TTB-TIP ÖĞRENCİLERİ KOLU ÇALIŞMA YÖNERGESİ
ADI: Türk Tabipleri Birliği - Tıp Öğrencileri Kolu
Kısa Adı: TTB-TÖK
AMAÇLAR VE İLKELER
1.Sağlığın herkese eşit, parasız, bilimsel yöntemlerle, anadilde sunulması gereken bir hak olduğu
gerçeğini esas almak.
2.Bütün tüzel kuruluşlar nezdinde tıp fakültesi öğrencilerini temsil etmek.
3.Tıp öğrencilerinin gelecekteki demokratik meslek örgütü olan TTB ve tabip odalarıyla etkileşimini
sağlamak.
4.Ülkemizde tıp eğitiminin ve tıp öğrenciliğinin sorunlarının araştırılıp incelenmesi, diğer ülkelerde
uygulanan modellerden de faydalanılarak alternatif modeller geliştirmek ve geliştirilen modellerin, tıp
eğitiminin diğer bileşenlerinin de katkıları ile hayata geçirilmesine çalışmak.
5.Ülkemizin sağlık sorunlarını, uygulanan sağlık politikalarını ve sonuçlarını araştırmak ve sağlık alanının
önemli bir bileşeni olan tıp fakültesi öğrencilerinin, bu sorunların çözümüne katılımını sağlamak.
6.Bir toplumsal grup olan tıp fakültesi öğrencilerinin, demokratik ilkeler ışığında doğrudan doğruya
kendi sorunlarına ve ülke sorunlarına yönelik kamuoyu oluşturmasına çalışmak, bu yönde faaliyetler
yürütmek.
7.Tıp fakültesi öğrencilerinin bilimsel çalışmalar yapabilmesi için uygun koşulların yaratılmasına katkı
sağlamak.
8.Tıp fakültesi öğrencilerinin ulusal ve uluslararası düzeylerde ilişkilerinin geliştirilmesine,
dayanışmalarının sağlanmasına çalışmak.
9.Yürütülecek etkinliklerle tıp öğrencilerinin sosyal, kültürel, sanatsal ihtiyaçlarının sağlanmasına katkı
sağlamak; tıp öğrencilerinin sosyal, kültürel, sanatsalçalışmalar yapmasına ve ürünlerini yayınlamasına
çalışmak.
10.Konusu insan olan hekimlik mesleğinde içerilen; insan sağlığına, insan hayatına, insanın temel hak
ve özgürlüklerine yönelik duyarlılığı geliştirmek.
11.Koruyucu hekimlik anlayışını temel alarak sağlığa bütüncül yaklaşmak.
12.TTB-TÖK çalışmalarına mevcut tüm tıp fakültelerinin öğrencilerinin en geniş katılımını sağlamak; bu
yönde uygun kanallar, mekanizmalar yaratmak.
13.Üniversitelerin sorunlarına yönelik politikalar oluşturmak, üniversitelerin çağdaş, özerk, demokratik
ve bilimsel bir kurum haline getirilmesine katkıda bulunmak.
14.Üniversite öğrencilerinin insanın temel hak ve özgürlükleri doğrultusunda çağdaş, demokratik,
bilimsel, ücretsiz ve anadillerinde eğitim ve öğretim görmesini sağlayacak etkinliklerde bulunmak.
15.Üniversitelerin genel bütçeden finanse edilmesini ve mali, idari, bilimsel özerkliğini kazanmasını esas
almak.
16.TTB-TÖK bütün siyasi partiler, dernekler, sendikalar ve platformlardan bağımsızdır.
17.TTB-TÖK din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, sınıf ve mezhep ayrımı gözetmez; sınıfsız ve sömürüsüz
bir toplumu hedefler.
18.TTB-TÖK yönelim olarak TTB’ye bağlı olmakla beraber karar alma ve pratiğe geçirme bakımından
özerktir. Yaratıcı ve gelişmeye açık bir çalışma ancak kendi kararlarını alıp bunları uygulayabilen
güdümsüz bir TTB-TÖK ile mümkün olacaktır. Çalışma yöntemleri yerellere göre değişebilir.
TTB-TÖK’ler ilke olarak bunu uygulamaktadır.
ÜYELİK
19.TTB-TÖK yukarıdaki amaçlar doğrultusunda çalışmak isteyen öğrencilerin katılımına açıktır.
20.TTB-TÖK tüm tıp fakültesi öğrencilerinin örgütüdür. Üyelik TÖK üyelik formları ile yapılır. Üye olmak
isteyen öğrenciler bulundukları ildeki fakülte veya il komisyonuna başvururlar; il komisyonunun
olmadığı illerde Merkez Yürütme Kurulu’na başvurarak üye olurlar.
21.Tıp fakültesi öğrenciliği sona eren kişinin üyeliği otomatik olarak düşer.
ORGANLAR
Merkez organlar
-Genel kurul(GK)
-Merkezi yürütme kurulu(MYK)
Yerel organlar
-Fakülte Komisyonu
-İl komisyonu
GENEL KURUL
22.TTB-TÖK’ün en üst karar alma organıdır.
23.Genel kurul yılda en az bir kez toplanır.
24.Genel kurul, yapılmasından en az 20 gün önce, MYK tarafından bütün yerellere duyurulur. İlgili
dokümanlar MYK’ca yerellere ulaştırılır.
Genel Kurul Toplantısı;
25.Genel kurul MYK kararı ile bir veya iki gün sürer.
26.Genel kurula katılan tüm üyeler söz hakkına, gerekirse oy kullanma hakkına sahiptir.
27.Genel kurula divanın oluşturulmasıyla başlanır. Divan 2 moderatörün açık oylanması ve açık sayımı
ile oluşturulur.
28.Divan önce MYK’ya söz verir. MYK geçmiş dönem çalışma raporunu okur.
Genel kurula katılan üyelerin önerisiyle ek gündem maddeleri belirlenir.
30.Daha sonra genel görüşmeye geçilir. Genel görüşme bölümünde her üyenin divanın belirlediği
süreyle sınırlı olarak geçmiş döneme ilişkin eleştiri ve katkılarını, gelecek döneme ilişkin önerilerini
açıklama hakkı vardır. Gerekli görülen konularda genel kurul oylama yapıp karar alır.
31.MYK genel kurulda seçilir.
32.Her türlü disiplin ve denetleme işlerinden Genel kurul sorumludur.
GENEL KURUL TOPLANMA ESASLARI
33.Gerek görüldüğü takdirde MYK, olağanüstü genel kurulun toplanması için yerellere çağrıda
bulunabilir.
34.MYK gerekli gördüğü hallerde GK’yı toplantıya çağırır. Katılımın mümkün olmadığı hallerde iletişim
kanallarını kullanarak ortaya çıkan duruma ilişkin aldığı kararları diğer GK üyelerine Tabip Odaları
aracılığı ile iletir.
MERKEZ YÜRÜTME KURULU
35.MYK seçimlerinde, Tıp Öğrencileri Kolu üyesi her tıp fakültesi öğrencisi aday olabilir. Seçimler Genel
Kurul'da açık oy ve açık sayımla yapılır. En fazla oy alan 7 TÖK üyesi tıp öğrencisi MYK'yı oluşturur. MYK
yedek üyeleri en yüksek oyu alan diğer 7 MYK adayından oluşur.
36.MYK, komisyonlar arasında koordinasyon ve iletişimi sağlamakla yükümlüdür. MYK, Genel Kurul'da
alınan kararların yürütülmesinden sorumludur.
MYK, yönerge çerçevesinde TTB-TÖK'ü temsil eder.
38.Arka arkaya üç MYK toplantısına gerekçesiz katılmayan MYK üyesinin MYK’lığı düşer. Yerine en çok
oyu alan yedek üye geçer.
39.MYK üyeleri işbölümü yaparak, istatistik, veri toplanması, arşiv oluşturulması, yayın faaliyetleri,
yereller arası koordinasyonun sağlanması işlerini yürütür.
FAKÜLTE KOMİSYONLARI
40.Fakültede yapılacak etkinlikler Fakülte Komisyonları tarafından planlanır ve yürütülür
Fakülte Komisyonları yereldeki TÖK üyelerinin gönüllü ve ortak çalışmasıyla yerel örgütlenme
faaliyetlerini yürütür.
İL KOMİSYONU
42.Birden fazla tıp fakültesinin olduğu illerde kurulur.
43.İl Komisyonları, o ildeki tüm TÖK üyelerinden oluşur.
44.İl düzeyinde yapılan etkinliklerin planlanması ve yürütülmesini sağlar.
ÇALIŞMA GRUPLARI
45.Çalışma grupları yerelde ihtiyaç halinde belirli çalışma alanlarında(kadın, ekoloji, kültür-sanat gibi)
yoğunlaşmak üzere kurulur.
ÇALIŞMA YÖNERGESİ DEĞİŞİKLİĞİ
46.Genel Kurul’a yerellerin 3/5’inin katılımı şartıyla; katılan üyelerin 3/5'inin onayıyla tüzük
değişikliğine gidilir.
AMBLEM DEĞİŞİKLİĞİ
Genel Kurul’a yerellerin 3/5’inin katılımı şartıyla; katılan üyelerin 3/5'inin onayıyla amblem değişikliğine gidilir.
TÖK NEDİR, NE YAPAR, NE DÜŞÜNÜR?
Tıp Öğrencileri Kolu, Türk Tabipleri Birliği’nin öğrenci koludur.
Örgütlülüğün bireyi güçlü kılacağının farkındadır. Tıp fakültesinden başlayarak mesleki
dayanışmayı örer.
Tıp eğitimindeki ve sağlık sistemindeki sorunlar üzerine tartışır. Bu sorunların uygulanan
politikaların sonucu olduğunu bilir. Sözünü söyler, çalışmalar yürütür.
Eğitim ve meslek yaşamı boyunca tıp biliminin halkın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesini
savunur.
İnsana bütüncül yaklaşır. Onu, yaşadığı doğa ve toplumla birlikte değerlendirir. Bu yüzden
sağlık sisteminden başlayarak tüm bu alanlardaki sorunları önemser.
Tıp öğrencilerinin sosyal yaşama aktif katılımını sağlar. Bu amaçla çeşitli etkinlikler düzenler.
İnsanın sağlıklı yaşamı anayasal bir hak olduğundan, sağlığı bozan her şeyi politik bir mevzu
olarak ele alır.
Tıp Eğitimi
Toplumun, doğanın ve bireyin biyo-psiko-sosyal ve siyasal iyilik halinin sürekliliği için misyon
üstlenmesi gereken hekimlik mesleğinin şu anki haliyle salt bireye indirgenen, birey-birey,
birey-toplum ve birey-doğa ilişkisi göz ardı eden, toplumsal sorunlardan bihaber verilen,
tamamına yakını bedenin niceliksel sorunlarını çözmeye çalışan ve toplumdan soyutlamayı
ifade eden, dört duvar arasına sıkıştırılmış, kampüse hapsedilmiş eğitim anlayışını
reddederek; toplumu, doğayı, bireyi ve kendini bilmeye adayan tıp eğitimi anlayışını savunur.
Eğitim kurumlarının esasını oluşturan fakültenin azami karı hedefleyen, özelleşmiş ticaret
mantığıyla kendine müşteri hazırlayan, sömürü ve bağımlılığı zihinsel ve fiziksel anlamda
aşılayan, metalaşmış tıp eğitimini ve hekimlik algısını kaba bir işletme halinden çıkarıp, para
gözüyle bakmayan eğitim anlayışını savunur.
Mesleğin bazı alanlarının(cerrahi özellikle) sadece erkekler tarafından yürütülebileceğini
aşılayan, erkek otoritesinin gücüne güç katan, bu dogmatik ve cinsiyetçi tıp eğitimi anlayışını
redderek adil ve cinsiyet özgürlükçü tıp eğitimini savunur.
Mevcut dayatılan sağlık eğitimini yönetebilecek küçük iktidar odaklarını simgeleyen uzlaşma
odaklı meslek içerisindeki hiyerarşiyi besleyen, bireyi bütünsel bakmayı sağlayan tıp
eğitimini savunur.
Eğitim sürecinin tamamında nesneye indirgenip belli sistemsel amaçlar için kullanılmaya
çalışılan öğrencilerin edilgen konumdan çıkıp aktif ve özne haline gelmesini sağlayan eğitim
anlayışını savunur.
Bilim
Bilim özünde insanın gerçeği ya da doğruyu arama etkinliğidir. Mantıksal düşünme yoluyla
hareket ederek olguları açıklamaya çalışan hipotezler üretme ve geliştirilen yöntemlerle
bunları doğrulamaya dayalı düşünsel ve eylemsel bir örgüdür.
Gerçekliğin aranmasında üç düzeyden söz edilebilir. Birincisi olan biten her şeyi anlama,
varoluşu açıklama çabası olarak açıklanabilen ontolojik düzey; ikincisi bilginin kendisini,
doğruluk değerini ve sınırlarını sorgulama olarak açıklanabilen epistemolojik düzey;
üçüncüsü de bilgiye hangi yol ve araçlar ulaşabileceğimize cevap olan metodolojik düzeydir.
Günümüz bilim anlayışına bu üç düzeyden ilk ikisi gözardı edilerek salt yönteme odaklanma
hakimdir. Tersine çalışmalar olsa da şuana kadar edinilmiş bilgilerin doğruluğu, hangi
odaklarca güdülendiği ve hangi koşullar için geçerli olduğu gibi sorgulamalar es geçilmiş;
bilimi salt metodolojiye odaklanan pozitivist bilim anlayışı yönlendirmiştir.
Tarih sayfalarını incelediğimizde cadı acları, Alabama ve Tuskegee'de yaşananlar, Nazi
doktorlarının yaptığı korkunç deneyler ve daha bir çok örnek karşımıza çıkıyor. Ve yine
nükleer silahı üretenlerin sonuçta bilim insanları olduklarını, modern bilimin/ teknolojinin
egemen ülkelerin diğer ülkeleri sömürürken kullanıldığını hatta bizzat onları sömürmek için
geliştirildiğini de görebiliriz. Bu bağlamda var olan bilimin aslında sermaye, erkek egemenliği,
egemen ulus gibi tüm iktidar odakları tarafından çokça güdülenmiş halde olduğu söylenebilir.
Bununla birlikte; kendini modern bilime karşı toplumun bilimi olarak sunan, ama aslında dinci
ve aşırı milliyetçilik içeren anlayış da bir başka iktidar odağının bilgi yoluyla topluma ve
insanlara egemen olma çabasıdır.
TÖK; cinsiyet eşitlikçi, sermayeden ve egemen ulus anlayışından bağımsız, doğayla barışık,
üretimine toplumun aktif katıldığı, bütüncül, iktidara değil topluma hizmet eden özgürlükçü bir
bilim anlayışını savunur. Bilim iktidarlardan ve sömürgecilikten koparılmalıdır!
Özgür Üniversite
TÖK, üniversitelerin akademik ve bilimsel olarak özgür olması gerektiğini savunur. Özgür,
özerk, eşitlikçi, demokratik üniversite; otoriter zihniyetin hakim olduğu bir toplumsal düzende
gerçekleşemez. Üniversitenin özgür bilim yapıp, bunu özgürce yayabilmesi, toplumun
demokratikleşme düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.
Üniversitelerin özgür olması için idari ve mali açıdan özerk olması gerekir. Kendi
yöneticilerini özgürce seçip denetleyebilmesi gerekir.
Üniversitelerin mevcut bilimsel durumu aktarmakla yetinmeyip eğitimle beraber bilimsel
araştırma kurumları olarak da işlev görebilmesi için gerekli tüm finansal kaynaklar kamu
tarafından karşılanmalıdır. Ancak bu şekilde üniversiteler devletten, sermayeden, dinden ve
diğer egemen odaklardan bağımsız, özgür kurumlar olur.
Eğitim herkes için haktır ve durum kamusal sorumluluk doğurur. Devlet herhangi bir ayrım
gözetmeden nitelikli ve demokratik eğitimi herkese, anadilde, parasız ve yeteneğini en üst
seviyede ortaya çıkarmasını sağlayacağı şekilde vermelidir.
Toplumcu Sağlık
TÖK tedavi edici sağlık hizmeti yerine koruyucu sağlık hizmetini önceler. Bireyler henüz
hasta olmadan, sağlıklılık hallerinin devamını gözetir.
Toplum sağlığı diyalektiğine göre, halk sağlığı anabilim dalının tıbbın bir bütününün öncülü
olduğunu düşünür. Halk sağlığının geliştirilmesini amaçlar. Birey sağlığını göz ardı
etmeksizin toplum sağlığını geliştirmeyi hedefler.
Sömürü düzenin, savaşların, metalaşmış ve parçalanmış sağlık bakışının var olduğu bir
toplum içinde bireyin sağlıklılık hali mümkün değildir.
Bütün sağlık uygulamalarının kamu yerine sermayeye hizmet ettiği bir sağlık anlayışından,
yaşamın her alanında iyilik halinin var olduğu bir sağlık anlayışına geçmek gerekir. Bu sağlık
anlayışı için TÖK, bugün sermayeleşmiş, parçalanmış, toplumun büsbütün sağlıksız hale
geldiği bir ortamda bunun altında yatan bütün nedenlerle mücadele eder. Eşitlikçi,
özgürlükçü, demokratik ve toplumcu sağlığın gerçekleştirilmesini amaçlayıp bunun
mücadelesini verir.
Sağlığın piyasalaşması
TÖK, parasız sağlık hizmeti hakkını savunur: Kapitalist üretim biçimi, her şeyi metalaştırma
ve kârı maksimize etmeye dayalıdır. Sermayenin genişlemesi ve yoğunlaşması sonucu,
imalattan kültüre kadar her türlü insani faaliyetin metalaşmasını zorunlu kılar. Kâr
oranlarında azalma, sanayi üretiminde artan verimlilik nedeniyle istihdamın daralması,
hizmet ve kültürel alanın hızla metalaştırılması sürecini gündeme getirmektedir. Sağlık
hizmetleri de bu süreçten doğrudan etkilenmekte, kamunun bir değerinden sermayenin
saldırı alanına dönüşmektedir. Sermayenin girdiği her alanda olduğu gibi, sağlıkta da
güvencesizleştirme, taşeronlaştırma, sömürüyü yoğunlaştırma, kârı önceleme isteği
mevcuttur ve sermaye artık sağlık alanına girdiği zaman, sağlık toplumsal bir haktan satılan
bir mala dönüşmüştür. Mevcut siyasi iktidar, hastaneleri kâr etmesi gereken fabrikalar,
hastaları da müşteri olarak görmektedir.
TÖK, sağlık hizmetini metalaştıran bütün saldırılara karşıdır ve bu saldırılara karşı
örgütlenmeyi savunur.
Kadın
Ataerkil toplum ve aile yapısının hakim olduğu koşullarda kadın hakları ihlallerinin oldukça
ağır yaşandığını gözlemlemek mümkündür. Ekonomik koşullar ve bunlara bağlı mülkiyet
ilişkileri de kadının toplumdaki konumu üzerinde etkili bir faktördür.
Kapitalizm yoksulluğu ve yoksunluğu arttırarak şiddeti ve özelde kadına yönelik şiddeti
körüklemektedir.Kadına yönelik şiddeti en genel anlamıyla, kadının yaşam hakkının,
güvenliğinin, onurunun, özgürlüğünün ve bedensel bütünlük hakkının sırf kadın olduğu için
ihlal edilmesi olarak tanımlayabiliriz. Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlali, toplum
tarafından tolerans gösterilmemesi gereken önemli bir halk sağlığı ve kadın sağlığı
sorunudur.
TÖK, kadının hukuksal, toplumsal ve ekonomik alandaki demokratik katılımını
önemser.Bunun için, devlet ve toplum yaşantısındaki tüm eşitsizliklerin, yerleşmiş cinsiyetçi
ve ataerkil yapının karşısındadır.Kadınların siyasi ve toplumsal karar mekanizmalarında eşit
temsiliyeti, eşitlik mücadelesi vermesi ve bütün alanlarda özgürleşmesi gerektiğini düşünür.
Kadınların tarihsel köklerinden aldıkları güçle özlerinde var olan iradeyi açığa çıkarması ve
hem kadınları hem erkekleri baskı altına alan cinsiyetçi kodların çözülmesi, toplumsal
sorunların çözümünde büyük etki yaratacaktır.
Barış
İnsanları ölüme, sakatlığa, sağlıksız bir yaşama mahkûm eden savaşlar sadece meydana
geldiği anda öldürmez, ölümleri çok uzun bir döneme de yayar. Fiziksel, ruhsal, sosyal ve
çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar. Savaş bitse de insanlar toksik
maddelerle kirlenmiş bir çevrede yaşamanın yol açtığı sağlık sorunları ile mücadele etmek
zorunda kalır ve ellerinde bu mücadeleyi kolaylaştıracak yöntemler de yoktur. Savaş
nedeniyle yapılan göçler de göç sırasında can kayıplarına ve mültecilerin gittikleri ülkede
sağlığa elverişsiz koşullarda yaşamalarına neden olmaktadır. Mülteciler gittikleri ülkede
ayrımcılığa uğramakta, istenmemektedirler.
Barış sağlıklı yaşamın önkoşullarından biridir ve TÖK dünya halklarının barış içinde
yaşaması için mücadele eder.
Çevre
Sağlıklılık hali kişinin yaşam tarzı ve davranışlarıyla birlikte “genetik yapısı ile çevre
arasındaki etkileşime” bağlıdır. Çevrenin giderek geri dönüşümsüz bir şekilde kirlenmesi
özellikle, doğayı bir kar nesnesi olarak gören kapitalizm ile yaşanmaya başlamıştır. Çevre
kirliliğini kendi toprakları içinde denetlemeyi başarmış olan ileri kapitalist ülkeler
küreselleşme adı altında, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere kömürlü termik santral,
nükleer güç santralleri, kimyasal madencilik, hidroelektrik santral kurulması üzerine bir
politika sergilemektedir. Bugün kömürlü termik santral, hidroelektrik santral, kimyasal
madencilik, nükleer santral başta olmak üzere ülkemizde doğa talanı had safhaya ulaşmıştır.
Kömürlü termik santraller enerji üretim süreçlerinde kullanılan suyun ısınma/kirlenmesi,
çevresinde hava kirliliğine neden olmasıyla; altın madenleri altını ayrıştırmak için kullanılan
ve oldukça zehirli olan siyanürün suya ve toprağa karışabilmesi ve bölge halkının içme
suyunun çok büyük bir kısmının 8-11yıl boyunca şirketlere verilmesi nedeniyle; hidroelektrik
santraller 49 yıllığına suyun kullanım hakkının şirketlere satılması, başta suda yaşayan
canlılar ve bu suyun beslediği toprakta yetişen canlıların yaşamını tehlikeye sokması
nedeniyle; nükleer santraller çalışırken ortaya çıkan radyoaktif atıklar ve kaza gerçekleşip
yüksek radyasyon yayarak canlılığı yok etmesi riski nedeniyle halledilmesi gereken
problemler olarak karşımızda durmaktadır.
Sermaye sahiplerinin halkın sağlığı umurunda değildir. Tek amacı ne pahasına olursa olsun
kar etmektir. Toplumun sağlığı her türlü sanayileşme faaliyetine, ulusal ve küresel
sermayenin kazançlarına karşı korunmalı; hükümet bu tartışmada sermaye sahiplerinin değil
halkın yanında yer almalıdır.
TÖK, temiz su ve havaya erişmenin, sağlıklı bir çevrede yaşamanın en temel insan
haklarından biri olduğunu bilir, tercihini yaşamdan yana kullanır, verilen çevre mücadelesinin
yanındadır.
Cinsel yönelim farklılıkları
Eşcinsellik, biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan üç cinsel yönelimden
biridir. 1990’dan itibaren Dünya Sağlık Örgütü eşcinselliği hastalık tanı listelerinden
çıkarmıştır. Eşcinsellik bir hastalık değil yönelim farklılığıdır. Uluslararası ve ulusal hekim
örgütlerince eşcinsellik heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak kabul edilmektedir.
Yönelim bireylerin tercihleriyle oluşan bir durum değildir. Bu nedenle eşcinsellik bir cinsel
tercih değildir. Kişinin iradesinden bağımsızdır. Cinsel gelişim sürecinde çoğunlukla
ergenlikte birey tarafından fark edilir. Biyolojik ya da sosyal belirleyicileri ne olursa olsun
yönelim kişi tarafından ya da tedavi ile değiştirilebilir bir durum değildir. Eşcinsellik günümüz
toplumunda ötekileştirme aracı olarak kullanılmakta, eşcinsel bireyler cinsel yönelimleri
nedeniyle ayrımcılığa uğramaktadır.
Eşcinsel bireylere karşı gerçekleştirilen tüm homofobik yaklaşımlar insan hakları ihlalidir.
TÖK tüm bu söylem ve uygulamaların karşısındadır.
Emekçiler
İnsan tarih sahnesine çıktığı günden beri üreterek var olmuştur. Artı ürün birikiminin
doğmasıyla üretim ilişkileri gelişmiştir. Günümüz üretim ilişkileri sistemi kapitalizmdir.
Kapitalizmin gelişimi ile ortaya işçi sınıfı çıkmıştır. Kapitalizmin başlangıcından itibaren
yaşanan yoğun emek sömürüsü nedeniyle işçiler kötü koşullarda çalışmak, emeklerinin
karşılığını alamayarak kötü koşullarda yaşamak zorunda kalmışlardır. İşçi sınıfı sınıfsal
taleplerle hareket etmeye başladıkça var olan koşullarda görece iyileşme sağlanmış olmakla
birlikte hala sömürü devam etmekte ve işçiler yoksulluğa mahkum edilmektedir.
Yoksulluk, sağlığın en önemli sosyal belirleyicilerinden biridir. Sosyoekonomik düzey
düştükçe hastalık oranları artar, sağlığa erişim olanakları azalır, yaşam beklentisi azalır.
Sağlığın önemli sosyal belirleyicilerinden biri de kişilerin çalışma koşullarıdır. Stres, uzun
çalışma saatleri kişinin psikolojik ve sosyal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Tehlikeli
çalışma ortamı, bu ortamda karşılaşılan sağlığa zararlı ajanlara maruziyet, sağlığı koruyucu
önlemlerin alınmaması nedeniyle birçok işçi meslek hastalığına yakalanmakta, hatta
çalışırken ölmektedir.
Önceden saraylara, köşklere tıkılı olan hekimlik artık toplumla daha iç içedir. Hekimler
toplumla özdeşleştikçe toplum sağlığı, halk sağlığı anlayışları gelişmiş ve, sağlığın toplumcu
bakış açısıyla üretilmesi ve insanların hayatlarını daha iyi koşullarda geçirmeleri için
uğraşmaya başlamışlardır. Toplum için, bir parçası oldukları emekçiler ile çalışmışlardır.
Türkiye’de yılda 2000 işçi, çalışırken hayatını kaybediyor, çok daha fazlası iş kazasına
uğruyor, meslek hastalığına yakalanıyor. Sağlıklı bir insan, patronunun kar hırsı yüzünden
geçimini sağlayabilmek için oldukça zor koşullarda çalışıyorsa, çalışırken hastalanıyor hatta
ölüyorsa biz buna dur diyecek olanlarız.
Sağlık emekçileri olacak olan bizler taleplerimiz doğrultusunda öğrenciyken başlayarak
parçası olduğumuz emekçiler ile çalışıyoruz. TÖK olarak talebimiz şudur ki; tüm emekçiler
insani koşullarda çalışabilmeli, emeklerinin karşılığını tam olarak alabilmelidir.
Etik
Etik, tıp uygulamalarının temel bir parçasıdır. Etik ilkeler hekimlerin ne yönde davranmaları
gerektiği üzerine genel bir uzlaşıyı yansıtır, hekimin karar ve eylemlerinin dikkatli bir biçimde
düşünülmesi ve çözümlenmesi ile uğraşır.
Birçok ülkede hekimlerin mesleki uygulamaları ve bilimsel araştırmaları sırasında ortaya
çıkan etik sorunlarda nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen özgün yasal düzenlemeler
vardır. Ancak etik sıklıkla yasalardan daha yüksek tutum standartları belirler ve ender de
olsa hekimlerin ahlaki olmayan eylemlerde bulunmalarını isteyen yasal düzenlemelere
uymamalarını gerektirir.
İnsanların büyük çoğunluğu İnsan hakları evrensel bildirgesi'nde yer alan temel insan hakları
gibi bazı etik ilkeler üzerinde uzlaşmaktadır. Yaşama hakkı, ayrım görmeme hakkı, işkence
ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı davranışa uğramama, düşünme ve düşündüğünü açıklama
özgürlüğü, bir ülkedeki kamu ve sağlık hizmetlerine erişim gibi insan hakları tıp etiği için
özellikle önemlidir.
Hekimler sadece kendi hastalarına karşı değil, belli bir ölçüde diğer hastalara karşı da
sorumludurlar. Toplum ve fiziksel çevresi hastaların sağlığı için önemli etmenler
olduklarından, hekimler toplum sağlığında, sağlık eğitiminde, çevrenin korunmasında, toplum
sağlığını ya da iyiliğini etkileyen konularda hakların sağlanması ve güvence altına alınması
için çaba göstermelidir.
Sağlık hizmetini bir mal ve hastaları da birer tüketici olarak gören anlayışın giderek
yaygınlaşmasıyla günümüzde etik ilkelere uygun davranmak daha güç ancak daha önemli
hale gelmiştir. TÖK, koşullar ne olursa olsun etik ilkelerden vazgeçmeyecek bireylerden
oluşan bir örgüttür.
Türkiye Halkları
TÖK her türlü ezme biçimini reddeder ve ezme kültürünün toplumdan arındırılması için
mücadele eder.
Osmanlı Devleti'nde ve Türkiye Cumhuriyeti'nde çok uluslu ülke olma hali sürmüştür.
Halkların birlikte yaşama hali sürerken aralarındaki ilişkiler ülkede yürütülen politikalardan
çok fazla etkilenmiştir. Egemen ulus “öteki halklara” karşı kışkırtılmış, milliyetçilik güç
kullanma aracı olarak bilinçlice yükseltilmiş ve yaşadığımız topraklarda halkların birlikte
yaşama kültürünü derinden sarsan olaylara yol açılmıştır. Süregelen zaman içinde de
ötekileştirme toplumda artık bir kültür haline gelmiş, doğrudan iktidar tarafından veya iktidar
kışkırtmasıyla halklar arasında diyalog gelişmesi engellenmiş ve halkların eşitlik talepleri
bastırılmıştır. Bu noktada TÖK; halkların iktidar etkisinden arındırılıp diyalog geliştirmesini ve
tarihle yüzleşmeyi çözüm olarak görüp, her bir halkın yasının ve sevincinin tüm halklar olarak
yaşandığı ve ötekileştirmenin olmadığı bir toplumu, barışı, eşitliği ve kardeşliği hedefler.
Kültür ve İnançlar
Kültür insanın doğa içinde yarattığı her şeydir. Yaşam tarzı, kimliktir; bir halkın kendini var
etme biçimidir, dildir. Kültürünü yaşamayan bir toplum kimliğini ve dilini de yaşayamaz.
Kültürsüz bırakılan bir toplum çürümeye mahkumdur.
Kapitalizm bir yandan toplumların yerleşmiş kültürüne saldırırken bir yandan da “sanal
kültürler” üretir. Bu sanal kültürlerle insanları ve beğenilerini tek tipleştirir. Kişileri kendine,
toplumuna, emeğine yabancı kılıp, iradesini kırar. Kültürü yok sayılıp, duygu ve düşünceleri
darbelenmiş bir toplumda sağlıklılık halinden bahsedilemez ve bu sağlıklılık halinin yeniden
üretimi hastanelerde değil ancak bir kültürel mücadele ile sağlanabilir.
İnanç, yaşamı anlamlandırmada bir yöntem olarak insanlık tarafından sürekli kullanılmıştır ve
kültürün şekillenmesinde başat rol oynamıştır. İnsanlığın kültürünü yok etmeye çalışan
kapitalizmde devletler tek bir inanç sistemi üzerinden kendini tanımlamakta, toplumda var
olan diğer inançlar yok sayılmaktadır.
TÖK kültürü ve inancı yok saymaz; aksine sağlıklı bir toplum için insanların inanç ve
kültürlerini özgürce yaşamasını savunur ve bu temelde mücadele verir.
Demokrasi
Demokrasi geniş anlamıyla despotik uygulamalara karşı çıkıp, toplumun kendi kendisini
yönetmesidir. Kendine yetebilmenin öz gücüne ulaşabilmenin adıdır. Demokrasi insanın
insan üzerindeki, insanın doğa üzerindeki tahakkümünü yenebilmenin isim bulmuş
karşılığıdır.
Demokrasi olmadan eğitim, sağlık, toplumsal cinsiyet, özgür üniversite, etik ve inanç
konularına kalıcı bir çözüm getirmek imkansızdır. TÖK manifestosu içinde sayılan bütün
başlıkların içeriğinin temelini demokrasi oluşturmaktadır.
TÖK demokrasinin arayıcısıdır. İnsanların tek tipleştirilip farklılıkların yok sayılmasına karşı
çıkar. TÖK’ün toplanma şekli tüm organlarıyla demokrasiyi kendi bünyesinde yansıtacak
şekildedir. Var olan toplumsal ihtiyaçları görüp buna cevap olmaya çalışan, sorunları tartışan
din, dil, ırk, mezhep ayrımı gözetmeksizin gönüllü birlikteliğin savunucusudur. Toplumsal
demokrasinin temel savunucusu olup toplumun temel parçası olan sağlık sağlık sisteminin
demokratikleşmesinin öncülüğünü yapar.