OHAL öncesi de pek parlak olmayan demokrasi ve insan hakları karnemiz; 9 ayı aşkın süregelen OHAL ile iyice içinden çıkılmaz, geri dönüşü olmayan bir yere sürüklendi/ sürükleniyor. OHAL topluma KHK’ler, ihraçlar, muhalif gazetelerin, televizyonların, derneklerin kapatılması, muhalif gazetecilerin ve siyasetçilerin tutuklanması olarak geri dönüyor. Toplumsal bir barış değil sürekli ayrıştırıcı, ötekileştirici politikalar geleceğimizi gittikçe karartıyor.
Emekçiler soru dahi sorulmadan, gerekçe gösterilmeden işsiz bırakılıyor. Hukuk Devleti iddiasının bile gereği yerine getirilmeden mahkeme ve itiraz yolları kapatılıyor. Anayasa Mahkemesi bile daha başvurular gelmeden “olumsuz” kararını medyayla paylaşıyor. Mağduriyetlerin giderilmesi için kurulacağı iddia edilen Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu 4 aydır kurulmuyor. Bilimsel, özerk olması gereken üniversiteler birkaç kişinin inisiyatifine bırakılmış durumda ve binlerce akademisyen ihraç edildi. Barışı savundukları, barış imzacısı oldukları için yüzlerce akademisyen gözaltına alındı, üniversitelerinden ihraç edildi. Çoğu ihraç edilen emekçinin en temel hakkı olan seyahat hakkı da hiçbir gerekçe gösterilmeden, yurt dışına çıkış yasaklarıyla engelleniyor.
Son KHK ile de binlerce emekçi işsiz bırakıldı. Bu emekçiler içinde yüzlerce sağlık emekçisi vardı. Eski Ankara Tabip Odası yöneticimiz ve TTB delegemiz Doç. Dr. Asuman Doğan ve SES üst kurul delegesi Hemşire Gamze Karaoğlan da bu listede yer aldılar. Buradan bir kez daha sesleniyoruz, bu iki arkadaşımızın ve haksız hukuksuz olarak ihraç edilen tüm emekçilerin yanında olacağız. Bu haksızlık hukuksuzluk bitene kadar mücadele edeceğiz.
Ve artık ne yazık ki OHAL düzeni, KHK saldırıları emekçilerin yaşam hakkını bile elinden almaya başladı. Bugüne kadar ihraç edildikleri için intihar eden 37 insanımız yaşamını yitirdi. Onlarca emekçi şu anda psikiyatrik sorunlar ve damgalanmayla baş etmeye çalışıyor. Tepki gösterecek, dert anlatacak, adalet isteyecek hiç bir kapı bulamayan emekçiler, ülkenin dört bir yanında dertlerini anlatabilmek, işlerine ekmeklerine kavuşabilmek için eylemdeler. Bu eylemlerden bir tanesini de artık yaşamları ciddi risk altında Nuriye Gülmen ve Semih Özakça. 177 gündür İnsan Hakları Anıtı önündeler ve 55 gündür de açlık grevindeler. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlıkları için artık çok kritik bir dönemdeyiz. Biz sağlık örgütleri olarak yaşatmaya yemin ettik ancak bu insanlar için yapacaklarımız artık çok daha kısıtlı, tabiri caizse elimiz kolumuz bağlı ve çaresiziz.
Bugün buraya ihraç edilen ve açlık grevindeki bu iki emekçinin haklarını koruma sorumluluğunun da mecliste, buradaki vekillerde olduğunu bir kez daha hatırlatmaya geldik. Unutmamalıyız ki bizim haklarımız biri veya birilerinin inisiyatifinde olamaz ve bunu korumak buradaki bütün milletvekillerinin görevidir.
Yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin, göreviyle hastası arasına girmesine izin vermeyeceğine; insan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğine yemin etmiş bir mesleğin üyeleri olarak biz sağlık emekçileri olası tüm ölümler için, sağlık sorunları için bir kez daha milletvekillerini uyarmaya, duyarsız kalmamaya, eyleme geçmeye davet için kapınıza geldik. Susmak onaylamaktır. Yaşanan açlık grevine karşı bu iki kamu emekçisine kulak verin, artık yeter deyin; sağlıklarını yaşamlarını kaybetmelerine seyirci kalmayın. OHAL’e, KHK’lere, her türlü demokrasi dışı, insanlık dışı uygulamaya hayır deyin.
Çığlığımızı Duyun: YAŞAMAK ve YAŞATMAK İSTİYORUZ.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Türkiye Psikiyatri Derneği Ankara Şubesi
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi
Ankara Tabip Odası