Laik ve Bilimsel Eğitim Karşıtı ÇEDES Protokolü İptal Edilmelidir


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” Protokolü ile birlikte “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları tarafından devlet okullarındaki öğrencilere “değerler eğitimi” verebilmesinin önü açıldı.

Proje kapsamında MEB okulları, Diyanet gençlik merkezleri ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri haricinde; il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı alanlarda da “değerler eğitimi” adı altında dinsel eğitim verilmesi kolaylaştırılıyor. Protokolde “ÇEDES Uygulama Mekânları” diye tarif edilen mekânlara dair net bir tanımın olmaması ise protokolün kapsamını daha da genişletiyor.

2021 yılında imzalanan protokolde yalnızca ortaokullar ve imam hatip okulları ÇEDES kapsamındayken, 2023 yılında imzalanan ek protokolle kapsamı erken yaştaki ilkokul öğrencileri dâhil tüm öğrencileri içerecek şekilde genişletildi.

ÇEDES Protokolü pek çok açıdan hukuka uygun değildir. Kanunla belirlenen bir uygulama niteliği taşımayan Protokol, içerik ve biçim açısından Anayasa’nın 42. Maddesi ve 128. Maddesi ile çelişmektedir. 42. Maddeye göre çağdaş bilim ve eğitim sadece devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır; bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. 128. Maddeye göre ise, devletin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.

Anayasa’da açıkça ifade edilmesine karşı, ÇEDES Protokolü ile birlikte kamusal eğitim ve öğrenim hayatında pedagojik açıdan işin uzmanı olmayan din görevlilerine alan açılarak çağdaş ve bilimsel laik eğitimin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Çocuklarımıza dayatılan “gönüllülük” esasının gerçek hayatta zorlamaya dönüşmeyeceğinin ise herhangi bir garantisi bulunmamaktadır.

Gerek Anayasa’nın ilgili maddeleri, gerek Milli Eğitim Kanunu, gerek meslek etiği bağlamında, eğitim işi sadece öğretmenlerin yapabileceği uzmanlık işidir. Türkiye’deki mevcut piyasacı eğitim politikaları nedeniyle ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen, kariyerleri ve uzmanlıkları hiçe sayılarak meslek kanunu ile tekrar sınavlara girmeye zorlanan binlerce öğretmen varken MEB dışındaki işin uzmanı olmayan gerici yapılara ve kadrolara çocuklarımızın teslim edilmesi kabul edilemez.

Gerici eğitimi dayatan, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz ve bir arada yaşamanın evrensel değerlerinden olan laikliği parçalayan bu protokolleri reddediyoruz.

Unutmamalıyız ki, çocuklarımızın ruhen ve bedenen sağlıklı oluşu toplum sağlığının temellerinden birisidir. Psikososyal gelişim açısından çocukların kendisini özgürce ifade etme yeteneği ve eleştirel düşünme becerisi ne kadar erken yaşta yerleşirse çağdaş bir toplumun inşası da hızlanır. Öğretmenlerimize ve çocuklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Ankara Tabip Odası
Makaleye Dön
13-09-2023, 12:42