ATO - HEKİMLERİN GÜCÜ

 

Şubat 18 2015

İç Güvenlik Yasa Tasarısı Geri Çekilsin 

Ortak Basin Açiklamasi

18 Şubat 2015

İç Güvenlik Yasa Tasarısı Geri Çekilsin 

Değerli Basın Emekçileri,

Kamuoyunda İç Güvenlik Yasası olarak bilinen “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nıngörüşmelerine emekçilerin, demokrasi güçlerinin ve kamuoyunun yoğun tepkisine rağmen Meclis Genel Kurulunda başlanmıştır.

Görüşmelerin daha ilk saatlerinde AKP milletvekillerinin muhalefet milletvekillerine çekiçli,  bardaklı,  tekme, tokatlı saldırısı yasa ile neyi amaçladıklarını da kanıtlamıştır. Yasanın provasını polisten önce AKP’li milletvekilleri yapmıştır. Bizler öncelikle AKP’nin bu tutumunu protesto ediyor, kınıyoruz.

Özü itibariyle AKP’yi koruma ve kollama yasası olarak hazırlanan tasarı 12 Eylül cunta anayasasından bile geri olmasının yanı sıra uluslararası sözleşmeleri de ayaklar altına almaktadır. Kısa süre önce “Kanun mu hukuk mu derseniz ben hukuktan yanayım” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve bilgisiyle hazırlanan tasarı söylediklerinin tam aksine kanun ve polis devleti rejimini ve uygulamalarını kurumsallaştırmaya, yaygınlaştırmaya yöneliktir.

Değerli Basın Emekçileri,

Son iki gün önce Başbakan Davutoğlu’nun tasarıya ilişkin açıklamaları tipik AKP algı yönetimi ve manipülasyonlarının son örneğidir. Tasarının temel hak ve özgürlükleri askıya alan içeriğini es geçerek sanki bonzai satışını, molotof kullanımını ve eylemlerde yüzün çeşitli araçlarla gizlenmesini engellemeye yönelikmiş gibi sunmak kocaman bir yalandan ibarettir. Her üç konuda da yasalar mevcut olup yüzlerce çocuk taş ya da molotof attıkları iddiasıyla cezaevlerine atılmış, onlarca yıllık cezalar verilmiştir. Bırakalım yüzünü gizlemeyi sırf boynunda puşi olduğu için aylarca cezaevine konan Cihan Kırmızıgül’e 11 yıl ceza verildiğini unutturacaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Sorun uyuşturucu ve bonzai satışı ise tek bir maddelik düzenleme getirsinler sonuna kadar destekleyelim. Meselenin bunlar olmadığı, her üç konuyu öne sürerek kamuoyu desteği sağlamayı amaçladıkları açıktır. Kaldı ki, kanun yapma tekniği açısından bu durum AKP ile özdeşleşmiş olup tüm torba kanunlarda aynı yol izlenmektedir.

Değerli Basın Emekçileri,

Yalanları bir yana bırakıp tasarının özüne ilişkin gerçeklere dönecek olursak; Tasarı ile fiilen devam eden OHAL ve sıkıyönetim uygulamaları olağanlaştırılmak ve süreklileştirilmek istenmektedir.

Tasarı çok açık şekilde yükselen toplumsal muhalefete, sendikal örgütlenmelere, hükümet protestolarına ve Kürt halkının temel hak ve özgürlükleri için yürüttüğü mücadeleye saldırı amacı gütmektedir. En son Birleşik Metal-İş grevinin toplanmayan Bakanlar Kurulu kararı    ile yasaklanması da göstermektedir ki, AKP hükümeti emekçilere, gençlere, kadınlara ve bir bütün olarak toplumsal muhalefete karşı topyekûn bir saldırı içerisindedir.

Tasarı ile hayata geçirilmek ve “kamu güvenliği” yalanıyla gizlenmek istenen tedbirler açıkça faşizan tedbirlerdir. Tasarının devletleşen AKP’nin dokunulmazlığını saldırgan bir biçimde pekiştirmek dışında hukuksal ya da siyasal bir değeri bulunmamaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,

Tasarının yasallaşması durumunda tüm toplumsal muhalefet darbe dönemlerini bile aratacak bir saldırı altında olacaktır.

Çünkü; Kısa süre önce çıkan yasa ile ‘’makul şüphe’’ standardına geri dönülmesi de gözetildiğinde basın emekçilerine, avukatlara, sendikacılara, üniversitelilere, kadınlara yönelik “şafak baskınları” yaygınlaşacak, toplu tutuklamalar sıradanlaştırılacaktır.

Soruşturma sırasında ‘el koyma’ yetkisi genişletildiğinden, gerçek ve tüzel kişi muhaliflerin malvarlıklarına da el konularak çok yönlü faşizan bir baskı kurulacaktır.

Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri genişletilecek, sahte ve hukuk dışı kanıt yaratma faaliyeti  sistematikleştirilecektir.

Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı, ‘’gizlilik’’ kararları ile ortadan kaldırılacağından, savunma hakkı ihlalleri yaygınlaşacaktır.

Polise 24-48 saatlik bağımsız gözaltı yetkisi verilmesi yoluyla yargı devre dışı bırakılacağından ve savcıların polis gözaltılarıyla ilişkisi kesileceğinden kayıt dışı gözaltılar, kaçırma, yok etme, infaz, işkence uygulamalarının önü açılacaktır.

Anayasa da aykırı olan, yargı kararı olmaksızın idari görevliler tarafından verilecek “önleme araması”, “durdurma ve kimlik sorma” kararı ile her tür keyfiliğin önü açılacak, muhaliflerin her davranışı bunun için yeterli görülecektir.

“Koruma altına alma” maddesi ile bireyi özgürlüğünden mahrum etme polisin insafına bırakılacaktır. Aynı madde ile OHAL uygulamalarından aşina olduğumuz seyahat özgürlüğü keyft şekilde kısıtlanabilecektir.

Değerli Basın Emekçileri,

Geç olmadan tasarının içeriğinde var olan vahim sonuçlara yol açacak vahim bir duruma daha dikkat çekmek istiyoruz.

Tasarı ile polisin silah kullanma yetkisi artırıldığından yeni Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, dün doğum gününü kutladığımız Ahmet Atakan ve 12 yaşındaki Nihat Kazanhan cinayetleri gibi cinayetler yaşanacaktır. Bu şekilde cinayet işleyen polislerin cezalandırılmaları bir yana, hakkında dava bile açılamayacaktır. Açılmış davalarda yargılanan polislere ise af getirilecektir.

Yoğun biber gazı saldırılarında bir korunma aracı olarak ağız ve burunun çeşitli yollarla kapatılması; “yüzün maske ile kapatılması” kabul edilerek ağır cezayla cezalandırılacaktır. 

Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı “kamu güvenliğini tehdit” adı altında ortadan kaldırılacak, AKP uygulama ve politikalarına muhalefet niteliğindeki toplantı ve gösterilere katılanların tümü tutuklanabilecektir.

Valiler, kaymakamlar sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde olduğu gibi yetkilendirilecek, güçler ayrılığı ilkesi ortadan kalkacak, kendilerini yargıç ve savcılar yerine koyup kararlar alabileceklerdir. Suçun unsurlarını belirleme yetkisi illerde valilere, birden çok ilde ise İçişleri Bakanına verildiğinden AKP’nin herhangi bir uygulamasını protesto etmek suç kapsamına girebilecektir.

Ortada hiçbir suç ya da şüphe olmasa da herkesin telefonu dinlenebilecek, haberleşme özgürlüğü engellenecek, özel hayatın dokunulmazlığı tarih olacaktır.

Değerli Basın Emekçileri,

İktidarın “vatandaşlara büyük hizmet, ifade almak kolaylaşacak” diye çarpıttığı tasarıdaki bir maddeye daha dikkat çekmek istiyoruz. İddianın aksine tasarı ile polisin ifade alması yaygın bir yetkiye dönüştürülerek denetimden uzak ve avukatsız ifade alma normalleştirilecektir.

Öte yandan sosyal medyaya getirilen sınırlamalar arttırıldığından haber alma ve iletişim ağı özgürlüğü daraltılacaktır.

Gözaltı süreleri uzayacak, belli kararların denetimi kamuoyunda hükümetin yönlendirmesi altında olduğuna yönelik yaygın bir kanının olduğu Ağır Ceza Hâkimi tarafından yapılacaktır.

Kamu görevlisine “tehdit” temelli ek korumalar ve cezasızlık alanı yaratılacak, AKP’nin uygulamalarını aklamaya yönelik ısmarlama teftiş raporları hazırlayanlar yasal korumaya alınacaktır.

Değerli Basın Emekçileri,

Bu tasarı ile Hükümet güvenlik güçlerine açıkça “sık la sık “demektedir. Çünkü tasarı ile sakatlanmalara, yaralanmalara ve ölümlere yol açan TOMA’lar tarafından sıkılan basınçlı suların içinde yer alan boya gibi kimyasal madde kullanımına yasal kılıf oluşturulmaktadır.

Halen neredeyse her gün AKP polisinin gaz ftşekleriyle, copuyla, silahıyla bir insanımızı  yitirdiğimiz bugünleri de geride bırakacak yasa tasarısı birçok yönüyle Anayasaya ve AİHM kararlarına da aykırıdır.

Yasa tasarısı; tüm temel anayasal hak ve özgürlükler mücadelesinin tırpanla biçilmesi amacı taşımaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,

AKP’nin 14 yıllık baskıcı politikaları artık toplumu bir sosyal patlama noktasına getirmiştir. Aynı politikalarda ısrar edilirse hiçbir kanunun bu patlamayı durduramayacağı tarihsel gerçekliklerle sabittir. Dolaysıyla AKP’nin emek ve demokrasi mücadelesine karşı hukuk tanımaz politikasının ve otoriter karakterinin yansıması olan yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.

Hükümete sesleniyoruz, temel hak ve özgürlükleri askıya alan bu sıkıyönetim yasasını derhal geri çekin. Halklarımızın ve emekçilerin ihtiyacı yeni bir SS yasası değil barış ve demokrasinin tesisine yönelik düzenlemelerdir.

Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak tasarı geri çekilinceye ve anti demokratik uygulamalara son verilinceye kadar ülkenin dört bir yanında alanlara çıkarak mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Türk Tabipleri Birliği (TTB)

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB)

Ankara Tabip Odası (ATO)

Sitede Arama Yapın

HEKİM POSTASI

İLETİŞİM

TELEFON VE FAX

  • Tel: +90 (312) 418 87 00
  • Fax: +90 (312) 418 77 94
© "Ankara Tabip Odası".Tüm Hakları Saklıdır.