Sömürü Gerçek ama Adı İşçi Değil, “Stajyer!” |
“Stajyer” olarak çalıştığı gemide yaşanan iş cinayeti sonucunda aramızdan ayrılan Piri Reis Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Mustafa Koç, iş cinayetinde yaşamını yitiren on binlerce işçiden bir tanesi... Normal koşullarda, gemilerde stajyerlerin temizlemesinin yasak olduğu 20 metre derinliğinde, 1 metre açıklığında ve ortalama 50 derece sıcaklıktaki tankı, birinci zabitin zorlaması sonucu 18 gün boyunca temizlemek zorunda kalan, Koç günde 20 saat çalıştırıldığı basına yansıyan haberler arasındaydı. Henüz “stajyer” bir işçinin bu koşullarda çalıştırılması kaçınılmaz olarak iş cinayeti ile sonuçlandı. İhmaller ve tedbirsizlikler zinciri bununla da sınırlı kalmadı. Koç’un rahatsızlandıktan sonra kamarada değil, havalandırma sistemi bozuk olan revirde 45 derece sıcaklıkta uyumak zorunda bırakılması daha sonra ortaya çıktı. “Stajyer” işçi Mustafa Koç’un iş cinayeti bu açıdan sömürü odaklı büyüme stratejilerinin çok acı bir ifadesidir. Söz konusu iş cinayeti gözleri ister istemez “stajyerlik” olarak makyajlanan çalıştırma biçimine çevirmektedir. Çocuk işçiliğinin verilerde gizlendiği alanlardan birisi “stajyer”liktir. Stajyerlik, “mesleki eğitim” teriminin arkasında çocuk emeğini sömüren yaygın çalıştırma biçimlerinden birisidir. Stajyerlik yapan çocuk işçilerin pek çoğu işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı işyerlerinde ve sosyal güvenlik mekanizmalarının koruması olmadan çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Stajyer işçilerin kullanılmasını yaygınlaştıran en önemli faktör, “beceri eğitimi” adıyla sömürülen çocuk işçilerin, stajyerlik sigortaları ile asgari ücretin üçte biri olan maaşlarının büyük bir bölümü devlet bütçesinden karşılanmasıdır. Ne var ki, meslek ve teknik liselerden fabrikalara staj için gelen öğrencilere mevzuatta belirtildiği üzere “beceri kazandıracak eğitim” verilmediği gibi, yetişkin işçilerin yaptığı işlere yapmaya zorlanmakta, çoğu zaman angaryaya maruz bırakılmaktadır. “Beceri eğitimi” adı altında çalıştırılan öğrencilere, iş kazası ve meslek hastalığı sigortası yapılmakta ancak çalışma karşılığı sosyal güvenlik sigortası yapılmamaktadır. Stajyerliği düzenleyen “Mesleki Eğitim Kanunu” ilk onaylandığında 50 ve daha çok işçi çalıştıran işletmelerde yüzde 5’inden az, yüzde 10’undan çok olmamak kaydıyla sınırlandırılan beceri eğitimleri daha sonra yapılan düzenlemelerle işçi sayısının en az 10 olduğu işyerlerine kadar indirilmiştir. Stajyer sayısındaki üst sınır ve işyerindeki personel sayısının yüzde 10 sınırı da kaldırılmış, 10 işçinin çalıştığı bir işyerinde en fazla bir öğrenci beceri eğitimi alabilecek iken, söz konusu düzenleme ile bu işyerinde beceri eğitimine katılabilecek öğrenci sayısında herhangi bir sınırlama yapılmamıştır. Böylelikle daha az işçi çalıştıran işyerlerinin çırak ya da stajyer çalıştırılmasına izin verilmiştir; bu da çocuk emeğinin yasal kılıflar ve politik makyajlarla sömürülmesinin önünün açılması anlamına gelmektedir. İşverenlere, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük teşvikler çocuk işgücünü, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir. Orta ve küçük işletmelerin genel denetimler ve iş sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürüyü yoğunlaştırmış ve kuralsız ve esnek çalışmayı arttırmıştır. Ankara İSİG Meclisi tarafından hazırlanan “Türkiye'de Çocuk İşçiliği ve Çocuk İş Cinayetleri Raporu”nda da belirtildiği üzere 2017 yılında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “istihdam seferberliği” kapsamında 1 milyonun üzerinde yeni istihdam yaratıldığını açıklamasına karşılık SGK verileri incelendiğinde yaratılan yeni istihdamın kalıcı ve güvenceli istihdam olmadığını, işverenler tarafından ucuz emek deposu olarak görülen ve çocuk işçiliğinin bir başka boyutu olan çırak, stajyer ve kursiyerler olduğunu ortaya çıkmaktadır. SGK verilerine göre Mart 2016’da 393 bin olan çırak, stajyer ve kursiyer sayısı, Mart 2018’de 1 milyon 538 bine yükselmiştir. Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerinin önlenememesinin temel nedenlerinden birisi cezasızlık yani asli ve tali sorumluların yargılanmamasıdır. Hukuki bağlamda cezasızlık; faillerin cezalandırılmaması, bu ihlalle maruz kalanların zararlarının giderilmemesi ve bir daha benzer olayların/ihlallerin yaşanmaması için herhangi bir önlemin alınmaması olarak tanımlanır. Çocukların çalıştırılması ve özellikle yaşanan iş kazası/cinayetlerinde de cezasızlık oldukça yaygın görülmektedir. Bu da hem çocuk işçiliğinin hem de çocuk iş cinayetlerinin ortadan kalkmasının önünde engel oluşturur. Çocuk işçiliği ve çocuk iş cinayetlerinde görülen cezasızlığın sebebi; - yapılan soruşturmaların eksik ve özensiz olması, - yargılama sırasında yapılan eksiklikler, - yargı organlarının suçun vasfına ve ceza tayinine ilişkin yanlış değerlendirmeleri, - yaşamını yitiren, zarar gören çocukların ailelerinin işveren ile anlaşma yoluna giderek şikayetlerinden vazgeçmeleri, - yanlış değerlendirmelerle karar veren yerel mahkeme kararlarının ilgili savcılıklarca veya ailelerce temyiz edilerek üst mahkemeye taşınmaması şeklinde gözlenmektedir. TÜM ÇALIŞANLAR İÇİN CAN GÜVENLİĞİ İSTİYORUZ! Ankara Tabip Odası İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu Makaleye Dön |
19-07-2019, 00:00 |