Ankara Tabip Odası Basın Açıklaması
17.12.2014
Hudut ve Sahillerde Yanlış Giden Doğrudan Teminler!
Bugün 17 Aralık 2014. Aralarında dört bakan, üç bakan çocuğu, işadamları, bir büyük bankanın müdürü, bürokratlar ve çeşitli üst düzey kamu görevlilerinin bulunduğu bir dizi ünlü isim hakkında rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık suçlamalarıyla soruşturma başlatıldığı günün birinci sene-i devriyesi. Bildiğiniz üzere soruşturma kapsamında tutuklanan şüpheliler kısa bir süre sonra salıverilmişler, ayrıca soruşturmayı yürüten bazı savcıların görev yerleri değiştirilmiş ve bütün bu yapılanlar kamuoyunda soruşturmanın güvenliği konusunda kuşkular doğurmuştu.
Değerli basın emekçileri, şimdi biraz daha geriye gidelim. 28 Eylül 2013 tarihinde Ankara Tabip Odası’nın düzenlediği basın toplantısında Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nden kötü kokular yükseldiği ileri sürülmüş, kurumun düzenlediği ihalelerde ve banka promosyonu paralarının harcanmasında usulsüzlükler olduğu iddialarına yer verilmişti.
Geçen hafta içerisinde bu iddialar, bu defa başka dayanaklarla birlikte, tekrar gündeme geldi. Cumhuriyet gazetesinde yer alan çok sayıda haberde Sağlık Bakanlığı denetçilerinin Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nde yaptıkları incelemede milyonlarca dolar kamu zararına yol açan çok sayıda usulsüz işlem tespit ettiği ortaya kondu.
Hem bu gazete haberlerinde, hem de bize ulaşan başka resmi belgelerde çok çarpıcı tespitler var. Bunlardan biri 2008-2013 yıllarında değişik hastanelere “Cyberknife” adı verilen radyoterapi cihazlarının alınmasıyla ilgili.
10.10.2008 ve 24.10.2008 tarihlerinde, Ankara’da, o dönemin Sağlık Bakanı müsteşar yardımcısı Prof. Dr. Nihat Tosun, Doç. Dr. Nurullah Zengin, o dönemin Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdür Vekili Uz. Dr. İbrahim Şentürk, Uz. Dr. Alper Özkan ve Uz. Dr. Bilgehan Karadayı’dan oluşan 5 kişilik heyet bir toplantı yapıyor ve toplantı tutanağında, stereotaktik radyoterapi seçenekleri arasında “Cyberknife G4” cihazının ön plana çıktığı düşüncesinden hareketle, bu cihazın İstanbul ve Ankara’da birer hastaneye alınmasına karar veriyor. Bu alım kararını öğrenen Özyürek Mümessillik ve Dış Ticaret Anonim Şirketi kendisinin de benzer özellikte bir cihazı teklif edebileceğini ve ihaleye girmek istediğini yetkililere aktarıyor. Sağlık Bakanlığı denetçileri Özyürek firmasından aldıkları bilgiye dayanarak bu firmanın aynı özelliklere sahip cihazı için teklif ettiği fiyatın satın alma tarihinde 2.653.377 dolar olduğunu belirliyorlar. Özyürek Anonim Şirketi’nin ihaleye girme isteğine rağmen, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 28.11.2008 tarihinde 12.000.000 ABD doları karşılığında Radontek adında bir firmadan doğrudan temin yöntemiyle, yani açık ihale yapmadan, bu cihazlardan iki adet satın alıyor. Bu karar Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Destek Hizmetler Şube Müdür Vekili Suat Yıldız ile Uz. Dr. Bilgehan Karadayı, Uz. Dr. Alper Özkan, Uz. Dr. Altay Martı ve Fizik Mühendisi Şermin Berrin Yılmaz tarafından veriliyor ve İdari ve Mali İşler Daire Başkan Vekili Ahmet Hamdi Bozgan tarafından onaylanıyor.
Bu süreçte manidar olan bir dizi özellik var. Birincisi, bir başka firma rekabetin ve en iyi fiyatın oluşmasına olanak verecek açık ihaleyi istediği halde ihaleye yanaşılmayıp milyonlarca dolarlık cihazların tek satış temsilcisinden doğrudan temin yoluyla tedarik edilmesi. İkincisi, cihazların satın alındığı firmanın beher cihaz için verdiği proforma fatura teklifi 4.200.00 dolar iken, her bir cihazın 6.000.000 dolara alınması. Üçüncüsü, denetçilerin iddiasına göre alım sürecinde piyasa fiyat araştırmasının özenli olarak yapılmaması. Dördüncüsü, aynı kurumun Strateji Geliştirme Dairesi’nin yaptığı ön mali kontrolde bu doğrudan temin işlemini uygunsuz bulmasına rağmen, Genel Müdür Vekili Dr. İbrahim Şentürk tarafından 17.12.2008 tarihinde söz konusu işlemin devamına ve harcamanın yapılabilmesine olur verilmesi. Beşincisi, bu cihaz temini işleminde “Tıbbi Cihaz Özel İhtisas Komisyonu”nun izninin alınmaması.
Ve aynı yöntemle, yani ihalesiz doğrudan temin yöntemiyle, aynı cihazdan 2010-2013 yılları arasında 5.150.00-5.500.00 dolar arasında değişen bedellerle üç tane daha alınıyor.
Şikayet üzerine başlatılan denetim sürecinde oluşturulan uzman heyet şu saptamalarda bulunuyor:
- Açık ihale yapılmasını talep eden Özyürek Anonim Şirketi’nin önerdiği cihaz, alınan cihazın yapabildiği bütün işlemleri yapabilmektedir, deniyor. Bu durum, heyetin, açık ihalenin yapılabileceğini düşündüğü şeklinde
- Aynı firmanın 18.9.2008 tarihinde verdiği proforma faturada 4.200.000 dolar teklif edildiğini, bu fiyat ile gerçekleşen alış fiyatı olan 6.000.000 dolar arasındaki farkı gerektirecek bir durumun gözlenmediğini söylüyor.
- Aynı cihaz için aynı kurumun 26.11.2007’de açık ihale düzenlediği, bu ihalede aynı firmanın 4.487.000 dolar fiyat teklif ettiği, ancak bu ihalenin geçici teminat mektubu uygun olmadığı için iptal edildiği saptanıyor.
- Daha önceki alımlar ve teklif edilen fiyatlar dikkate alındığında cihazın rayiç fiyatının 4.436.767 dolar olması gerektiğini, bakım anlaşmalarındaki bedeller de eklenince iki cihaz için toplam 5.286.466 dolar kamu zararı oluştuğunu tespit
- Kamu zararının sadece 2008 yılında yapılan alımlarda değil, izleyen yıllarda alınan üç cihaz için de meydana geldiğini, böylece beş cihaz için toplam 763.905 dolar kamu zararı oluştuğunu ortaya koyuyor.
Kuşkusuz, yüksek teknolojiye sahip cihazlar, bunlara gereksinim duyulan hastanelerde, halkımızın hizmetine sunulacaktır. Ancak, gereksinimler gerçekçi olarak belirlenmeli, cihazlar düzgün ve doğru yöntemlerle temin edilmeli, cihazların maliyet-etkili ve verimli kullanılabileceği önceden tahmin edilebilmelidir.
O halde soruyoruz: 1) Bu tür cihazlar alınırken gereksinim nasıl belirlenmekte, kurulacakları hastanelerin hangileri olacağına, bu hastanelerde cihazların ne sıklıkla kullanılacağına ilişkin araştırmalar nasıl ve kimler tarafından yapılmaktadır? Bu cihazların alındığı hastanelerden cihaz alımları için resmi bir istek gelmiş midir? Eğer böyle bir resmi istek varsa, beş hastanenin hepsi de aynı özellikleri, aynı marka ve modeli mi talep etmiştir? Zira, meslektaşlarımızdan, son yıllarda alımların genellikle hastanelerin ilgili bölümlerinde çalışanların görüş ve önerilerine başvurulmadan, şartnamelerin düzenlenmesinde onların katkıları alınmadan gerçekleştirildiğini duymaktayız. Bu durum, söz edilen alımlarda resmi belgelere de yansımıştır. 2) Cihaz alımlarında rekabetin sağlanması, düşük maliyetle ve amaca en uygun alımların yapılabilmesi için açık ihale yöntemi önerilirken, niçin doğrudan temin yöntemine başvurulmuştur? 3) Bu özellikli radyoterapi cihazları kuruldukları beş hastanede de yeterince etkili ve verimli kullanılmakta mıdır? Zira, hem bu cihazların bazı hastanelerde çok az sayıda hasta tedavisinde kullanıldığı, hem de bir çok hastanenin deposunda hiç kullanılmadan çürümeye terk edilmiş pek çok başka cihazın olduğu bilgisi gelmektedir.
Sağlık Bakanlığı tarafından bu denetçi raporlarından sonra ilgililer hakkında soruşturma izninin verildiğini öğrendik. Bizce, raporlarda yazılanlar son derece açıktır. Açık ihale yapılmayıp “doğrudan temin” edilen bu cihazlar “doğru yoldan” değil “yanlış yoldan” temin edilmişlerdir. Bu soruşturma sürecinde, uzman bilirkişi heyetinin ve Sağlık Bakanlığı denetçilerinin raporlarında belirtilen iddiaların adil ve yansız olarak araştırılmasının takipçisi olacağız. Halkın parasının çarçur edilmesine izin vermeyeceğiz. Ne sağlık alanında, ne de her hangi bir başka alanda!
Saygılarımızla,
Ankara Tabip Odası
Kaynaklar:
- Sağlık Bakanlığı denetçilerinin ve görevlendirilen uzman heyet üyelerinin imzaladığı 4.10.2013 tarihli Uzman Heyet Tayin Tutanağı
- 10.2013 tarihli Uzman Heyet Raporu
- Sağlık Bakanlığı Sağlık Denetçiliği’nin Sağlık Bakanlığı’na verdiği 25.8.2014 tarihli rapor
- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu imzalı 26.11.2014 tarihli soruşturma izni kararı