AİHM'nin Ret Kararına Tepki |
KHK ile ihraç edildikleri görevlerine geri dönmek için açlık grevinde olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın tahliye edilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuruya ret cevabı verildi. Verilen kararı ve söz konusu süreci değerlendirmek üzere Ankara Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Çağdaş Hukukçular Mülkiyeliler Birliği’nde 03 Ağustos Perşembe günü basın toplantısı düzenledi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı “Bu durum için ne dünyada ne Türkiye’de hiç kimse, tıbbı kullanamaz demek için geldim. Baştan beri açlık grevini tıbbileştirmeyelim dedik çünkü nedenleri tıbbi değildir. Nedenleri tıbbi olmadığı için çözümü de tıbbi değildir. Çözümü çok basit, işlerini geri verin.” diyerek sözlerine başladı. AİHM’nin ihtiyati tedbirin “Yalnızca bir başvurucunun hayati tehlike doğuracak ciddi ve onarılamaz hasar riskiyle karşı karşıya bulunduğu durumlarda uygulanabileceği” kararını eleştiren Bakkalcı “Mahkemeye göre hayati tehlike yok” dedi. AİHM’nin 10 tane rapordan sadece cezaevi kampüsünde bulunan Sincan Devlet Hastanesi ve Numune Hastanesi’nin raporlarına atıf yaptığını belirten Bakkalcı “Ancak o raporların ikisinde de hayati tehlike var diyor” sözleriyle kararın tutarsız olduğunu belirtti. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, AİHM’nin bu tutumunun yeni olmadığını, son birkaç yıldır bu şekilde sürdüğünü örneklerle anlattı. KHK mağdurlarının AİHM başvurularının reddedildiğini belirten Türkdoğan “Hak savunucusu ve hukukçu olarak vurgulamak istiyorum ki Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi 25 Nisan’da Türkiye’yi siyasi denetim altına aldı. Böyle bir durumda tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsedilemez. Avrupa Konseyi’nin yasama organının aldığı karar açık ama Avrupa Konseyi’nin yargı organı bambaşka bir noktada duruyor. Avrupa Konseyi’nin bu sorunu bir an önce çözmesi gerekir” diye konuştu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör “Yaşamı koruyan, savunan ve yaşama müdahale eden her şeyle mücadele eden bir örgüt olarak kişinin açlık grevine gitmesini önermiyoruz ama bir yandan da insanların özgür iradeleriyle almış oldukları kararlara hekim olarak saygı göstermek gerektiğinin bilincindeyiz” dedi. Zorla yapılan her şeyin kırılgan hale gelmiş bedenlerde geri dönülemez sonuçlara yol açabileceğine dikkat çeken Dr. Güngör “Zorla götürme, zorla muayene ya da zorla tedavi gibi uygulamalardan kaçınmak gerekir” diye konuştu. Açlık grevinin bir hastalık olmadığını hatırlatan Dr. Güngör “Kişiler bir mücadele yöntemi olarak benimsemişlerdir o sebeple tıbbileştirilemez” sözlerini kaydetti. Dr. Selma Güngör, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın dışarıyla bağlantılı koğuşlara alınmalarını ve yanlarına refakatçi verilmesini talep ederek “Ancak insan aklı birdir. Hayatlarının kısalmasına yol açacak cezaevi koşullarından kurtulmaları için salıverilmelerini bekliyoruz” dedi. Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Vedat Bulut, 148 gün önce Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başvurularıyla sağlık takiplerinin Ankara Tabip Odası tarafından yapılmaya başlandığını söyledi. 23 Mayıs tarihine kadar görevlendirilen üç hekimin her gün muayenelerini yaptığını belirten Dr. Bulut “Ancak tutuklandıkları tarih itibariyle muayenelerimiz aksadı” dedi. Bu dönemden sonra konunun hukuki bir boyut kazandığını ifade eden Dr. Bulut “Bu dönemden sonra konu hukuk çerçevesi içerisinde gerek AYM ve gerekse AİHM’e başvurularla sürdü. 17 Temmuz’a kadar AİHM devlete bir süre tanıdı. Bu kararda açlık grevcilerinin kendi seçtikleri hekim nezaretinde bulundukları koşulda muayenelerini bir karar haline getirdi. Böylece tutukluluk hallerinin yaşam sürelerini kısaltmakta etkili olup olmadığı sorgulandı. Bunun üzerine Ankara Tabip Odası pek çok hekimden oluşan bir kurul oluşturdu. Çünkü açlık grevlerinin hekimler için çok ayrı bir yönü vardır. Açlık grevleri çoklu organ sorunlarına neden olabileceği için, nörolog, kardiyolog, iç hastalıkları, infeksiyon hastalıkları, acil tıp, adli tıp uzmanlarının isimlerini bildirdik. Zaten kardiyolojik sorunlar Nuriye Gülmen’de başlamıştı, Semiz Özakça’nın da üst solunum yolları enfeksiyonu vardı. Dr. Şebnem Korur Fincancı hem cezaevleri yaşam koşulları hem de insan hakları konusunda yetkin ve donanımlı bir hekim olarak Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Müdürlüğü tarafından kabul edildi. Ankara Tabip Odası’nın İnsan Hakları Komisyonunda 1996-2000 yılları arasında cezaevlerindeki açlık grevi sürecinde de görev yapan, bu alanda deneyimli, donanımlı çok yetkin hekimlerimiz vardır. Onlar da bu süreçte önemli bir travma yaşadılar. Hastalar, açlık grevcileri, acı çeken insanlar hangi acıları çekiyor ve hangi sorunları yaşıyorlarsa, bu acıların tabipler üzerinde de yansımaları olur. Aynı olayları tekrar tekrar yaşamak bu hekimlerimiz üzerinde de ağır bir ruhsal travma oluşturdu” sözlerini kaydetti. O dönemde tek yapılabilecek şeyin sağlıklı ve uzun yaşamın korunmasına yönelik önerilerde bulunmak olduğunun altını çizen Dr. Bulut “Ankara Tabip Odası’nın başvuruları, Adalet Bakanlığı’na ve cezaevine yazılarıyla iki olumlu gelişme sağlandı. Birisi; uzun süre yatmaya bağlı yaraların gelişmemesi için havalı yatak, diğeri de klozet takılmasının sağlanması oldu. Ancak cezaevi koşullarında sağlıklı yaşam sürebilecekleri bir ortam bulunmamaktadır” diye konuştu. AİHM kararında bir cümleye atıfta bulunan Dr. Bulut “Önerilerde belirtilen tabiplere ait cümleleri kabul etmemiz mümkün değil. Örneğin tutukluluk halinin tehirinin gerekmediği’’ gibi bir tümcenin yerine sağlık çalışmalarının cezaevinde yapılabileceğine ilişkin daha hekimce cümleler olmalıydı” dedi. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık hakkının 80 milyon yurttaştan farklı olmadığına dikkat çeken Dr. Bulut “Meclis’te de söylediğimiz gibi suçlu, suçsuz kavramı bize ait bir kavram değil, hukuka ait bir kavramdır. Tabipler, kişilerin suçlu suçsuz olduğuyla ilgilenmezler, ayırt etmezler. Herkesin yaşam hakkı kutsaldır. İçişleri Bakanı’nın yaşam hakkı neyse, Cumhurbaşkanı’nın yaşam hakkı neyse Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın da yaşam hakları aynı derecede bizim için kutsaldır. Biz o nedenle temizliğin, kirlenmemişliğin simgesi olarak beyaz önlük giyeriz” sözlerini kaydetti. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarındaki gelişmeleri de paylaşan Dr. Bulut protetin kaybının şiddetli olduğunu, tüm organlarında sorunlar yaşanabileceğini ve çok hekimli bir ortamda bulunmaları gerektiğini belirtti. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı tutukluluğun istisnai ve tali bir mesele olduğunu, Nuriye ve Semih’in canlarını tehlikeye soktuğu için ilgilendiklerini söyledi. Dosyanın boş ve ceza hükmüyle sonuçlanmayacağını ifade eden Kozağaçlı “Gerçek mesele Nuriye ve Semih’in işlerine geri dönmesidir. OHAL Komisyonu’nun derhal karar vermesidir” dedi. AİHM kararını imzalayan yargıcın Türkiye’deki baskı rejimine duyduğu sempatinin hesabını vermesi gerektiğini söyleyen Kozağaçlı “Bu gerekçeyi açıklamalıdır. Dosya içerisinde hayati tehlike belirten 24 uzman hekim raporu varken, hayati tehlike görmüyorum diyen Avrupa yargıcı Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin halklarına bu görüşünü açıklayacaktır. Bunu her ülkede, her dilde sonuna kadar dile getireceğiz” diye konuştu. Uluslararası yargıç örgütleriyle, avukat örgütleriyle ve Avrupa’da örgütlenmiş tüm hukukçularla birlikte bu hesabın sorulacağını ifade eden Kozağaçlı “Şu ana kadar hiçbir Türk yargıcı, ağır ceza mahkemesi yargıcı bize “Hayati tehlikeleri yok” cümlesini söylememiştir. Kendilerini tutuklayan yargıçlar bize bu saygısızlığı yapmamıştır” dedi. Makaleye Dön |
3-08-2017, 00:00 |