Anayasa’nın 2’nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “sosyal hukuk devleti” olarak tanımlamaktadır. Anayasa’nın 60’ıncı maddesi ise “sosyal güvenlik hakkı”nı tanımlayıp güvenceye almakta ve doğrudan devlete, bu yolda gerekli tedbirleri alma ve teşkilatı kurma yükümlülüğü getirmektedir.
Ancak; devletin sosyal yükümlülüklerini giderek daha fazla terk ettiği ve eğitim, sağlık gibi birçok kamusal hizmetin serbest piyasa ekonomisine devredildiği bilinen siyasal ve iktisadi yönelim kapsamında; yine temel bir kamusal hizmet kabul edilmesi gereken sosyal güvenlik hakkına ilişkin de kişi ve toplum aleyhine yeni yapılanmalar söz konusudur. Nitekim özel sigorta şirketlerini (özel sermayeyi) bu alanda asli oyuncu kılma, sosyal güvenlik hizmetlerini de sermayeye kaynak aktarma ve kar-zarar anlayışına göre yeniden yapılandırma amaçlı somut bir adım, “zorunlu bireysel emeklilik sistemi” (zorunlu BES) ile atılmıştır.
Sosyal güvenlik hakkı, Anayasal hükümlerin de bir gereği olarak, öncelikle ve her durumda devletin yurttaşlarına yönelik sunduğu bir güvence ve bir kamusal hizmet olmalıdır. Ancak bu alanda özel sigorta şirketlerini asli oyuncu kılmaya yönelik çabalar, özellikle 2001 yılında uygulamaya konulan “bireysel emeklilik sistemi” ile görülmeye başlamıştır. Sistem ilk başta, hukukun temel ilkelerinin de bir gereği olarak kişilerin özgür tercihine bırakılmış, devamında devlet katkısı da devreye sokularak cazip kılınmaya çalışılmıştı. Ancak şimdi, özellikle çalışan kesimler açısından zorunlu olarak bu sisteme giriş gündeme getirilmiştir.
Yine temel bir Anayasal güvence, aynı zamanda çağdaş hukuk disiplinlerinin temel bir ilkesi olan “sözleşme özgürlüğü” yok sayılarak, çalışanların irade ve tercihleri dışında bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesini öngören bu uygulama, 01.04.2017 tarihi itibariyle öncelikle kamu çalışanları nezdinde başladı. Buna göre 45 yaş altındaki bütün kamu çalışanları, 2018 yılına kadar kademeli olarak bu sisteme dahil edilecektir. Üstelik çalışanların değil, onlar adına işverenin (kamu idaresinin) seçip belirleyeceği özel sigorta şirketleri ile yapılacak anlaşma uyarınca, çalışanlar zorunlu olarak bireysel emeklilik sigortasına dahil edilecektir.
Bu durumda çalışanların net ücretlerinde %4’den fazla oranda bir kesintiye gidilmesi söz konusudur. Her ne kadar kesinti oranı %3 olarak belirlense de, bu kesintinin brüt ücret üzerinden yapılacak oluşu, çalışanın eline geçen net ücrette daha fazla kaybı doğuracaktır. Üstelik bakanlar kurulu kararı ile bu kesinti oranlarında artış yapılması da mümkündür ve bakanlar kurulu bu oranı %6’ya kadar çıkarabilecektir.
Sistem, özel sermayenin ve piyasa koşullarının insafına bırakılmış bir görüntü sergilemektedir. Nitekim ne özel sigorta şirketleri ne de devlet, sisteme dahil edilen çalışanlara bir gelir güvencesi vermemektedir. Hatta mali uzmanlar, ana para açısından dahi böylesi bir güvencenin söz konusu olmadığını ifade etmektedir. Dolayısıyla sisteme dahil olan kişiler, piyasa ekonomisinin her türlü riskini de baştan kabul etmiş olmaktadırlar.
Sistem, kişinin özgür iradesini yok saysa da, yine de bünyesinde bir “cayma hakkı”nı barındırmaktadır. Buna göre, özgür tercihi dışında zorunlu olarak bu sisteme dahil edilecek çalışan, bunu öğrendiği andan itibaren 2 ay içinde cayma hakkını kullanarak sistemden ayrılabilecektir. Bu durumda en geç 10 iş günü içinde yapılan kesintilerin çalışana iadesi gerekmektedir. Söz konusu cayma hakkı süresi, çalışanın sisteme dahil edildiğinin kendisine bildirilmesi ile başlayacaktır. Bu kapsamda yazılı bildirim koşulu öngörülmüş olsa da, uygulamada beklenen olası usulsüzlüklerden kaynaklı, çalışanların kendileri tarafından da sürecin takip edilmesi ve sisteme giriş tarihlerinin öğrenilmesi faydalı olacaktır. Cayma hakkı, bu 2 aylık süre sonrasında da olanaklıdır ancak bu durumda ek kesintiler gündeme gelecek ve çalışan açısından mali kayıplar söz konusu olacaktır.
Ankara Tabip Odası olarak; hekimlerimizi, “zorunlu bireysel emeklilik sistemi” konusunda bilgilendirmeyi ve uyarmayı bir yükümlülük olarak görüyor; siyasi iktidara da, devletin sosyal yükümlülüklerini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Ankara Tabip Odası Hukuk Bürosu