“Ek Ödeme Fiyaskosu” |
Basın Bülteni “Ek ödeme fiyaskosu" 23 Nisan 2020 Corona virüsünün bulaşma ve mortalite oranının yüksekliği ülkelerin sağlık sistemlerine kısa sürede ciddi bir yük bindirdi. Bu durum Çin ve özellikle Avrupa'daki güçlü ekonomilere sahip ülkelerin sağlık sisteminin çökmesi ile sonuçlandı. Avrupa’nın değişik ülkelerinde %9’lara varan ölüm oranlarına şahit olduk. Virüs, Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıktıktan yaklaşık üç ay sonra ülkemizde resmi olarak ilk vaka 11 Mart 2020 tarihinde açıklandı. Bu üç aylık süre ve diğer ülkelerden edinilen deneyimler kamu otoritesi tarafından, öncelikle koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri sunan birinci basamak sağlık kuruluşları olmak üzere (ASM, TSM, İSM ve işçi sağlığı güvenliği birimleri) sonra da ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarının (tedavi edici yataklı sağlık kurumları ve üniversite hastaneleri) pandemi süreci için organizasyon, planlaması ve hazırlanması amacıyla kullanılabilirdi. Yine salgınla mücadelede en öncü güç, bulaşma açısından en yüksek risk grubu ve toplum sağlığını korumada en asıl unsur olan sağlık çalışanlarının hizmet içi eğitimleri yapılmalıydı. Ne yazık ki bu sorumluluklar tam olarak yerine getirilemedi. Bu nedenle aslında salgın sürecinde zaman ve ülkelerin deneyimleri konusunda önemli bir avantaja ve örnekleme şansına sahipken bu avantaj lehimize kullanılamadı. İktidarın ve Sağlık Bakanlığı'nın sadece klinisyenlerden meydana gelen bir Bilim Kurulu oluşturması önemli bir adımdı, ancak bu tür salgınları yönetmeyle ilgili asıl bilgiye sahip olan halk sağlığı uzmanları (epidemiologlar) ve mesleki deneyimleri olan sağlık emek ve meslek örgütlerinin temsilcilerine pandemiyi izleme ve yürütme kurullarında yer verilmemesi büyük bir handikaptı. Arzu edilmeyen bu olumsuzluklara rağmen Türkiye’deki hekimlerin çatı örgütü olan TTB, emek örgütü olan SES ve diğer uzmanlık dernekleri (TPD, HASUDER ve KLİMİK) bu süreci yakından takip ederek tavsiye ve önerilerini kamuoyuna devamlı olarak sundular. Salgın sürecinin bilimsel olarak olumlu takibi için gerekli unsurlardan epidemiyolojik izlemin önemi (sürveyans, filyasyon, uygun koşullarda karantina, izolasyon ve tecrit) şeffaf bilgi paylaşımı, zamanında toplumun bilgilendirilmesi; sağlık-insan gücünün korunması için ise eksiksiz, nitelikli KKE ve hizmetiçi eğitimin gereğini sürekli olarak vurguladılar. Sağlık otoritesi gecikmeli de olsa bu önerileri takip ederek yapmaya çalıştı. Ama salgında günlerin öneminin anlamı ve önemi halen anlaşılmadığı görülmektedir. Covid-19 pandemisi süresince her ülkede olduğu gibi ülkemizde de salgının ilk günlerinden itibaren sağlık çalışanlarının özverili çabaları toplum tarafından alkışla takdir edildi. Kamu otoritesi de bu eylem şeklini benimseyerek sahiplenmek için günlük olarak balkonlardan sağlık emekçilerini alkışladılar. Bu süreçte iktidar ve Sağlık Bakanı pandemi sürecinde sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarına ek ödeme ücretlerini tavandan ödeyeceğini bir basın açıklaması ile kamuoyuyla paylaştı. Sağlık meslek ve emek örgütleri TTB, SES ve Tabip Odaları; 2003 yılında uygulanmaya başlanan sağlıkta dönüşüm programının birinci fazında hayata geçirilen performansa dayalı ücretlendirme biçimine hep karşı çıkmışlardı. Çalışma barışını bozan, niteliğe değil parça başı güvencesiz ücretlendirme rejimini hep reddettiler. İnsanca ve onurlu bir hayat sürdürmek için emekliliğe yansıyan güvenceli bir ücret rejimini savundular ve savunmaya devam ediyorlar. Özellikle bu süreçte para konusunun gündeme gelmesinden ötürü rahatsızlıklarımızı her mecrada dile getirdik, açıklamalarda bulunduk. Bu popülist yaklaşıma karşı durduk. Kendi sağlığımızı ve toplum sağlığını korumak için güvenli bir çalışma ortamında tam donanımlı KKE sağlanmasını vurguladık. Sağlıklı doğru bilgi paylaşımını talep ettik. Sürecin olumlu işleyebilmesi için gerekli olan Sağlık Bakanlığı kurullarında ve il pandemi kurullarında demokratik temsiliyet istedik. Öncelikle risk gruplarına ve toplumun tüm kesimine yaygın tanı testlerinin ülkenin her tarafında yapılmasını vurguladık. İlerleyen dönemde de ekonomik ve özlük haklarımız için söz söyledik. Yoksulluk sınırının 7500 TL civarında olduğu bir ülkede hiç bir çalışanın bu ücret altında gelirinin olmaması gerektiğini söyledik. Çalışma barışının bozulmaması için adaletli bir iş bölümü planlanmasını istedik. Kamu ya da özel sağlık kuruluşlarındaki taşeron işçiden temizlik işçisine, birinci, ikinci ve üçüncü basamakta çalışan her aşamadaki sağlık çalışanına maaşının iki katı kadar ücret talep ettik/ediyoruz. Bunun karşılanmayacağını geçmiş kriz dönemlerinde de deneyimlemiştik. Biz sağlık emekçileri sistemin, toplumdan yana değil patrondan yana vergi indirimi ve teşvik paketlerinin açıklanacağını biliyorduk. Evet yanılmadık; teşvikler, kısa dönem çalışma ödenekleri ve sözüm ona çalışanların bu dönemde işten çıkarılmaları yasaklanırken ücretsiz izne çıkarma yasalaştırıldı. TBMM’de ilgili yasa teklifi iktidar bloğu tarafından onaylanarak, günlük 39 TL ödemesi yani asgari ücretin yarısı kadar bir ücretlendirme çalışana reva görüldü. Ankara’da yaptığımız bir anket sonucu özel sağlık kuruluşlarında görev yapan sağlık çalışanlarının; %60’ı ücretsiz izin veya rapor almaya zorlandıklarını, %48’i ekonomik kayba uğradıklarını, % 21’i ücretsiz izne ayrıldıklarını yine % 22’si gelirinin en az %50’sini kaybettiklerini belirtmiştir. Peki kamuda ne oldu biliyor musunuz? Kamu ve özel üniversitelerde çalışan, bu dönemde en riskli alanlar olan tiriajda, Corona polikliniğinde, yoğun bakımda ve acil servislerde çalışan bu süreçte bütün iş yükü omuzlarına yüklenmiş genç hekim arkadaşlarımızın (asistan hekimler) gelirlerinde azalma oldu. Birinci basamakta, ASM’lerde çalışan arkadaşlarımız kişisel koruyucu ekipmanlarını kendi gelirleri ile karşıladıkları için cari giderleri arttı ve gelirleri azaldı. Diğer sağlık çalışanları; Corona hastasının tedavisi ve takibi için, günde en az iki kez Covid-19 tanısı alan hastanın odasına giren hemşire arkadaşımız üstelik en kıdemlisi ancak 1900 TL ek ödeme alabildi. Polikliniklerde çalışan tıbbı sekreter, en riskli grup olan temizlik elemanı; her tomografi çekiminde kapı kolundan tomografi cihazına kadar her tarafı eksik KKE ile temizleyen sağlık çalışanına ise hiç bir ek ödeme yapılmadı. Bu çalışma barışını bozan, motivasyonumuzu düşüren, güvencesiz ve emekliliğimize hiç bir şekilde yansımayan ücretlendirme biçimini reddediyoruz. Kamuoyuna duyurumuzdur. Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Makaleye Dön |
23-04-2020, 00:00 |