Sağlıkta Şiddet Sona Ersin!


İstanbul, Denizli, Şanlıurfa… Sağlıkta şiddet bir günde üç kentte kendisini yine gösterdi. İstanbul’da hamile bir hemşire hasta yakınları tarafından yerde sürüklendi ve tekmelendi, Denizli’de iki asistan hekim rehin alındı, Şanlıurfa’da bir erkek hemşirenin yolu kesildi ve bir grup tarafından darp edildi. Şiddetin vahşete dönüşerek olağanlaştığı böylesi bir ortamda tek tesellimiz saldırıya maruz kalan sağlık emekçilerinin hayatta kalmasıdır.

Sağlık çalışanlarına yönelik sözlü ve fiziksel şiddetin kimi zaman cinayetle sonuçlandığı veya cinayete teşebbüse vardığı gerçeğine rağmen, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere kamu idarecileri bu şiddete seyirci kalmaya devam etmektedir.

Bu süre zarfında şiddet vakaları ise geometrik artışını sürdürmektedir. 1 Haziran 2012 tarihinde başlayan Beyaz Kod uygulamasına kurulduğu günden 01 Nisan 2021 tarihine kadar toplam 110 bin 475 şiddet vakası bildirildi. Bu da aylık 1083, günlük 36, saatte ise 1,5 sağlık personelinin şiddete maruz kalması anlamına geliyor!

Ankara Tabip Odası olarak her zaman sağlıkta şiddetin bizler açısından yapısal bir krize evrildiğini söyledik ve siyasal, sosyolojik, hukuki boyutlarına dikkat çektik. Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz:

1) Sağlıkta şiddetin ivme kazanmasına yol açan en önemli neden, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin hastayı müşteri, hastaneleri AVM gibi gören, kar marjını ve müşteri memnuniyetini hedefleyen piyasacı mantığıdır. Sağlık hizmetleri metalaştırıldıkça kışkırtılmış sağlık talebi de artmaktadır. Türkiye’de 2019 yılında hastanelere yapılan başvuru sayısı 667 milyon 824 bin 046’ya ulaşmıştır. Pandeminin yarattığı olağanüstü koşulları düşündüğümüzde, plansız sağlık hizmeti organizasyonu doğal olarak bu yükü kaldıramamaktadır.

2) Hastane ve hekime başvuru sayılarının artışı sistemi kilitleyerek muayene sürelerini 5 dakikaya çekmekte, kimi branşlarda randevu krizine yol açmaktadır. Tedavi olamayan veya kendisi ile yeterince ilgilenilmediğini düşünen yurttaşlarımız sisteme yönelik öfkesini en yakınındaki sağlık çalışanlarına yansıtmakta, hasta ile hekimi karşı karşıya getirmektedir.

3) Acil servislerde alarm zilleri çalmaktadır. 600 milyon civarındaki poliklinik başvurusunun yaklaşık 150 milyonu acil servislerdir. OECD ortalamasının çok üzerinde seyreden bu durumun arkasındaki neden kışkırtılmış sağlık hizmetine verilemeyen cevaptır. Acil servisler de şiddetten payını almaktadır. Acil Servislerde Şiddeti Önleme Raporu’na göre, acil tıp uzmanlarının hemen hemen tamamı meslek yaşantıları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmıştır; yüzde 38’si 10 kez ve üzerinde şiddete uğramıştır!

4) Siyasetçilerin popülist beyanlarının, medya organlarının veya fenomen program sunucularının sağlıkta şiddet haberlerini verme biçimi şiddet ikliminin yükselmesinde önemli bir faktördür. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sağlık sistemindeki aksaklıkların failleri olarak resmedilmesi, şiddetin olağan bir tepki şeklinde rasyonalize edilmesi, yeni şiddet vakaları için meşruiyet zemini hazırlamaktadır. Unutmayalım, son yıllarda artan genç hekim göçünün nedenlerinden birisi sağlık kuruluşlarında şiddetin önlenemez yükselişi ve şiddetin yarattığı değersizleşme hissidir.

5) ‘Müşteri memnuniyeti’ perspektifinin siyasette oy hesapları uğruna daha çok kökleştirilmesi, şiddeti olağanlaştırdıkça cezasızlık kültürünün yapıtaşlarını döşemektedir. Pek çok saldırganın mahkemeler tarafından serbest bırakılması veya çok düşük para cezalarına çarptırılması, cezasızlık kültürünü beslemekte, başka şiddet vakalarına zemin hazırlamaktadır. Hukuki açıdan gerek caydırıcı gerek önleyici bir yasanın mevcut olmayışı her saat başı sözlü ya da fiziksel şiddet olarak cisimleşmektedir.

Sağlıkta şiddetin önlenmesi için izlenecek temel adımlar bellidir:

1) Türk Tabipleri Birliği tarafından taslağı oluşturulan, hekimlerin ve sağlık personelinin haklarını gözeten şiddete karşı etkin Yasa’nın hayata geçirilmesi.

2) Şiddeti yaratan piyasa mantığına dayalı sağlık organizasyonu modelinin terk edilerek, toplum sağlığını önceleyen kamucu planlı eşit bir modelin uygulanması.

3) Sağlığın siyasi hamasetin veya popülizmin bir nesnesi olmaktan çıkarılması ve sağlık okur-yazarlığı eğitiminin verilmesi.

Artık başka bir sağlık çalışanının şiddete maruz kalmasını istemiyoruz. Görevimizi yerine getirirken her an şiddete uğrar mıyız korkusuyla yaşamak istemiyoruz. Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz!

ATO Yönetim Kurulu
Makaleye Dön
8-01-2022, 15:01