Aile Hekimlerinin İzin Hakkına Yönelik Keyfi Düzenlemeler Kabul Edilemez


Aile Hekimlerinin İzin Hakkına Yönelik Keyfi Düzenlemeler Kabul Edilemez

Bilindiği üzere ülkemizde "birinci basamak sağlık hizmetleri", asıl olarak aile sağlığı merkezleri ve aile hekimlerimiz ile diğer ilgili personel üzerinden kamuya sunulmaktadır. Bu kapsamda aile hekimlerimiz, Anayasal güvenceye sahip sağlık hakkının kamu nezdinde korunmasında ve tesisinde, temel ve öncelikli bir sorumluluk yüklenmiş bulunmaktadır. Şüphesiz aile hekimlerimizin bu sorumluluğu ve bu kapsamdaki çalışmaları, doğası gereği kamusal/kamu yararına bir hizmettir.

Ancak; gerek ilgili mevzuat, gerekse yerleşik idari uygulamalar; açıklandığı üzere temel bir kamusal/kamu yararına hizmet yürüten aile hekimlerimizi; mevcut kamu personelinin ve kamu hizmetlerinin bünyesinde yer alan hak ve kazanımlara sahip kılma noktasında, aksi ve olumsuz bir yaklaşımı öteden beri sergilemektedir. Kamu sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık personelinin bütünü dikkate alındığında, aile hekimlerimiz nezdinde bir negatif ayrımcılığın tesis edildiği haklı olarak söylenebilir.

Bu zeminde yaşanan ve aile hekimlerimiz nezdinde ciddi mağduriyetler doğuran sorun başlıklarından biri de, aile hekimlerimizin izin hakkıdır.

Bilindiği üzere her çalışanın izin/dinlenme hakkı, doğrudan Anayasa ve ayrıca üst norm niteliğinde olan uluslararası sözleşmeler ile tanınmış ve güvenceye alınmış bulunan temel bir hak ve kazanımdır. Devamında, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 Sayılı İş Kanunu başta olmak üzere, her çalışma sektörüne ve rejimine özgü normatif kurallar da, ilgili mevzuatta yer bulmaktadır.

Aile hekimlerimizin tabi olduğu özgün mevzuat nezdinde ise, asıl olarak "Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği" lafzında (Bkz. Geçici madde 4) kimi belirlemeler yapıldığı gözlenmektedir. Ancak söz konusu yönetmelik hükmü "geçici" bir düzenleme olup, nitekim bu konuda kanun ile düzenleme yapılıncaya kadar geçerlilik kazanacağı bizzat madde lafzında yer almaktadır.

Yargı organları nezdinde açılan bir çok dava neticesi, her çalışanın temel bir hak ve kazanımı olan izin/dinlenme hakkına yönelik aile hekimlerimiz nezdinde de hukuki güvencelerin tanınması yolunda lehe kararlar tesis edilmiştir. Hatta yargının bu kapsamda işaret ettiği gereklilik, açıklandığı üzere temel bir kamusal/kamu yararına hizmeti yürüten aile hekimlerinin de, doğrudan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri ile kamu personeline tanınmış hak ve kazanımlardan istifade etmesi yolundadır.

Nitekim idare (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu) de, anılan yargı kararlarını gerekçe göstererek, 05.05.2017 tarih ve 1236 sayılı Bakan oluru ile, aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının izin/dinlenme hakkı konusunda bir yazılı talimat hazırlamış ve gereği için ilgili Halk Sağlığı Müdürlüklerine göndermiştir.

Ancak, söz konusu yazıda yer alan belirlemeler, anılan ve yazıya da gerekçe/dayanak olarak sunulan yargı kararlarının aksine ve hatta, anılan yönetmelik ile tanınmış mevcut hakların da kısmen kısıtlanmasına yönelik, son derece sorunlu bir tabloyu ortaya koymuş bulunmaktadır. Değinilen yazılı belirleme ile, aile hekimlerimizin izin hakkına ve kazanımlarına yönelik keyfi bir müdahale söz konusudur.

Somutlarsak;

-Yönetmelik gereği (Geçici madde 4/2) aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının yıllık izin süresi 30 gün olarak düzenlenmişken, şimdi doğrudan 657 Sayılı Yasa m. 102 de yer alan yıllık izin düzenlemesine göre yeni bir belirleme yapılmış; hizmeti bir yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gün yıllık izin hakkı öngörülmüştür. Görüldüğü üzere, hizmeti bir yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olan aile hekimlerinin yıllık izin sürelerinde bir düşüş söz konusudur.

-Eşi doğum yapan kamu çalışanı için düzenlenen "babalık izni", 657 Sayılı Yasa m. 104/B de 10 gün, yönetmelik geçici madde 4/3-c de ise 7 gün olarak düzenlenirken; şimdi tek yanlı biçimde 2 gün olarak yeniden belirlenmiştir.

-Kamu çalışanının kendisinin veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine verilen "mazeret izni"; 657 Sayılı Yasa m. 104/B de ve benzer biçimde yönetmelik geçici madde 4/3-a,b de 7 gün olarak düzenlenirken; şimdi tek yanlı biçimde 3 gün olarak yeniden belirlenmiştir.

-657 Sayılı Yasa kapsamında, analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süre ile tanınan "süt izni hakkı"da; şimdi ilk altı ay için de günde bir buçuk saat şeklinde sınırlamış, diğer bir anlatım ile ilk altı ay için tanınan üç saatlik sürede kesintiye gidilmiştir. Yine, 657 Sayılı Yasa kapsamında kadın memurun süt izni kullanabilmesi için çocuğun yaşı ile ilgili bir sınırlama getirilmişken, şimdi çocuğun 1 yaşından küçük olma koşulu getirilmiştir ve bu durumda süt izninden 3 aylık bir kesinti de meydana gelmiştir.

İdare tarafından, 05.05.2017 tarih ve 1236 sayılı Bakan oluru ile uygulamaya konulan söz konusu işlem, öncelikle idari hukukunun temel bir ilkesi olan "kazanılmış haklara saygı" kuralı ile çatışmakta, aynı zamanda üst norm niteliğindeki yasa ve yönetmelik hükümlerine de kesin bir aykırılık taşımaktadır. Kaldı ki, böylesi bir işlem ve tasarrufa gerekçe kılınan yargı kararlarının işaret ettiği husus, aile hekimlerinin en azından kamu personeline tanınan haklardan eşit biçimde yararlandırılması iken, idarenin tam aksi yönde bir işlem tesis ettiği görülmektedir.

Sağlık Bakanlığı'nı; hukuka ve hakkaniyete aykırılığı son derece açık olan söz konusu işlem ve tasarrufunu gözden geçirmeye; hekimlerimizin "izin hakkı" kapsamındaki hak ve kazanımlarını gözetmeye; bu alandaki yeni belirlemeleri ise, her durumda bu temel hakkı çalışanlar lehine geliştirme ve kamu hizmeti sunanlar nezdinde eşitliği tesis etme anlayışı ile yapmaya davet ediyoruz.

Odamız, konunun takipçisi olacak, hekimlerimizin hak ve kazanımlarının korunması ve geliştirilmesi çabasını kararlılıkla sürdürecektir.

ATO Hukuk Bürosu
Makaleye Dön
21-05-2017, 00:00