Dünyada ve Türkiye'de Çocuk İşçiliği: Yüreğimize Dokunan Gerçekler


Çocuk işçiliği, dünya genelinde milyonlarca çocuğun fiziksel, bilişsel ve ruhsal sağlığını tehdit eden, toplumun farkında olmadan kabullendiği bir gerçektir. Çocukların oyundan, eğitim gibi temel haklardan yoksun kalarak yaşamını kazanmak için çalışmak zorunda bırakılması, onların insanlık onuruna yakışmayan bir yaşam çemberine hapsedilmesi anlamına gelir.

Çocuk işçiliği, genellikle yoksulluk nedeniyle ailelerin çocuklarını çalışma yaşamına katmasıyla başlar. Özellikle tarım, madencilik, sanayi ve ev işleri gibi maliyetin ve güvenlik önlemlerinin düşük olduğu alanlarda yaygındır.

Dünyada Çocuk İşçiliğinin Boyutları

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun (UNICEF) 2021’de yayımladığı rapora göre, dünya genelinde 160 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Bu çocukların 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek olup yaklaşık yarısı (79 milyon) sağlığa zararlı ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadır.

Afrika, çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu kıtadır; burada 92 milyon çocuk (her beş çocuktan biri) çalışmak zorunda kalmaktadır. Afrika’yı; Asya-Pasifik (49 milyon çocuk işçi), Amerika (8,3 milyon çocuk işçi), Avrupa ve Orta Asya (8,3 milyon çocuk işçi) izlemektedir.

Çocuk işçiliği özellikle ekonomik eşitsizliklerin derin olduğu bölgelerde yoğunlaşmaktadır. İç savaşlar, göç ve doğal afetler gibi kriz durumları, çocukların daha fazla risk altına girmesine neden olmaktadır.

Türkiye'de Çocuk İşçiliğinin Görünümü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma sıklığı 2022’de %18,7 iken 2023’te giderek artmış ve %22,1 olarak belirlenmiştir. Çocuk işçiliği özellikle erkek çocuklarda (%32,2) kızlara göre (%11,5) daha belirgindir. Bu yaş grubunda, -dünyada çocuk işçiliğinde en önde gelen Afrika’da olduğu gibi- ülkemizde de yaklaşık her beş çocuktan birinin işçi olarak çalıştırıldığı görülmektedir. Üstelik kayıt dışı çalıştırılan çocuklar bu istatistiklere yansımamaktadır.

Geçmişte ülkemizde çocuk işçiliği sıklığında dönemsel dalgalanmalar yaşanmıştır ancak 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte zorunlu örgün eğitim aslında fiilen dört yıla inmiş, çocuklar zorunlu eğitimin ilk dört yılından (ilkokuldan) sonra açık öğretime yönlendirilmeye başlanmış, özellikle dezavantajlı bölgelerdeki çocukların eğitimden kopmasında ve dolayısıyla çocuk işçiliği sıklığında belirgin yükselme görülmüştür.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2023 Eylül-2024 Ağustos eğitim öğretim yılında en az 66 çocuk işçi, 2013-2024 yılları arasındaki 11 yıllık dönemde ise en az 695 çocuk işçi çalışırken yaşamını yitirdi.

Hukuki Yaptırımlar

Ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemeler, çocuk işçiliğiyle savaşımda önemli bir yer tutar. Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çocuk işçiliğiyle ilgili ana sözleşmelerini onaylamıştır ancak mevzuatın uygulanabilirliği ve denetim mekanizmalarının etkinliği hala yeterli düzeyde değildir.

Türk Ceza Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu çerçevesinde ülkemizde çocuk işçiliği yasaklanmıştır. İş Kanunu'nun 71. maddesine göre, 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaktır. 15-18 yaş arasındaki genç işçiler ise, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmayacak, -devam ediyorlarsa- eğitimlerini aksatmayacak hafif işlerde çalışabilirler. 18 yaşın altındaki bireylerin gece çalıştırılması, yer altı ya da su altı işlerde çalıştırılması yasaktır. Yasalara aykırı biçimde çocuk işçiliği tespit edildiğinde, işverenlere ağır para cezaları uygulanmakta ve işyerleri mühürlenebilmektedir.

Sonuç ve Çözüm Önerileri

Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması, yalnızca devlet politikalarıyla değil, aynı zamanda toplumsal bilinçlenmeyle olanaklıdır.

“Yoksulluk bütün insanlığın utancıdır.” diyor Yaşar Kemal. Biz de “Yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur.” diyoruz. Yoksulluğun yükünü en çok çekenler ne yazık ki çocuklardır. Dolayısıyla ilk yapılması gereken, yoksullukla savaşmaktır. Yoksulluğun giderilmesi, çocukların eğitimlerine devam etmeleri ve daha iyi bir geleceğe sahip olmaları için kritik bir adımdır. Bu bağlamda gelir ve vergi adaletsizliği ortadan kaldırılmalı, işe alım politikaları iyileştirilmeli, pahalılık ve enflasyonla etkin savaşılarak alım gücü yükseltilmelidir. Gerekirse ailelere sosyal yardım programları sağlanmalıdır. Böylelikle çocukların aile gelirine katkı sağlamak amacıyla çalışmaya zorlanmalarının önüne geçilebilir.

Eğitim, çocuk işçiliğini ortadan kaldırmanın en etkili yollarından biridir. Ne yazık ki, ülkemizdeki eğitim sisteminin yetersizliği ve eğitim giderlerinin yüksekliği nedeniyle birçok çocuk okulu bırakıp çalışma yaşamına atılmaktadır. Türkiye'de zorunlu eğitim yaşının uygulanması, 4+4+4 eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi, eğitimin bütün çocuklar için eşit, ücretsiz ve erişilebilir hale getirilmesi gerekmektedir.

Kayıt dışı çocuk işçiliğinin tespit edilmesi için saha denetimlerinin artırılması, işverenlerin düzenli olarak denetlenmesi ve çocuk işçi çalıştıran işyerlerine caydırıcılığı yüksek yaptırımların uygulanması gerekmektedir. Teknolojinin de desteğiyle, anonim ihbar sistemlerinin etkinleştirilmesi ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, kayıt dışı çocuk işçiliğinin önüne geçmekte etkili olacaktır.

Her çocuk, oynamayı, öğrenmeyi ve hayal kurmayı hak eder. Toplum olarak, çocukların bu haklardan yoksun kalmaması için bir an önce harekete geçmek zorundayız.

Dr. Togay YILMAZ
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Pediatri Uzmanı

Makaleye Dön
24-12-2024, 11:49