Ortak Basın Açıklaması
10 Mayıs 2019
31 Mart yerel seçimleri öncesi devletleşen AKP seçimlere yönelik devletin tüm olanaklarını kullanmış bu da yetmiyormuş gibi TRT ve yandaş medya aracılığıyla muhalefet partileri ve adayları hakkında her türlü yalan ve iftira kampanyasını devam ettirmiştir.
Yine 31 Mart yerel seçimler öncesi “Savaş bir Halk Sağlığı Sorunudur” diyen TTB Merkez Konseyi hakkında yargılama başlatılmıştır.
Siyasi iktidarın hedef gösteren açıklamaları sonrasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmasıyla başlayan soruşturma ve dava süreci ülkemiz demokrasisi ve hukuku açısından bir utanç vesikası olarak tarihe geçmiştir. Ülkemizdeki mahkemelerin hukukun izinde değil, siyasi iktidarın güdümünde olduğunu bir kez daha açık biçimde göstermiştir. Bunun sonucunda TTB Merkez Konseyi üyelerine hapis cezaları verilmiştir.
Katılımcı örgütler olarak gurur ve onur duyduğumuz TTB Merkez Konseyi üyelerine verilen cezaları kınıyor ve buradan dayanışmamızı bir kez daha ilan ediyoruz.
31 Mart yerel seçimler sonrası önceden devam eden hukuksuzlar tavan yapmıştır. Türkiye demokrasi tarihine halkın iradesinin gasp edildiği yeni bir tarih daha eklenmiştir. KHK ile hukuksuzca ihraç edilmesi gerekçe gösterilerek seçilmiş belediye başkanlarına mazbata verilmemesi ve Doğu ve Güneydoğu’da bazı belediyeler önüne belediye başkanlarının talebi olmaksızın emniyet güçleri tarafından polis noktası oluşturulması ve Xray cihazı konulması baskı ve yıldırma politikasının tavan yaptığının bir göstergesi olup bir de buna YSK’nın İstanbul kararı eklenmiştir. 6 Mayıs 2019 tarihli YSK kararıyla ülkemizde demokrasiden geriye kalan son halkalardan birine seçme ve seçilme hakkına da el uzatılmıştır.
YSK, hukuka ve kendi içtihatlarına göre değil talimatlara göre karar vererek tarihe geçmiştir. Rantları kesilenler ekmeğin, ulaşımın, suyun fiyatının düşürülmesinden rahatsız olan çıkar gruplarının baskısıyla hukuk ve demokrasi ayaklar altına alınmıştır.
Üyelerinin görev süreleri Anayasa’ya aykırı biçimde uzatılan YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal kararı gayrimeşrudur.
Tüm devlet olanaklarını kullanmalarına rağmen seçimlerde oyların çalındığı, sahte seçmen/kısıtlı seçmenlerin oy kullandığı iddialarını temellendiremeyenlerin imdadına YSK yetişmiştir. YSK, kendi belirlediği sandık kurullarının kanunsuz olduğunu iddia ederek halkın iradesine karşı büyük bir saygısızlık yapmıştır.
Bu, sadece İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve ona oy verenlere yönelik bir saygısızlık değildir. Bu aynı zamanda İstanbul’a ve hatta 82 milyon yurttaşa karşı bir saygısızlıktır.
Aynı seçimde, aynı sandık kurullarıyla, aynı zarftan çıkan üç oyun geçerli, sadece iktidar partisinin kaybettiği oyların geçersiz olduğuna dair karar verenler, “partiye göre hukuk, parti için hukuk” anlayışının egemenliğini ilan etmişlerdir.
YSK halkın iradesine ipotek koymak için, kendi sorumluluğundaki uygulamaların kanunsuz olduğunu gerekçe göstermiştir. Bu açıdan mevcut YSK kendi meşruiyetini ortadan kaldırmıştır ve AKP-MHP ittifakının noteri haline dönüşmüştür.
YSK bu kararıyla, sandık kurullarının benzer biçimde teşekkül ettiği 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de “tam kanunsuzluk” hali doğurmuştur.
Halkın seçme ve seçilme hakkını cebren ve hile ile ortadan kaldıracak kadar hukuktan uzaklaşanların demokrasilerde yeri olmayacağı, halka hesap vermesi gerektiği açıktır.
Buradan katılımcı örgütler olarak YSK üyelerini istifaya çağırıyoruz.
Bu ülkede demokrasiyi yeniden kuracak olan ise işçilerin, emekçilerin, halkın birleşik ve örgütlü mücadelesi olacaktır.
DİSK Ankara Bölge Temsilciliği
KESK Ankara Şubeler Platformu
TMMOB Ankara İKK
TTB Ankara Tabip Odası
ASMMMO