ANKARA TABİP ODASI
BASIN AÇIKLAMASI
11 Mayıs 2013
Kamuoyunu Yanıltmayın
9 Mayıs Perşembe günü bir gazetede, “Sağlıkta 700 milyon lira tasarruf” diye bir haber okuduk. Açıklamayı yapan, Sağlık Bakanı değil YDA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı.
Türkiye sağlık ortamı ile ilgili Sağlık Bakan’ının nezaretinde açıklamalar yapan YDA şirketi temsilcisi Hüseyin Arslan, “Arslan”lar ailesinin bir üyesi. AKP iktidarı boyunca çokça isminden söz ettiren bu grup hakkında basın yayın organlarında haberler çıktı. Kendisini Mücahit Arslan olarak tanıtan, Başbakan’ın danışmanlığını yapan baba İhsan Arslan’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı olduğu ve bu dönem boyunca pek çok devlet ihalesini aldığı yazıldı.
Son 10 yılda Türkiye sağlık alanını her geçen gün biraz daha özel sektöre devreden ve yeni Sağlık Bakanı ile dümeni iyiden iyiye özele kıran iktidar, doğal olarak alanın sözcülüğünü de özel sektör yöneticilerine devretmiş oldu. Mevcut iktidar için gayet normal olan bu duruma, önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla tanık olacağımızı anlıyoruz.
İnşaat sektöründen şirket yöneticisi, iktidarın yürüttüğü Kamu Özel Ortaklığı konusunda şöyle buyurmuşlar: “Kamu özel ortaklığı sayesinde devasa yatırımlar yapılırken kamuya en ufak bir yük getirilmemektedir”. Gazetede çıkan beyanında, “Ankara’nın, dünyanın en büyük sağlık kompleksine sahip olacağını” da söyleyen özel sektör yöneticisi, kamu-özel ortaklığı sayesinde yılda 800-900 milyon TL kar edileceğini de belirtmiş.
Sadece Bina 319 Milyon TL
Sözü geçen haberde, Etlik Sağlık Kampüsü’nün devreye girmesiyle kamunun masrafının yıllık 200-250 milyon TL seviyesine düşeceği, yani kamunun 700 milyon TL tasarruf etmiş olacağı söylenmektedir. Bu bilgi ne yazık ki gerçek dışıdır. Sağlık Bakanı’nın nezaretinde kamuoyu yanıltılmaktadır. Zira Ankara-Etlik’de yapılacak olan tesisin yıllık kira bedelinin 319 milyon TL olduğu bilinmektedir. Bu fiyatın içinde kuru binadan başka hiç bir şey yoktur.
Öte yandan, bu hesaplar bile güvenilir olmaktan uzaktır. “Kamuya yük olmayacak” diye bu ülkenin sağlık ortamını 25 yıl ipotek altına alacak olan “dünyanın en büyük sağlık kompleksi” girişiminin hesabının şaştığını daha yenilerde hep birlikte gördük.
Sağlık Bakanlığı Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından yapılan İstanbul-İkitelli Şehir Hastanesi ihalesinde, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan fizibilite raporu ile ihale komisyonu kararının onayladığı ihale tutarı arasında 468 milyon 322 bin 591 TL fark olduğu ortaya çıktı. Devlet, özel sektöre fizibilite raporunun çok üzerinde ihale bedeli sunmuş. Eğer doğruysa, sadece bu hesaba göre söz ettikleri 700 milyon tasarrufun çoğu gitmiş oldu.
Türkiye Sağlık Ortamı Ticari Bir Sırdır!
Bugüne kadar yapılan ihaleler ile şirketlere ödenecek kira bedellerinin ne olduğu resmi olarak açıklanmamıştır.
Kayseri 137 Milyon, Ankara-Bilkent 289 Milyon, Manisa 64 Milyon, Konya-Karatay için 88 milyon TL yıllık kira belirlendiği basın yoluyla öğrenilmiştir. Yozgat, Elazığ, İstanbul ve Mersin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamamıştır.
Kira bedeli öğrenilebilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı bugünün rakamlarıyla 898 milyon 770 bin TL’dir. Bu rakam, 25 yılda toplam 22 milyar 469 milyon 250 bin TL olacaktır. Toplam 45 projenin kira bedeli ve ihale karşılığının ise yüzlerce milyar TL tutacağı tahmin edilmektedir.
Bu Nasıl Bir Ortaklık?
Eski Sağlık Bakanı’nın memleketi Erzurum’da 2011 yılında 1.200 yataklı devlet hastanesinin yapılması işi 193 milyon 270 bin TL’ye ihale edildi. Aynı yıl Kamu Özel Ortaklığı yöntemi ile 1500 yataklı Kayseri Entegre Sağlık tesisi ihalesinde ise sadece bir yıllık kira bedeli 137 milyon 73 bin TL olarak belirlendi. Yani Kayseri’de özel şirkete ödenecek bir buçuk yıllık kira ile 1200 yataklı bir hastanenin yaptırılmasının mümkün olduğu görülmüş oldu.
Kamu özel ortaklığı diye söz edilen programın, kamu için çok kötü ama özel sektör için çok karlı bir ortaklık olduğu açıktır. Bu işin sonunda ortaklardan kimin zararlı çıkacağı bellidir.
Kamuyu Kötüle, Özeli Süsle Püsle!
Kendisi de özel hastane patronluğundan gelen yeni Sağlık Bakanı’nın, Türkiye sağlık ortamının özelleştirilme sürecini hızlandırmak niyetinde olduğu görülmektedir. Bu amaçla kamu hizmetleri verimsiz, zarar eder gösterilerek, sermayeye peşkeş çekmenin yolları oluşturulmaktadır.
Kamu Özel Ortaklığı modeli ile hastane yapımına başlanmadan evvel, Türkiye’nin 10 büyük hastanesinin finansal-mali analiz raporu hazırlanmıştır. Bunlardan birisi Numune Eğitim Araştırma Hastanesi’ninkidir. Hastanenin 2008 yılında gideri 141 milyon 604 bin TL’dir. Bu rakamın önemli kısmını genel bütçeden gerçekleştirilen personel giderleri oluşturmaktadır. Bahsi geçen haberde, yılda yaklaşık 800-900 milyon TL civarında olan hastane harcamalarından bahsedilmektedir. Ne var ki, Numune dahil 7 hastanenin toplam harcamaları hesaplandığında, rakamın kabaca 500 milyon civarında olduğu görülmektedir.
Sağlık Hizmetini Binalar Vermiyor!
Bugün Etlik Entegre Tesisinin yapılacağı söylenen arazide kocaman bir hastane boş duruyor. Bu binada artık sağlık hizmeti üretilmiyor. Hastane personeli dört bir yana dağıtıldı. Bir çoğu istifa etti, emekli oldu.
SSK tarafından 1997 yılında tamamlanan Etlik İhtisas Hastanesi, kurumun kendi arazisi üzerinde yapılmıştı. SSK’nın tüm malları Sağlık Bakanlığı’na “birleştiriyoruz işte, ne güzel” diye aktarılırken, Etlik’teki bu çok değerli arazi de Sağlık Bakanlığı’na alındı. Şimdi sermayeye 25 yıllığına verdikleri bu arazinin sahibi bu ülkenin işçileridir. Sigortalı hastalara nefroloji, kardiyoloji, kalp-damar cerrahisi, hemodiyaliz gibi branşlarda hizmet vermek için kurulan hastane, o tarihten kapatılana dek hem Ankara’ya hem de Ankara dışından gelen hastalara çok önemli hizmetler verdi. Daha 15 yıllık bir geçmişi olan Etlik İhtisas Hastanesi yıkılmak üzere geniş arazisi ile birlikte 2012 Temmuz ayı sonunda Astaldi-Türkerler ortaklığına teslim edildi.
Etlik Kasalar ihalesi sonucunda Astaldi-Türkerler ortaklığının alacağı yıllık kira bedeli 319 milyon TL’dir. Kira bedeli her yıl TEFE/TÜFE oranında güncellenecek. Toplamda devletin ödeme yapacağı tutar, bugünkü fiyatlardan 8 milyar TL olacak. Kampus dâhilinde tüm inşaatlarla birlikte 2,4 milyar TL’lik yatırım yapılacak. Bu paraya ek olarak Ankara’daki 11 hastane daha yok edilecek ve sözü geçen şirketlere devredilecek. Kira bedeli her yıl TEFE ya da TÜFE oranında güncellenecek.
Kira bedelleri güncellenirken katkı katılım paylarını da güncelliyorlar. Maliye Bakanı Şimşek ne güzel demişti: Güncelleme! Bu ülkede vatandaştan alınanlar anında güncelleniyor ama vatandaşa verilenlerde güncelleme olmuyor.
Nereden Tasarruf Edeceksiniz?
Kamu Özel Ortaklığı ile 700 milyon TL tasarruf edileceği bilgisi gerçek dışıdır. Bu ortaklıkla eğer Sağlık Bakanlığı 700 milyon TL tasarrufla harcamasını 200-250 milyon TL’ye indirecekse, nerelerden kesecektir? Personelden mi? İlaçtan mı? Medikal cihazlardan mı? Sarf malzemelerinden mi? Taşeron işçilerden mi? Elektrik-su-gaz giderlerinden mi?
Kamuoyunu yanıltan tasarruf rakamlarında bu kalemlerden hiç biri hesaba katılmamış, sadece inşaat firmasının alacağı kira bedeli düşünülmüştür. Özel sektörün, hesabını “ben alacağıma bakarım” diye yapması doğaldır. Fakat Sayın Bakan da mı hesabı böyle yapmaktadır?
Biliyoruz ki, kapatılan ve taşınan hastanelerin bina kullanım hakları ihaleyi alan şirketlere veriliyor. Bu hastane binalarına ne olacak? AVM mi, otel mi, lüks konut mu, otopark mı, ne yapmayı planlıyorsunuz? Ankara’nın farklı yerlerinde halka yakın sağlık kurumlarını Ankara’nın bir ucuna taşıyorsunuz. Hastaların ulaşım masraflarını da siz mi karşılayacaksınız?
Vatandaşın Cebinden Sermayeye…
Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 milyar TL, döner sermaye bütçesinin ise 16 milyar TL olduğu ve sadece beş hastane inşaatı için ödenecek kira miktarı değerlendirildiğinde, 45 kamu özel ortaklığı projesi için Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi ve döner sermaye gelirlerinin toplamının yıllık kirayı ödemeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır.
Peki bu borçlar nasıl karşılanacak?
Adres ne yazık ki vatandaşın cebidir.
1999 yılında 4,9 milyar düzeyinde olan toplam sağlık harcaması, 2011 yılında 76 milyar TL'ye düzeyine yükseldi. Toplam sağlık harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı 1999 yılında yüzde 4,8 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 5,9'a çıktı. Şimdi bu kadar artmış olan sağlık harcamalarına Çalışma Bakanlığı ve Maliye’den “dur” denmektedir. Devlet harcama sınırını aşmış, bundan sonra vatandaşın sağlık masraflarını kendi karşılayacağı bir düzeni inşa etmektedir.
Geçtiğimiz ay Sağlık Uygulama Tebliğinde yapılan değişiklik ile normalde ücret ödenmemesi gereken hizmetler, “istisnai sağlık hizmeti” adı altında 12’den 29 kaleme çıktı. Otelcilik hizmeti zamlandı.
İktidar partisi, 8 Mayıs 2013 günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı” ile özel sağlık hizmeti sunucularında katılım paylarına % 200 zam yapıyor. Bu da yetmediği gibi; “Öğretim üyesinden sağlık hizmeti” adı altında sağlık alanını ücretlendirmeye devam edecekler. “Bıçak parası” diye yıllarca Türkiye gündemini meşgul edenlerin derdi, vatandaşın cebinden para çıkmaması değilmiş. Onların derdi, çıkan paranın nereye gittiği ile ilgiliymiş. Eskiden çok sınırlı bir kesimin yararlandığı muayenehane sistemini, aslında tüm vatandaşlar için mecburiyet haline getirdiler.
Anatomi Yetmez Fonksiyon Gerek! Sadece Para Konuşarak Sağlık Olmaz!
Mevcut iktidar, hayali olan kamu özel ortaklığı ile sağlıkta tüm sorunların çözüleceğini sanıyor! İnsan nasıl anatomisinden ibaret değilse, sağlık hizmeti de binalardan ibaret değildir. Türkiye sağlık ortamının sorununu hastane binalarına indirgemek eğer kötü niyetlilik değilse, bilgisizliktir.
Bugün sağlık ortamında tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminin niteliği düşmüştür. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet giderek tırmanmaktadır. Sağlık çalışanlarının özlük hakları her geçen gün tırpanlanmaktadır. Katkı-katılım payları düzenli olarak zamlanmaktadır. Hastalar hastane hastane gezmekte, hekimlerle 3-4 dakika görüşmelerde dertlerine derman bulamamaktadır. Hastanelerde destek hizmetlerin hepsi yetersiz sayıdaki, sağlık bilgisi olmayan, asgari ücrete talim eden taşeron çalışanlara teslim edilmiştir.
Bugün hem vatandaş hem sağlık çalışanı zorda, Türkiye Sağlık Sistemi Hastadır!
Mevcut iktidar ve Sağlık Bakanlığı, mesailerini özel sektörün çıkarlarını korumak yerine halkın sağlık hakkını korumaya, vatandaşların sağlık hizmeti için para harcamamasına, nitelikli bir sağlık hizmeti için sağlık çalışanlarının koşullarını iyileştirmeye harcamalıdır.
Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu