"Çernobil'i Unutmadık... Nükleere Hayır Diyoruz!"


20 .yüzyılın ilk ve tarihin en büyük nükleer kazası olan Çernobil Nükleer Santrali'nin patlamasının üzerinden 32 sene geçti.
Milyonların kaderini değiştiren bu kaza sonucu, Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salındı.
Radyasyonun büyük kısmı ilk 10 gün içinde çevreye dağıldı. Radyasyon bulutu yüzünden sadece bölgede değil, Türkiye dahil pek çok ülkede kanser vakaları arttı. Kuzey yarımküredeki hemen her ülkede radyoaktif kirlilik görüldü. Avrupa'nın neredeyse tamamı, Türkiye, Kıbrıs, Suriye ve hatta Çin, Japonya, ABD ve Kanada bile Çernobil kazası sonrasında radyoaktif serpintiye maruz kaldı
Yayılan radyasyon sonucunda 100 binlerce insan öldü. Hâlâ devam eden sakat doğumlardan yaşamla bağdaşanlar zeka geriliği, fiziksel sakatlıklar ve çeşitli sağlık sorunlarıyla birlikte yaşamaya devam etmektedirler.
Sadece fiziksel değil psikososyal etkileri de zaman içinde önemli halk sağlığı sorunu oluşturdu. Zira yerlerinden edilenler başta olmak üzere, uzun süreli hastalıklar hastalar ve yakın çevresinde mağduriyet yarattı.
Sadece insana değil, doğaya verdiği zararlar da çok ürkütücü. Radyasyon binlerce dönümlük ormanı yok etmiş durumda. Bazı tür hayvanlar ya yok olmakla yüz yüze, ya yok oldu ya da genetik değişikliklere uğramış durumda.
Kazanın ardından İsveç ve Hollanda nükleer güçten vazgeçti, İtalya reaktörlerini kapadı. Son olarak da Almanya, 2021 yılı itibariyle nükleer güç ünitelerini terk edeceğini açıkladı. Avrupa'da güvenli reaktörler bir bir kapatılırken, Ruslar yenilerini inşa etme planları yapıyorlar ya da Çernobil tipi reaktörler üzerinde kozmetik değişiklikler amaçlıyorlar. Türkiye ise Rusya ne yazık ki Rusya’yı model almış durumda.
Oysa ki; 26 Nisan 1986’da gerçekleşen Çernobil Nükleer Santrali kazası sonrası plütonyum ve yüksek radyoaktif madde içeren nükleer atık bulutları kazadan bir hafta sonra Türkiye’ye giriş yapmış ve nükleer atık yüklü bulutlar Doğu Karadeniz bölgesine yoğun yağış bırakarak bir kabusun başlangıcı olmuştu. Trakya ve Karadeniz kıyılarında normal koşullarda 8-10 microröntgen/saat olan radyasyon düzeyi; kazadan 10 gün sonra 30-40 microröntgen/saat düzeyinde ölçülmüştü. Sonrasında yaşanan sağlık sorunları, sakatlıklar, ölümler , psikolojik ve ekonomik sorunlar ise ülke için tam bir kabus tablosu çizmişti
Çernobil faciasının etkilerinin daha uzun yıllar devam edeceği söyleniyor. Avrupa ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar yaparken, ülkemizde nükleer santral kurulması planları karşısında, yaşananlar ortadayken aklı selim insanların söyleyebileceği tek söz kalıyor;
Nükleer enerji pahalı olduğundan, radyoaktif atıkları yok edilemediğinden ve bir nükleer kazanın nelere yol açacağı 32 yıldır gözler önünde iken nükleere “hayır” demek!..

Ankara Tabip Odası


Makaleye Dön
26-04-2018, 00:00