İşkence İstisnası Olmayan; İnsanlığa Karşı İşlenen Bir Suçtur ve Mutlak Olarak Yasaktır!


Ankara emniyetindeki işkence iddialarına karşı demokratik kitle örgütleri ve insan hakları kuruluşları tarafından “İşkence istisnası olmayan; İnsanlığa Karşı işlenen bir Suçtur ve Mutlak Olarak Yasaktır!” başlıklı basın açıklaması düzenledi.

Mülkiyeliler Birliği’nde 23 Aralık 2019 Pazartesi günü gerçekleştirilen açıklamaya Ankara Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak İnisiyatifi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Devrimci 78’liler Federasyonu, Ses Ankara Şubesi yöneticileri, milletvekilleri ve STK üyeleri katıldı.



Ankara emniyetinde işkence iddiaları

Ortak açıklamayı okuyan İnsan Hakları Derneği MYK üyesi Nuray Çevirmen Ankara emniyetinde Adalet Bakanlığı eski çalışanı 46 kişiye yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel şiddet ve işkence iddialarının gündeme geldiğini belirtti.

Avukatlarının iddialarına göre bu kişilerin Ankara Emniyetinde karanlık bir odaya götürüldüklerini, burada çırıl çıplak soyulup dövüldüklerini ve cinsel tacizlere maruz kaldıklarını ifade eden Nuray Çevirmen İç İşleri Bakanlığı ve diğer yetkili kurumların bu iddialara bir açıklık getirmediğini söyledi.

840 kişi işkence iddiasıyla TİHV’na başvurdu

Ankara ve Urfa’da göz altına alınan kişilerin işkenceye maruz kaldığını belirten Çevirmen “Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na 2019 yılının ilk 11 ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 840 kişi başvurmuştur” dedi.

Türk Ceza Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve çok sayıda sözleşmeye atıf yapan Nuray Çevirmen işkencenin tüm bu sözleşmelerde belirtildiği gibi suç olduğunu vurguladı.

Ortak açıklamanın sonunda Nuray Çevirmen yetkililere şöyle seslendi:

İşkence uygulamaları derhal sonlandırılmalıdır.
İşkence vakalarında cezasızlık politikasına son verilmeli ve sorumlular cezalandırılmalıdır.
Türkiye imza attığı ve işkenceyi yasaklayan sözleşmelere mutlak surette uymalıdır ve işkenceyi önlemelidir.
Muayeneler Türkiye’nin de taraf olduğu İstanbul Protokolüne uygun olarak yapılmalıdır.
İşkencenin önlenmesinde etkili ve önemli bir araç olan ‘Ulusal Önleme Mekanizması’nın işlevlerini yerine getirmek üzere yetkilendirilmiş olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na bu işkence iddialarına karşı görevini yerine getirmelidir.
Açıklamanın bitiminde diğer kurum temsilcileri işkence iddialarının bir an önce yanıtlanması gerektiğinin ve hiçbir suçun cezasız kalmayacağının altını çizdi.

Dr. Ali Karakoç’tan meslektaşlarına “Sağlık hakkına saygı etik ilkemizdir”

Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Karakoç da yaptığı açıklamada, hekimlerin; yaşanan eşitsizliklerin, haksızlıkların, hak ihlallerinin ilk tanıkları olduğunu belirterek “Özellikle OHAL dönemi sonrası Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu olarak hem Adalet Bakanlığı’na, hem Emniyet Müdürlüğü’ne bu hak ihlallerini bildirmiş ve tedbir almalarını önermiştik ancak o günden bu güne her hangi bir gelişme yok” sözlerini kaydetti. Dr. Karakoç, OHAL dönemi sonrası Ankara Tabip Odası’na hak ihlali iddiasıyla çok sayıda başvuru olduğunu belirtti.



İstanbul Protokolü’nün hekimler için kılavuz niteliğinde olduğunu vurgulayan Dr. Ali Karakoç meslektaşlarına seslenerek “Karşınızdaki hükümlü ya da tutuklunun dışarıdaki bir hastadan herhangi bir farkı yoktur. Onun sağlık hakkına saygı göstermemiz etik ilkemizdir. Hatta ulusal ya da uluslararası yasalarla çelişir ve zor durumda kalırsak etik ilkelerimiz ve iyi hekimlik değerlerimiz yasaların üstündedir” dedi.

Basın açıklamasının tamamını okumak için tıklayınız.
Makaleye Dön
23-12-2019, 00:00