“Gözaltı Adli Muayeneleri" Hakkında Bilgi Notu


Odamıza son günlerde gelen başvuru ve yakınmalarda; kimi adli soruşturmalar nezdinde gerçekleştirilecek gözaltı giriş çıkış adli muayenelerinin, hekimlerin olağan görevlerini ifa ettikleri sağlık kuruluşları yerine Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesi içerisinde nezarethanelerde yaptırılmak istendiği, bu kapsamda kimi hekimlere yönelik de Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinde belirli gün ve saatlerde görevlendirme işlemleri tesis edildiği dile getirilmektedir.

Ancak, bir hekimin; sağlık kuruluşları yerine, kolluk birimlerinde gözaltı giriş çıkış adli muayenelerini yapmakla görevlendirilmesinde; hukuka ve mevzuata, insan haklarına ve tıbbi deontolojik gereklere uygunluk bulunmamaktadır.

Nitekim, 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ile “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği” başta olmak üzere, ceza muhakemesi süreçlerine ilişkin yürürlükteki mevzuat hükümleri ve yerleşik uygulama, böylesi bir uygulamaya olanak vermemekte; aksine, gözaltı süreçlerine ilişkin tıbbî muayene, kontrol ve tedavi işlemlerinin, adli tıp kurumu veya resmi sağlık kuruluşlarınca yapılacağını açıkça hükme bağlamaktadır.

Öte yandan, tıbbi deontolojinin kural ve gereklerine yer veren uluslararası normatif belgeler ve bu kapsamda özellikle “İstanbul Protokolü (İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu)”; gözaltı süreçlerindeki adli tıbbi muayenelerin, kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yapılamayacağını, bu muayenelerin her durumda (hekimlik mesleğinin özgürce, evrensel etik ilkeler ve bilimsel standartlara göre uygulandığı ve resmi otoritenin baskısının hissedilmediği) bir sağlık ortamında yapılmasının zorunlu ve gerekli olduğunu dile getirmektedir. Öte yandan anılan normatif kurallar; adli tıbbi muayenelerde mahremiyetin esas olduğuna ve tıbbi değerlendirmelerin de mahremiyetin sağlandığı ve kolluk görevlilerinin bulunmadığı bir sağlık ortamında gerçekleştirilmesi gereğine ayrıca işaret etmektedir.

“Türk Tabipleri Birliği (TTB)”, “Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD)” ve “Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)” tarafından birlikte hazırlanan ve TTB tarafından ilan olunmakla, mesleki deontoloji açısından geçerlilik ve bağlayıcılık da kazanmış bulunan 09.08.2016 tarihli “İnsan Hakları İhlalleriyle İlgili Hekim Tutumu” adlı belgede de; gözaltı süreçlerindeki adli tıbbi muayenelerin, kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yapılmayıp, bir sağlık ortamında yapılması gereği yine yer bulmaktadır. Söz konusu aşağıda bilginize sunulmaktadır.

Bu nedenlerle hekimlerin; Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talebine istinaden Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tarafından aksi yönde yapılan görevlendirmelere karşı yasal itiraz haklarını kullanmaları önemlidir.

Nitekim, Anayasa’nın 137'nci maddesi ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 11'inci maddesi; bir kamu görevlisinin, üstünden aldığı emri; yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, bu aykırılığı o emri verene yazı ile bildirerek, o emri yerine getirmekten çekinebileceğini hükme bağlamaktadır.

Bu kapsamda hekimlerin, aşağıda yer alan örnek itiraz dilekçesi metininden de yararlanarak, söz konusu hukuka aykırı görevlendirmelere karşı yazılı itirazda bulunmasını ve söz konusu hukuka aykırı emri yerine getirmemesini önermekteyiz.

Bunun yanında Odamız; söz konusu hukuka aykırı uygulama ve görevlendirmelere karşı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü nezdinde girişimlere ivedilikle başlamış; aynı zamanda konu Ankara Barosu Başkanlığı ile de paylaşılmıştır. TTB tarafından da konu; Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıklarının bilgisine ivedilikle sunulmuş ve uygulamanın derhal sona erdirilmesi talep olunmuştur.

Bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu
Ankara Tabip Odası Hukuk Bürosu


Örnek İtiraz Dilekçesi


……………………………….. Başhekimliği'ne
İlgi : Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinde görevlendirilmeme dair … tarih ve … sayılı yazı
İlgi yazınız ile; kimi adli süreçlerde gerçekleştirilecek gözaltı giriş çıkış adli muayenelerinin, biz hekimlerin olağan görevlerini ifa ettikleri sağlık kuruluşları yerine Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesi içerisinde nezarethanelerde yapılması ve bu kapsamda şahsımın da Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinde belirli gün ve saatlerde görevlendirilmiş olduğum, tarafıma bildirilmiş bulunmaktadır.

Ancak, bir hekimin; sağlık kuruluşları yerine, kolluk birimlerinde gözaltı giriş çıkış adli muayenelerini yapmakla görevlendirilmesinde; hukuka ve mevzuata, insan haklarına ve tıbbi deontolojik gereklere uygunluk bulunmamaktadır.

Bu kapsamda öncelikle, 01.06.2005 tarihli “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin “Sağlık Kontrolü” başlıklı 9'uncu maddesinde, “Tıbbî muayene, kontrol ve tedavi, adlî tıp kurumu veya resmî sağlık kuruluşlarınca yapılır” hükmü yer almakta olup; keza “Hekim ile muayene edilen şahsın yalnız kalmaları, muayenenin hekim hasta ilişkisi çerçevesinde yapılması esastır” kuralı da yer bulmaktadır. Nitekim dayanak yasa olan 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 99'uncu maddesi de, gözaltına alınan kişilerin sağlık kontrolünün nasıl yapılacağına dair hususların, anılan Yönetmelik ile düzenleneceği hükme bağlamış bulunmaktadır.

Öte yandan, tıbbi deontolojinin kural ve gereklerine yer veren uluslararası normatif belgeler; bu kapsamda, “Dünya Tabipleri Birliği Tokyo Bildirgesi”, “Hekimlerin Bağımsızlığı ve Mesleki Özgürlük Bildirgesi”, “İşkence ve Kötü Muamele Uygulamalarında Yer Almayı Red Eden Hekimlerin Korunması Hamburg Bildirgesi” ve de “İstanbul Protokolü (İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Klavuzu)”; gözaltı süreçlerindeki adli tıbbi muayenelerin, kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yapılamayacağını, bu muayenelerin her durumda (hekimlik mesleğinin özgürce, evrensel etik ilkeler ve bilimsel standartlara göre uygulandığı ve resmi otoritenin baskısının hissedilmediği) bir sağlık ortamında yapılmasının zorunlu ve gerekli olduğunu dile getirmektedir. Öte yandan anılan normatif kurallar; adli tıbbi muayenelerde mahremiyetin esas olduğuna ve tıbbi değerlendirmelerin de, mahremiyetin sağlandığı ve kolluk görevlilerinin bulunmadığı bir sağlık ortamında gerçekleştirilmesi gereğine ayrıca işaret etmektedir.

“Türk Tabipleri Birliği (TTB)”, “Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD)” ve “Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)” tarafından birlikte hazırlanan ve TTB tarafından ilan olunmakla, mesleki deontoloji açısından geçerlilik ve bağlayıcılık da kazanmış bulunan 09.08.2016 tarihli “İnsan Hakları İhlalleriyle İlgili Hekim Tutumu” adlı belgede de; gözaltı süreçlerindeki adli tıbbi muayenelerin, kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yapılmayıp, bir sağlık ortamında yapılmasının gereği yine açıkça yer bulmaktadır.

Bütün bu nedenlerle; Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talebine istinaden Ankara il Sağlık Müdürlüğü tarafından aksi yönde yapılan görevlendirmelerin; hukuk, mevzuat, insan hakları ve tıbbi deontoloji ile çatışma içinde olduğu açıktır.
Bilindiği üzere, Anayasa’nın 137'nci maddesi ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 11 inci maddesi; kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse üstünden aldığı emri; yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir hükmünü taşımaktadır.

Bu kapsamda; ilgi yazınız ile tarafıma bildirilen, kimi adli süreçlerde gerçekleştirilecek gözaltı giriş çıkış adli muayenelerini yapmam için Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesi içerisindeki nezarethanelerde görevlendirilmeme dair emrinizi/işlemi, hukuka ve mevzuata açık aykırılığı nedeniyle yerine getirmeyeceğimi;

Görev yaptığım sağlık kuruluşunda ifade edeceğim hukuka ve usule uygun emir ve talimatlara uymaya her zaman için hazır olduğumu;
Her türlü karşı dava ve sair hakkımı bu aşamada saklı tuttuğumu;

Bilginize saygı ile sunar, gereğini arz ve talep ederim.

(Tarih-Ad Soyad-İmza)
Makaleye Dön
11-06-2024, 11:43