabip odalarının, sendikaların önemini anlatır, bütün hekimleri dayanışmaya ve beraber mücadeleye çağırırız.

14 Mart’ta hep birlikte mesleğimizi iyi yapabileceğimiz koşullar talep etmeliyiz. Angarya bitsin demeliyiz, emeğimizin karşılığını istemeliyiz. Emekliliğe yansıyan güvenceli sabit ücret istemeliyiz. Nitelikli tıp eğitimi, özgür ve bağımsız akademi talep etmeliyiz. Tüm farklılıklarımızla, hoşgörü içerisinde birbirimizi anlayarak barış içinde yaşama istencimizi dillendirmeliyiz. Barış ve huzur istemeliyiz işyerlerimizde, çalışma hayatımızda. Barış istemeliyiz hem yurtta, hem cihanda.

Dünkü vahşi saldırıda hayatını kaybeden 37 yurttaşımızın ışıklar içinde uyumalarını diliyorum. Yakınlarına sabır diliyorum. Çok sayıda yaralımıza acil şifalar diliyorum.”
Makaleye Dön
14-03-2016, 00:00