Ankara Tabip Odası Basın Açıklaması
11 Ocak 2019
Tabiplerin Çalışma Hakları
Nasıl ki tıp bilimi açısından, bir insanın sağlıklı ya da hasta olduğunu tespit ve ifade etmemize yarayan kimi kodlar varsa; hukuk bilimi açısından da, ortada bir hukuk devletinin ve bir demokratik toplum düzeninin var olup olmadığını tespit ve ifade eden kimi kodların bulunduğu söylenebilir.
Bunların başında ise “masumiyet karinesi” adıyla da bilinen bir hukuki ilke ve kural gelmektedir. Nitekim “masumiyet karinesi”, günümüzde, bir hukuk devletinin ve demokratik toplum düzeninin temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilmiş ve öncelikle çağdaş hukuk düzeni tarafından mutlak bir güvenceye bağlanmış bulunulmaktadır.
Gerek doğrudan Anayasamızda (Bkz. m. 38); gerekse, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere (Bkz. m. 6/2), ülkemizin tarafı olduğu uluslararası hukuk belgeleri tarafından tanınan ve güvenceye alınan bu ilke ve kural gereği; bir kişi hakkında, yargı organlarınca verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadıkça, o kişi suçlu kabul edilemeyecek ve suçlu olarak yaptırımlara tabi tutulamayacaktır.
Masumiyet karinesinin yok sayıldığı, ihlal edildiği toplumsal düzenler ise insanlık tarihinin karanlık dönemleri olarak bugün de acı ve utançla anılmaktadır.
Ne yazık ki ülkemizde, masumiyet karinesi, öncelikle yürütme erkinin ve siyasi iktidarın mensupları tarafından, siyasi söylemler ve hatta kimi idari uygulamalar ile, sürekli ve ağır biçimde ihlal edilmektedir. Maalesef görülmektedir ki şimdi bu kervana, Sayın Sağlık Bakanı da katılmış bulunmaktadır.
Sayın Bakan tarafından, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonuçları olumsuz gelen hekimlerle ilgili yapılan açıklamalarda, bu hekimlerimiz suçlu olarak nitelendirilmekte ve bu nedenle kamuda çalışmalarına izin verilmeyeceği ifade edilmektedir. Sayın Bakan, suçu sabit ve kesinleşmiş olan hekimlerin zaten hiçbir yerde hekimlik de yapamayacağını da belirtmektedir.
1219 Sayılı Tıp Mesleklerinin Uygulanmasına Dair Yasa uyarınca; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkum olanların ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan hapis cezasına mahkûm olanların Türkiye’de hekimlik mesleğini icra etmesi zaten hukuken olanaklı değildir. Bu yasa kuralı,1928 yılında bu yana hukuk aleminde varlık taşımaktadır.
Ancak bu yasa, görüldüğü üzere bir hekim hakkında anılan suçlar kapsamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün varlığını aramaktadır. Yoksa, Sayın Bakan nezdinde güvenlik soruşturmasının olumsuzluğuna dayandırılarak hekimlik mesleğinin icrasına haklı ve hukuki bir engel teşkil etmemektedir. Ancak, OHAL ürünü bir KHK ile getirilen “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması” uygulaması, “masumiyet karinesini” ve 1219 Sayılı Yasa’nın anılan amir hükmünü yok saymakta, belli ki hekimlik mesleğinin icrasını, Sayın Bakanın ve diğer kimi bürokratların keyfiyetine teslim etmektedir. Atamayı bekleyen hekimlerin güvenlik soruşturmalarında keyfilik dava dosyalarında açıkça gözlenebilmektedir. Ataması yapılmayan meslektaşlarımızın bir kısımı için farklı kurumlara birbirinden tamamen farklı bilgi notları ve emniyet fişlemeleri dikkat çekmektedir. Bu durum suç unsuru bulunamayan masum meslektaşlarımızın atamalarını yapmamak ve onları mağdur etmek için keyfi bir biçimde karalama yapıldığının açık bir şekilde delilidir. Yani özetle meslektaşlarımız için sahte bilgi ve fişleme üretilmektedir.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonuçları olumsuz gelen hekimlerimize, ayrıca aleyhlerinde yargı organlarınca tesis edilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları olmadıkça kişiyi suçlu nitelemesinde bulunmak, hukuk devletinin ve demokratik toplum düzenin de inkarıdır.
Sayın Sağlık Bakanı unutmamalıdır ki, “masumiyet karinesi”, herkes için hukuk devletinin sağladığı bir güvence olduğunu yakın geçmiş tarihimizde de deneyimleyerek gördük. Hukukun herkese mutlaka bir gün gerektiği, insanlık tarihi boyunca nice örnekleri ile gösterilmiştir.
Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması kapsamında yayımlanan 676 Sayılı KHK'nın 74 üncü maddesi ile, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48 inci maddesine “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" şartı da eklenmiştir. 48. madde, “Devlet memurluğuna alınacaklar” da aranacak şartları düzenlemektedir. Hal böyleyken, zaten devlet memuru olarak kamuda hekimlik mesleğini icra eden, ancak şimdi kurum için atama ve nakil süreçlerine tabi tutulan hekimlerde de, yeniden “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" şartını aramak ve bu yolda uygulamaya gitmek, ağır bir keyfiyettir.
Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu