“Hekimler ve Ulusal Tabip Birlikleri Savaşın İnsani Açıdan Yol Açacağı Sonuçlar Konusunda Hükümetleri ve Devlet Dışı Aktörleri Uyarmalıdır” |
Günümüzden 5 bin yıl önce antlarla ifade edilmeye başlanan hekimlik etiği ile ilgili kavramların hızla geliştiği dönemin ikinci dünya savaşı sonrasında olması sadece bir rastlantı değildir. Savaş ve çatışma koşullarında yaşanmış olan insan hakları ihlalleri, özellikle Nazi döneminde tutsaklar üzerinde yürütülmüş olan çalışmalar gibi yoğun etik ihlallerin yaşandığı bir dönemin ardından mesleğin etik ilkelerinin geliştirilmesi ve bir norm olarak benimsenmesi kendisini dayatmıştır. Bugün itibariyle 114 üyesi ile on milyondan çok hekimi temsil eden, ulusal tıp birliklerinin konfederasyonu olan Dünya Tabipler Birliği’nin oluşturduğu modern Hipokrat andı da denebilecek hekimliğin temel ilkelerini ifade eden Cenevre bildirgesi, insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda etik ilkeleri tanımlayan Helsinki Bildirgesi, işkencenin önlenmesine ilişkin Tokyo Bildirgesi, açlık grevlerinde hekim tutumunu ifade eden Malta bildirgesi, hastaların verilerinin ve veri tabanlarının kullanımı ile ilgili Taipei Bildirgesi ve diğer bildirgeler tüm hekimler ve sağlık ortamı için referans olmaktadır. Tüm bu bildirgelerle değişen ve farklılaşan koşullarda hekimliğin mesleki değerlerinin korunması ve hekimlik uygulamalarının hiçbir gündelik politikanın aracı haline getirilmemesi gözetilmektedir. Çünkü asırlardır gelişen hekimlik uygulamalarının tek ve biricik bir amacı vardır; yaşamın korunması. Bu kapsamda hekimler insanların hastalıklardan/yaralanmalardan korunmasına, hastalıklarının tedavi edilmesine, var olan hastalıkların yarattığı acıların azaltılmasına, dindirilmesine, olanaklıysa işlev ve uzuv kaybına yol açmayacak tedavi seçeneklerinin geliştirilmesine ve uygulanmasına kısaca sağlık hakkının herkes için elde edilmesine çaba harcarlar. Buradaki temel ilke hiçbir ayrım gözetmeksizin bunların gerçekleştirilmesidir. Hekimlik mesleğinin etik değerlerinin sınandığı dönemler vardır. Kriz dönemlerinde doğal olarak içselleştirdiğimiz ve uygulayageldiğimiz mesleki değerlerimizi bazen bir karşı koyma olarak ifade etmemiz, sahip çıkmak için tutum almamız gerekir. Bu dönemler sınav dönemleridir. 12 Eylül döneminin karanlık günlerinde, idam cezasının pervasızca uygulandığı zamanlarda TTB Merkez Konseyi üyeleri idam cezasına karşı yaşama hakkını savunan tutumlarıyla tarihe geçmişlerdir. 1990’lı yılların karanlığında cezaevlerinde açlık grevlerinin sürdüğü dönemde zorla beslemeyi reddetmişlerdir. 2013’te Gezi Parkı olayları sürecinde insanların tedavi hizmetlerine erişim hakkını savunmuşlardır. Tüm bu örneklerde TTB yöneticileri siyasal iktidar tarafından suçlanmış ve mahkemelerce aklanmıştır. TTB meslek etiği konusunda girdiği her sınavdan başarıyla çıkmıştır. Hekimlerin etik değerleri, mesleki donanımları, yükümlülükleri ve koruma bakış açıları sağlığa zarar veren temel nedenlerin vurgulanması konusunda bir sorumluluk ve savunuculuk dayatmaktadır. Bu kapsamda savaş ve çatışmaların nedeni olabilecek etmenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar sağlıklı bir yaşamın oluşturulmasında çok değerli katkılar sunabilecektir. Hekimlerin en temel görevi yaşam hakkının savunulmasıdır. Dünya Tabipler Birliğinin 2017 yılında kabul ettiği silahlı çatışmalarla ilgili tutum belgesinde de; savaş ve çatışmaların günümüzde ve gelecekte ortaya çıkartacağı sağlık ve çevre sorunlarına değinilmekte ve hekimlere ve hekim örgütlerine bir sorumluluk tanımlanmaktadır: “Hekimler, silahlı çatışmaların başlatılması ya da sürdürülmesiyle ilgili kararlarında; siyasetçilerin, hükümetlerin ve güç sahibi başka kesimlerin, bu kararların sağlık dahil çeşitli alanlarda yol açabileceği sonuçların farkında olmaları için çalışmalıdır”denmektedir. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, 1947 yılında 27 kurucusu arasında yer aldığı Dünya Tabipleri Birliği’nin belirlediği meslek etik ilkeleri çerçevesinde ve ifade özgürlüğü kapsamında yetkilileri uyarma sorumluluğunu yerine getirmiştir. TTB Etik Kurulu olarak Merkez Konseyinin bu açıklamasını mesleki değerlerin getirdiği yükümlülükler çerçevesinde haklı ve meşru görüyor, meslek örgütlerinin toplum sağlığını ve mesleki değerleri korumakla görevli olduğunu bir kez de biz anımsatıyoruz. Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Makaleye Dön |
3-02-2018, 00:00 |