Sağlıkta İflasın Tebliği
20 Temmuz 2006
Sağlık Politikalarının iflasını kamuoyuna tebliğ eden “1 Temmuz Tebliği” ülkemizin sağlık alanında hükümetçe getirildiği noktanın eksiksiz bir göstergesidir. Bir yanda sağlığı piyasaya açma gayreti ile Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında yürütülen “sağlık hakkını ortadan kaldırma” operasyonu beceriksizce SSK’nın Devri başta olmak üzere yürütülürken bu operasyon dahilinde tıp eğitimi 15 yeni tıp fakültesi ile içinden çıkılmazca bozulmak istenirken, uzmanlık eğitimi alanında Anayasaya aykırı kadrolaşma faaliyetleri pervasızca yürütülürken Eskişehir’de Aile Hekimliğini zoraki kabul ettirme dayatmaları yapılırken bu dönemde bu tebliğin çıkması bir tesadüf değildir.
Sağlığı bir ‘’mamül’’ haline getirip bunu da ‘’paketlemek’’ ancak bu hükümetin yapabileceği bir girişim olurdu. Vaka başı ödemeler insanların muhasebe defterinde birer kayıt olması anlamını taşımaktadır. İnsanlar gereksindikleri tedaviyi almak ve koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmak hakkına sahiptirler. Hekimler insanları muhasebe defterlerinde birer kayıt olarak gören anlayışı şiddetle reddederler. Sağlık Bakanının da bir hekim olduğu bilgisine sahip olduğumuz için kendisinin yıllar önce ettiği yemine dönüp yeniden bir göz atmasında fayda görmekteyiz.
Sağlık hakkına bu derece saldırı aslında plansız bir saldırı da değildir. Sağlığı piyasa koşullarına havale edip, kamuyu sağlık hizmetlerinden dışarı çekip almak bu hükümetin fikir babalarınca IMF ve Dünya Bankası’nca yıllardır önerilen ve uygulandığı bize benzer ülkelerde vahim sonuçları ortaya çıkmasına rağmen bu kuruluşlarca hala önerilmeye devam eden bir yaklaşımdır.
Geniş kadrolarla ve bilimsel doğrularla çalıştığını iddia eden Sağlık Bakanlığı bu politikaların sonuçlarının ne olabileceğini araştırmak zahmetine katlanmak durumundadır. Yoksa bu politikaları uygulamaya çalışmak zahmetine girmesine gerek yoktur. Biz kendilerine o kadar zahmet vermeyi düşünmüyoruz.
Bu tebliğin ne anlama geldiğini Sağlık Ortamı’nın bütün bileşenleri yorumlamakta ve çeşitli sonuçlar çıkartmaktadırlar. Öncelikle sağlık çalışanlarının ve hekimlerin örgütlerinin Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sonuçları ve bu programın hayata geçirilmesine giden yöntemler konusunda yıllardır kamuoyunu bilgilendirdikleri bilinmektedir. Öte yandan Sağlık Bakanlığı herhangi bir bilimsel gerekçe ortaya koymadan yaptığı bütün uygulamaları popülist söylemlerle ve eleştirilere sırtını dönerek savunmaktan öte kamuoyuna bir şey söyleyememiştir. Gereğinde halkı hekimlere ve sağlık çalışanlarına karşı kışkırtmaktan en ufak bir çekince duymamıştır. Bu programın yürütülmeye çalışıldığı süreç geriye dönüp bakıldığında yaralanan ve hatta öldürülen hekimler ve sağlık çalışanları ile de hatırlanacaktır.
Yine bu tebliğ aslında yalnızca özel hastaneleri değil, esas olarak kamu hastanelerini ve üniversite hastanelerini çökertecektir.Çökertilen kamu hastaneleri için de gizli bir amaç olduğu artık bellidir. Hemen söyleyelim; Kamu hastanelerini piyasa koşullarında büyük sermaye gruplarına peşkeş çektirmek gibi bir niyetimiz yoktur. Üniversite hastanelerinin de ve üniversitelerinde Sağlık Bakanlığı’nın yanlış uygulamaları karşısında sessiz bırakılmaları o kadar da kolay olmasa gerektir.
Yine özel hastanelerde çalışan pek çok meslektaşımızın ve sağlık çalışanımızın işlerinden edilmeleri ve emeklerinin ucuzlatılmasına hekim örgütü olarak sessiz kalmamız düşünülemez.
Bu tebliğ bir samimiyetsizlik abidesidir. Bir yanda SSK’nın Devri ile ve halka hekim seçme özgürlüğü tanıyoruz diyerek artırılan tedavi edici sağlık harcamaları, bir yanda hekimlerin kabul etmedikleri için bir gün içerisinde görev yerlerinin değiştirilmesine neden olacak kadar bir öfke ile dayatılan “Aile Hekimliği Ucubesi”. Bütün bunlar yapan aynı hükümet değilmiş gibi, sağlık harcamalarında tasarruf gerekçesi ile hastalığı ne olursa olsun vaka başı ödeme yöntemi ile hekimler ile hastalar arasına bir muhasebe defteri yerleştirme gayretleri.
Bu ülkede sağlıkta kaynakların doğru kullanılmasının yolu öncelikle sağlık hizmetlerinin genel bütçeden finanse edilmesi ve basamaklandırılmış bir sağlık sisteminin etkin bir şekilde uygulanmasıdır. Hekimleri ve vatandaşları sağlık ocaklarından kovan anlayışlar, özel hastanelerde ,ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde birinci basamak hizmeti verilmesini teşvik eden bir Sağlık Bakanlığı ile sağlık hizmetlerinin halkın sağlık hakkı kavramı içinde finanse edilebilmesi mümkün değildir, esasen de bu hükümetin böyle bir amacı yoktur. Zaten anlaşıldığı kadarı ile artık Sağlık Bakanlığı yerine bu tebliğleri hazırlayan Maliye Bakanlığı sağlık hizmetlerinin finansmanını düzenlemektedir. Dolayısı ile bu tebliğin geri çekilmesi ve bu programın durdurulması için hükümetin hangi kurumunun muhatap alınacağı belli değildir. Cumhuriyet tarihi ilk kez kendi bütçesinden kısılmasından memnun bir Bakanlıkla karşı karşıya iken anlaşıldığı kadarı ile sağlık çalışanlarının örgütleri karşılarındaki muhatabın kim olduğunu yeniden değerlendirmek durumundadırlar. Bu vesile ile bu ülkede sağlığı Maliye Bakanlığı’na havale etmeyi başarmış Sayın Sağlık Bakanını kutluyoruz. Kendisinin istifa etmek konusunda bir tereddütü var ise bu tereddüte gerek olmadığını da eklemek isteriz.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
ANKARA TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU