Basın Açıklaması
06.01.2022
Cezaevleri çocuk olmanın ve çocuk gelişiminin doğasına uygun mekanlar değildir.
Bildiğimiz gibi ülkemizde 0-6 yaş arası çocuklar; annelerinin yargılama dosyaları, 12-18 yaş arası çocuklar ise kendi yargılama dosyalarından dolayı cezaevlerinde tutulmaktadır. 31 Aralık 2021 itibariyle cezaevlerinde 1.941 tutuklu-hükümlü çocuk bulunuyor. 566 hükümlü çocuğun ceza infazı ise Covid-19 izni nedeniyle cezaevi dışında uygulanıyor. Çocuklar, çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumlarında ya da yetişkin kapalı ceza infaz kurumlarının çocuk koğuşlarında tutulmaya devam ediyor. Türkiye genelinde Ankara, İstanbul, İzmir, Hatay, Kayseri, Tarsus, Diyarbakır olmak üzere 7 kapalı çocuk cezaevi; Ankara, Denizli, İstanbul, Elazığ olmak üzere ise 4 çocuk eğitimevi bulunuyor.
Ceza infaz sisteminde çocuğun çocuk olmaktan gelen hakları ve ihtiyaçları gözetilmeksizin yapılan çok sayıda düzenleme bulunmaktadır. Çocuk Koruma Kanununda tanımlanmış olan koruyucu ve destekleyici önlemlerin suçla ilişkilenen çocuklar üzerinden de uygulanmasını beklemek çocukların en doğal hakkı olmasına rağmen yeterli risk ve ihtiyaç analizi yapılmadan ve etkin önlemler alınmadan çocuklar tutuklanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (BMÇHS), bir çocuğun tutuklanmasının başvurulacak en son yöntem olması ve/veya bunun en kısa süreyle uygulanmasını devletlere bir yükümlülük olarak vermiştir.
Türkiye’de kimi suç tiplerinde çocuklar çok uzun süre tutuklu olarak yargılamakta olup hatta tutuklu çocukların sayısı, tüm zamanların hükümlü çocuklardan her zaman daha fazla olmuştur.
Pandeminin başlarında cezaevlerinde aile görüşleri tamamen kaldırılmış olup telefonla görüş hakkı kapalı hapishaneler için 10 dakikadan 20 dakikaya çıkarılmıştır. Daha sonra aile görüşleri yalnızca kapalı görüş şeklinde ve daha az sıklıkta tekrar başlatılmıştır. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) gözlemlerine göre; pandemi nedeniyle çocukların ortak alan etkinlikleri, kurslar iptal edilmiş, acil durumlar olmadığı müddetçe hastane ya da başka bir hapishaneye yapılan sevkler durdurulmuş durumdadır. Sivil toplum örgütlerinin ya da öğrenci kulüplerinin bazı hapishanelerde yaptıkları kültürel- sosyal etkinlikler ise askıya alınmıştır.
Bu kapanmışlık hali neredeyse tecrit koşullarına yol açmıştır. Tecrit doğal olarak çocukta şiddete yol açacak, kendisine ve çevresine zarar verme olasılığını arttıracaktır.
Bugün ülkemizde hemen hemen tüm çocukların eğitime erişimleriyle ilgili ciddi sorunlar ve çözüm ihtiyacı hâlâ devam ederken, cezaevlerinde çocukların akademik desteğe erişebileceği ve okulla bağlarının güçlendirileceği bir sistem, yasal olarak da öngörülmüş ve yapılandırılmış değildir. Dolayısıyla cezaevlerindeki çocukların tecrit edilme durumunun ötesinde eğitim görme hakları da ellerinden alınmaktadır.
Pandemi döneminde hükümlü çocukların izinli sayılarak cezalarını denetimde veya kurum dışında geçirmeleri sağlanmıştır. Bu durumdan tutuklu çocuklar yararlanamamıştır. Tutuklu çocuklar ceza almayı dahi göze alarak haklarındaki yargılamanın bir an önce bitmesini istemektedirler. Çünkü haklarındaki ceza kesinleştiğinde hükümlü sıfatıyla tahliye olabilmelerinin yolu açılacaktır. Böylece maalesef çocukların savunma ve adil yargılanma hakları da ihlal edilmektedir.
Aslında öncelikli olarak çözülmesi gereken sorun çocukları suça iten koşulların düzeltilmesidir. Hapsetme; çocuklar için başvurulması gereken bir uygulama olmamalıdır. Cezaevindeki tüm çocuklar güvenli bir şekilde tahliye edilmeli, haklarında koruyucu ve destekleyici önlemler alınmalıdır. Tahliye edilen çocukların ailelerine arkadaşlarına, avukatlarına sivil toplum örgütlerine, bağımsız denetim mekanizmalarına, eğitim ve oyun materyallerine, sağlıklı gıda ve sağlık birimlerine ulaşmalarının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Tutuklama, bir cezalandırma aracı olarak kullanılmamalıdır. Cezaevinde olan çocuklar fiziki koşulların kötülüğü, sosyal izolasyon ve disiplin suçları nedeniyle ikincil olarak cezalandırılmaktadır, Cezaevlerinde kameraların görmediği kör noktalar, rıza dışı sevk, psikologların yetersizliği, yabancı uyruklu çocuklara yönelik tercüman eksikliği, çocukların ihtiyaçları için ayrı bir ödenek olmaması, disiplin cezaları, çıplak arama, incelemeye muhtaç işçi koğuşları, çocuklara yönelik akran şiddeti ve cezaevi görevlileri tarafından uygulanan şiddet ve cinsel istismar bu cezalandırmaların başında gelmektedir.
Çocuk cezaevlerinde çalışan bir sosyal hizmet uzmanı “cezaevinden çıkan bir çocuğun yeniden suça sürüklenmemesinin imkansız olduğu, birçoğunun “zorunluluktan” suç işlemeye devam ettiğini”, çocuk cezaevlerinde meydana gelen şiddet olaylarının Adalet Bakanlığı tarafından “akran şiddeti” olarak tanımlandığını, aslında yaşanan her türlü şiddetten cezaevi idaresi sorumlu olduğunu, yoğun şiddet görmüş çocukların kendilerini var edebilmek ve hissedebilmek adına şiddet uyguladığını ifade ediyor.
Ayrıca koğuş sisteminin ergenler arasında hiyerarşi tehlikesi söz konusudur. Bu hiyerarşide ne yazık ki güçlü olan diğerlerini ezerek cezaevi içinde ikinci bir iktidar alanı oluşturmaktadır.
Cezaevi çalışanlarının müdüründen tutun infaz koruma memuruna kadar hepsinin çocuk alanında eğitim almış insanlar olması gerekmektedir. Ayrıca özel ve kırılgan bir grupla çalışmalarının dışında yaşadıkları tükenmişlik üzerinden de cezaevi çalışanlarının da rehabilite edilmesi ve özlük hakları ve çalışma koşullarının düzeltilmesi gerekmektedir.
Çocukların duygusal ve fiziksel olarak sağlıklı gelişimlerinin sağlanabilmesi için biran önce harekete geçilmelidir. Genişletilmiş denetimli serbestlik vb.uygulamalar ile anneleriyle kalan 0-6 yaş arası çocukların annelerinin infazları çocuğun üstün yararı gözetilerek ertelenmelidir.
En kısa vadede yapılması gerekenlerden bahsetmek istersek öncelikle cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Tecrit etkisini azaltacak, çocukların fiziksel ve ruhsal sağlıklarının bütüncül olarak korunmasını sağlayacak adımlar atılmalıdır.
Diğer bir konu ise çocuk mahkemelerinin mekansal olarak yeniden düzenlenmesi konusudur. Çocuk dostu bir adalet sistemi için tüm düzenlemeler yapılmalıdır. İfadenin alınacağı odalardan, yargılamanın yapılacağı mahkemelere kadar tüm süreçte mekanların çocukların rahatsız olmayacağı, güvenebileceği hale getirilmesi, ayrıca duruşmalarda hakim, savcı ve avukatların cübbe giymemesi gibi değişiklikler yapılması çocukların daha az travmatize olmasını sağlayacaktır.
Adalet Bakanlığının 2020 faaliyet yılı raporuna göre Türkiye’de 22 adet çocuk ağır ceza mahkemesi, 112 adet çocuk mahkemesi bulunmaktadır. Çocuk yargılamalarının önemli bir kısmı yetişkin mahkemelerinde görülmektedir. Yargı süreçlerini ve uzun yargılamaları, sonuçta da uzun tutukluluk sürelerini beraberinde getiren tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu olarak bir kez daha belirtmek istiyoruz ki çocukların yeri cezaevleri değildir. Cezaevinde çocuk olmaz. Bir çocuğun hapsedilmesinin ya da cezalandırılmasının hiçbir şekilde onarıcı tarafı yoktur. Çocukları suça iten koşulların düzeltilmesi gerekmektedir.