Ankara Tabip Odası Basın Açıklaması
5 Haziran 2015
Sağlık Bakanı’na ve İçişleri Bakanı’na sesleniyoruz. Ankara’nın göbeğinde Hacettepe’ye saldırılıyor. Neredesiniz?
Canınıza kasteden biri kapınıza dayansa ne hissedersiniz? İşinizi yaparken sizi ölümle tehdit etse birileri?
Küfür ve hakaret duymak işinizin bir parçası haline gelse?
Ne hissedersiniz, susmaktan başka hiçbir yol gösterilmese size?
Ne hissedersiniz, sabaha karşı çalıştığınız servisin camları kırılsa, küfürler ve hakaretlerle üstünüze saldıran insanlarla baş başa kalsanız?
Ne hissedersiniz, kaçacak yer bulamayıp kendinizi bir odaya kilitleseniz? Kapı kırılmadan birileri yetişsin diye umut etmekten başka çareniz kalmasa?
Ne hissedersiniz, yardıma çağırdığınız polis sadece geçmiş olsun deyip sizi yalnız bıraktığında? Aynı kişilerce size tekrar saldırılmasına izin verdiğinde? Bari bu kez geç kalmasalar diye yalvarırken?
O uzun gecenin sabahında, hocalarınızın, hastanenizin yöneticilerinin dahi odalarının basılıp tehdit edildiklerini duysanız?
Aynı gün, aynı suçları, aynı kişilerin defalarca işleyebildiklerini gördüğünüzde ne hissedersiniz?
Bunların hiç biri kurgu değil. Önceki gece bu hastanede birebir yaşandı bunlar. Tıpkı öteki hastanelerde yaşanan onlarca başkaları gibi.
Şiddete alışamıyoruz, alışmayacağız, alışılmasına izin vermeyeceğiz. Kanıksayıp susmayacağız. Şiddetten sorumlu bellediğimiz politikalarla mücadele etmeye, bu politikaları sağlık emekçilerinin kanı ve canı pahasına sürdürenlerden hesap sormaya devam edeceğiz.
Ankara Tabip Odası olarak şiddete uğrayan hastaneleri ziyaretlerimizde, tıpkı önceki gece burada yaşandığı gibi, emniyet güçlerinin etkili olmadığına ilişkin yakınmalar alıyoruz. Yardıma çağırdığımız emniyet güçleri harekete geçmek için ölmemizi mi bekliyor? Her yerde, gelişigüzel kullanılan gözaltılar konu sağlık emekçilerine şiddet olunca niye işletilmiyor? Valiliği ve İç İşleri Bakanlığı’nı kınıyoruz, kendilerini göreve çağırıyoruz. Ankara’nın göbeğinde, Hacettepe hastanesinde onlarca kişi hastane basıyor, cam/çerçeve indiriyor, hekimlere saldırıyor, başhekimin kapısına dayanıyor ve ellerini kollarını sallayarak gidiyorlar. Siz neredesiniz? Ölmemizi mi bekliyorsunuz?
Bir hafta önce bugün Samsun’da Dr. Kamil Furtun hastanesinde kurşunlanarak öldürüldü. Söz söyleyenin gözüne gaz sıkılan bu ülkede, nasıl isteyen silah sahibi olabiliyor, serbestçe hastane basabiliyor, hekimleri bıçaklayarak, kurşunlayarak katledebiliyor? Neredesiniz?
Küfürler işittik yetmedi, dayaklar yedik yetmedi, SABİM’in soruşturma tacizlerine maruz kaldık yetmedi, ve sonunda öldük… Ama yine yetmiyor: Popülizm uğruna, oy uğruna, hastaneleri satmak uğruna, para uğruna dediklerimiz duymazdan, yaşadıklarımız görmezden geliniyor. Tekrar ediyoruz: Paraya endekslenmiş, hastayı/ hekimi/sağlık emekçisini yok sayan politikalarınızdan vaz geçin; hastanelerde otelcilik ücreti, reçetelerde katkı payı, işlem farkı adı altında sağlığı satmayın, sağlık bizim hakkımızdır; hastanelerimizi satmayın, hastaneler halkındır; emeğimizin karşılığını istiyoruz, emeğimizi çalmayın; üniversitelerin ve asistanların önceliği eğitimdir, performansa ezdirmeyin; sağlıkta her geçen gün arttırdığınız özelleştirmelere, taşeronlaştırmalara son verin.
Halkımızı bize karşı kışkırtmayın. Biz halkımızın yanındayız, herkese sağlık, güvenceli gelecek istedik/ isteyeceğiz. Ölümlerde kuru bir başsağlığı değil sizden beklediğimiz! Dövülen meslektaşımız için “yine bir doktoru halletmişler” diyenin karşısında tebessümle yetinmek, hiç değil! Şiddeti olmadan önleyin, ölümü gelmeden önleyin. Beceremeyecekseniz, biz yine öleceksek, gidin, o sağlıkta yıkım projenizi, sağlıkçıya ölüm projenizi alın ve gidin.
Biz “Artık yeter, buna daha fazla izin veremeyiz” diyoruz. Şiddetin yaşandığı hastanelerde acil ve özellikli birimler dışında topluca iş bırakmayı öneriyor. Bir kez daha uyarıyoruz. Bize güvenli ve barışçıl çalışma koşulları sağlamak zorundasınız. Şiddet varsa, biz yokuz. Yargı camiasına da sesleniyoruz: Can korkusu ile can koruyamayız. Can güvenliğimizden endişe duyuyoruz, gerekli önlemleri alın.
Tekrar ediyoruz: Şiddet varsa, biz yokuz!
Saygılarımızla,