Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesindeki Sağlık Emekçilerinin Haklarına El Koymayın!


Üniversiteler üzerinde bir baskı ve kontrol aracı olarak kullanılan finansman şeklinin üniversiteleri ekonomik darboğaza sürüklediği, bilimsel araştırmalar için ciddi bütçe kısıtlılığı yaşandığı, tıbbi araç ve gereçlere karşılık firmalara borçlarını ödemekte zorluk çektikleri bilinmektedir. Sağlık meslek ve emek örgütleri Üniversitelerin içinde bulundukları bu çıkmazı defalarca basın açıklamalarında dile getirmişlerdir. Ancak bu durumun sorumlularının üniversitelerde bilim üreten ve hizmet sunan çalışanlar olmadığını bilmenizi isteriz. Bilinmelidir ki asıl sorumlular; sağlık politikalarını uygulamaya koyan, üniversiteleri birer işletme olarak değerlendiren kar zarar mantığı ile ilişkilendiren ve yıllardır sağlık uygulama tebliği'nde ( SUT ) değişiklik yapmayarak, bilerek ve isteyerek üniversiteleri bu çıkmaza sürükleyen sağlık otoritesi ve bunlara karşı sessizliğini koruyan üniversite ve uygulama hastanelerindeki yöneticilerdir.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (DEÜTF) hastanesi yöneticileri de bu mantıkla hareket ederek, içinde bulundukları ekonomik darboğazın çözümünü; uygulanan ekonomik finansman modelini eleştirmek ve çözüm önerisi sunmak yerine üniversite çalışanlarının ekonomik kazançlarına el koymakta bulmuşlardır.

Dokuz Eylül Üniversitesi tıp fakültesi hastanesinde çalışan sağlık emekçilerinin sabit ek ödemesinde kesinti yapılmıştır. Bunun üzerine hastanede çalışan meslek emek örgütü ve sağlık çalışanlarının temsilcileri hastane idaresinden konu ile ilgili bilgi edinmek için defalarca randevu talep ermişlerdir. Bu çabalar karşılıksız kalmış ve DEÜTF başhekimliği sağlık çalışanlarını görmemezlikten gelmiş ve sosyal medya hesabı üzerinden kısa bir açıklama yapmıştır. Bunun üzerine anayasa ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğü, barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan DEÜTF sağlık çalışanları hastane bahçesinde toplanarak bir basın açıklaması yapmışlardır. Temel talepleri hastane başhekimi ile görüşmek olan sağlık çalışanları, başhekim yerine çevik kuvvet dahil olmak üzere yüzlerce kolluk kuvvetini karşılarında görmüşlerdir. Bunların hepsi bilim ve özgür düşüncenin serbestçe gelişmesi için kurulmuş olan üniversite bünyesinde gerçekleşmiştir. Bu durum tam olarak bir ironidir. Basın açıklamasına katılan sağlık çalışanları öğretim üyesinden, asistan hekimine, hemşiresinden işçisine kadar idare tarafından soruşturma açmakla tehdit edilmişlerdir.

Pandeminin hız kesmeden devam ettiği bu günlerde; tüm enerji ve motivasyonunu bu mücadeleye veren sağlık emekçilerinin çabalarını görmezlikten gelmeyin ve ekonomik haklarına el koymayın. Uyarıyoruz! Sağlık çalışanlarına değil, ülkede uygulanan sağlık ve ekonomi politikalarının sorumlularına karşı tavır alın. Güçlünün yanında değil, haklının ve halkın tarafında olmak hem vicdani hem de ahlaki sorumluluğunuzdur.

Ankara Tabip Odası

Yönetim Kurulu
Makaleye Dön
19-06-2020, 00:00