Ortak Basın Açıklaması
19 Kasım 2018
Basına ve Kamuoyuna
15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL yasakları ile ülkede Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış asgari demokratik hakların kullanımı ortadan kaldırılmıştır. Sendikacılara, siyasetçilere, aydınlara, akademisyenlere ve gazetecilere yapılan baskılar 12 Eylül faşist darbesini aratmamaktadır. OHAL baskıları Ankara özelinde daha fazla yaşanmaktadır. Sendikaların, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin; halkın, işçi ve emekçilerin sorunlarını dile getirmeleri güvenlik bahane edilerek ya tamamen engellenmekte ya da anlamsız sınırlar çizilerek Ankara’da yasak bölgeler oluşturulmaktadır. Ankara Emniyetinin orantısız, haksız ve hukuksuz güç kullanımıyla karşı karşıya kalınmaktadır. 2017/Temmuz ayında OHAL sözde kaldırılmıştır, ancak OHAL ve darbe hukuku devam etmekte kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Her geçen gün Kanun Hükmünde Kararnamelerle, TBMM’ye meslek örgütlerinin ve sendikaların görüşleri alınmaksızın getirilen torba yasalarla, İdari düzenlemelerle çalışma ortamı emekçilerin aleyhine bir dönüşüm yaşamaktadır. İş güvenliği önlemleri alınmayan işletmelerde işçi cinayetleri, KHK’lerle haksız hukuksuz mağdur edilen ve işlerinden atılan emekçilerin hakları, eğitim haklarının engellendiği, kamu bütçesinin ve ülke kaynaklarının hilelerle yağmalandığı ve talan edildiği bir Türkiye’de yaşar hale getirildik.
Haklarını aramak isteyen emekçilerin, meslek örgütleri ve sendikaların kamuoyunda sorunu göstermek ve bilgilendirmek için düzenledikleri basın açıklamaları ve barışçıl gösterileri orantısız güç kullanımları ve engellemelerle karşı karşıyadır. Daha demokratik ve emeğe saygılı bir ülke özlemimiz varken, daha faşizan, baskıcı ve totaliter bir rejime doğru sürüklenmekteyiz. Haksız işten çıkarılmalar ve özlük haklarının korunması için işçinin grev hakkı yasaklanarak eli kolu bağlanmaktadır. Emekçilerin ve halkın haklı taleplerini dile getirmek için yapmak istedikleri gösteri ve basın açıklamaları polisin baskı ve güç kullanımlarıyla engellenmektedir. Hükümet sorunları çözmek yerine, sorunları örten ve emekçileri suspus olmaya iten uygulamaları tercih ediyor. Bir tarafta kamu bütçesiyle, halkın, emekçilerin vergileri ve primleri saltanat sürmek için çarçur edilirken, emekçilere, halka fakirlik ve şükretme dayatılmaya çalışılmaktadır.
Sermaye hakkı ödenmemiş emektir. Alın teri kurumadan ödenmesi gereken haklarımız için mücadele veren meslek örgütleri ve sendikalar baskınlar, gözaltılarla ve fermanlarla çalışamaz hale getirilmek istenmektedir.
Son olarak 14 Kasım 2018 tarihinde Numune Hastanesi bahçesinde Şehir Hastaneleri’ni ve bu nedenle kapatılacak hastaneleri “Hastanemi Kapatma’’ söylemiyle dile getirmek isteyen mahalle sakinleri, tüketici dernekleri, kent meclisleri, siyasi parti üyeleri, sivil toplum örgütleri engellemeyle ve gözaltılarla karşılaşmıştır. Hastanemi Kapatma Platformu’nun Numune Hastanesi bahçesinde düzenlemek istediği basın açıklamasına polis engel olmuştur. TTB Merkez Konseyi Eski Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’ın da aralarında bulunduğu beş kişiyi gözaltına alan polisler daha sonra üç kişiyi serbest bırakmıştır.
Bilkent Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla Ankara’nın altı köklü hastanesi olan Numune, Türkiye Yüksek İhtisas, Zekai Tahir Burak, Atatürk Eğitim ve Araştırma, Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ile Dışkapı Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapatılacaktır. Şehir hastaneleriyle yatak kapasitesindeki artış sadece 150 adet olacaktır.
Egemenler 25 milyar dolarlık yatırıma 75 milyar dolar ödeyerek halkın hakkını sömürmek istemekte ve buna karşı herkesin susmasını dilemektedir. Egemenler bütün dönemlerin en büyük vurgun ve nitelikli dolandırıcılığıyla yüzleşmek istememektedir.
Aynı şekilde; 15 Kasım 2018 günü Büro Emekçileri Sendikasının Maliye Bakanlığı önünde yapmak istediği bütçeye dair basın açıklaması Ankara Valiliği tarafından yasaklanmış, İzmir Caddesinde BES Ankara Şubelerince yapılmak istendiğinde de polis tarafından engel olunmuştur. BES Ankara 1 ve 2 No’ lu Şube Başkanları gözaltına alınmışlardır. Ancak, 14 Kasım 2018 günü İzmir Caddesinde Kamu-Sen’ in yapmış olduğu basın açıklaması herhangi bir “güvenlik” önlemi alınmadan adeta görmezden gelinmiştir. Ankara Valiliği ve Emniyetinin bu çifte standartçı, ayrımcı, keyfi, hak ve hukuk tanımaz, çifte standartlı tutumunu buradan kınıyoruz.
Ankara Ulus Meydanı’nda bulunan Atatürk heykelinin aydınlatılmasının yapılmamasını protesto eden kitleye de benzer şekilde 9 Kasım gününde orantısız güç kullanılmıştır.
TBMM’de görüşülen Sağlıkla ilgili torba yasa tasarısında bulunan Anayasamıza, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve Avrupa Sosyal Şartlarına aykırı maddelerle ilgili mücadele veren sağlık emekçileri pek çok kısıtlama ve engellemelerle karşılaşmıştır. TBMM’ne bu torba yasayı getiren AKP milletvekilleri komisyonlarda yeterince tartışılmayan, meslek örgütlerine ve sendikaların görüşlerini göz ardı ederek tasarıyı TBMM Genel Kuruluna getirmiştir.
Toplumda infial yaratan özellikle 5.Md. kısmen TBMM’de iyileştirilmiş olsa da, eğitim haklarını ve mezun olmuş hekimlerin çalışma özgürlüğünü 450 gün süreyle kısıtlama halen yasa içerisinde bulunmaktadır.
Bu konularla ilgili görüş ve düşüncelerimizi iletmek üzere Ankara Valisi’nden randevu istemiş bulunmaktayız. Ankara Valisi yeni atanmıştır ve 6 Kasım tarihinde göreve başlamıştır. Ankara ilimizde diğer illerle kıyaslandığında pek çok özgürlük alanı daha fazla kısıtlamalara maruz kalmıştır. Bu konuda gerek valiliğimizin gerekse emniyet güçlerinin dikkatleri bu konuya çekilerek, örnekleriyle bir dosya halinde kendilerine takdim edilecektir. Randevu talebimizin en kısa sürede karşılanarak Türkiye’ye layık olmayan bu antidemokratik uygulamalardan vazgeçilmesi temennimizdir.
Meslek Örgütleri ve Sendikalar kamuoyuna seslerini nasıl duyuracaktır? Sorunların çözümü ve talepleri duyurma konusunda nasıl kamuoyu yaratacaklardır? Bu sorunun yanıtı basittir. Hukuki zeminde ve demokratik hakların özgürce kullanılarak kamuoyu ile paylaşıldığı basın açıklamaları ve gösteriler yoluyla arayacaktır.
Hiç kimsenin Anayasa ve yasalardan aldığı kamu gücü ve yetkisini; emekçilerin, meslek örgütü üyelerinin, halkın haklarını gasp etmek için kullanmaya hakkı yoktur. Hiçbir kamu görevlisinin, emekçilerin ve üyelerinin bedel ödeyerek kurduğu ve büyüttüğü sendikalarını, meslek örgütlerini, siyasi partilerini baskı altına almaya, yok saymaya, görmezden gelmeye hakkı yoktur. Bizler mülki amirlerin ve diğer kamu görevlilerinin görevlerini adil, tarafsız ve hukuka uygun yapmalarını istiyoruz. Derhal, Ankara’ da uygulanan OHAL yasaklarının kaldırılarak sokakların ve caddelerin işçi ve emekçi halkın özgürce kullanacağı alanlar olmasını istiyoruz. Emek ve demokrasi mücadelesini yürüten örgütler olarak bu konudaki ısrarımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz.
DİSK Ankara Bölge Temsilciliği
KESK Ankara Şubeler Platformu
TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu
Ankara Tabip Odası
Ankara Serbest Muhasebeci Maili Müşavirler Odası