3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği facianın yıldönümünde Ankara Tabip Odası, TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, Disk Ankara Bölge Temsilciliği ve KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması düzenledi. Madenciler Anıtında biraraya gelen örgüt üye ve temsilcileri "İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü" etkinliğiyle ülkemizin kanayan yarası haline gelen iş cinayetlerine bir kez daha dikkat çekmeye çalıştı. “İş cinayetlerini ve işçi katliamlarını durduralım” yazılı pankart açan örgüt üyeleri sık sık “kaza değil cinayet, kader değil katliam” sloganları attılar. Eyleme Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu adına katılan Genel Sekreter Dr. Ebru Basa iş cinayetlerinde her ay yüzlerce insanın hayatını kaybettiğini belirterek “ 1992 yılında 263 madencinin yaşamını yitirdiği facianın ardından geçtiğimiz 24 yıl içinde ne yazık ki değişen bir şey yok; Şubat ayında da en az 140 işçi yaşamını yitirdi” diye konuştu.
Ortak basın açıklamasını okuyan TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu Yönetim Kurulu üyesi Özgür Topçu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın iş cinayetleri sonrasında mevzuatı defalarca değiştirdiğini ancak işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik düzenlemelerde, sendikaları, TMMOB ve TTB başta olmak üzere meslek örgütlerini taraf olarak almamasını eleştirdi. AKP’nin “kiralık işçi yasası” olarak bilinen, “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı yasalaştırmaya çalıştığına dikkat çeken Topçu “Bu tasarı yasalaştığında, çalışanın ücret alma güvencesi olmayacaktır, kiralık işçi sendikalı olmayacaktır, iş güvencesi olmayacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri kiralık işçiler tarafından yerine getirilebilecektir.” dedi.
Dört örgüt iş cinayetlerinin son bulması için yerine getirilmesi gereken hususları şöyle sıraladı;
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir.
İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kar alanı olmaktan çıkartılmalıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.
4857 Sayılı İş Kanunu ile çalışma yaşamında yer alan, esnek çalışma türleri, uzun çalışma süreleri, asıl işveren-alt işveren ilişkisi vb. hususlar ile 1983 yılından bu yana sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkının kullanımını zorlaştıran düzenlemeler, çalışanların işçi sağlığı ve iş güvenliğine doğrudan müdahalesini engelleyen düzenlemelerdir ve bu durum iş cinayetlerini ve işçi katliamlarını artıran faktörlerdir. Bu düzenlemeler ortadan kaldırılmalı, “kiralık işçi yasa tasarısı” geri çekilmelidir.
Basın açıklamasının tamamını okumak için tıklayınız.