Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası “Her yıla 120 gün yıpranma payı ve COVID-19 Meslek Hastalığı sayılsın” talebiyle basın toplantısı düzenledi.
Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla her hafta farklı bir talebin dillendirildiği basın açıklamaları Türkiye genelinde 27 Ekim Çarşamba günü tabip odaları tarafından eş zamanlı olarak düzenlendi.
Ankara Tabip Odası’nda yapılan açıklamaya TTB Merkez Konseyi üyeleri Dr. Deniz Erdoğdu, Dr. Alican Bahadır, ATO Yönetim Kurulu üyeleri Dr. Gülseren Çeliksöz, Dr. Ayşe Uğurlu ve ATO İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu üyeleri Dr. Buket Gülhan, Dr. Sedat Abbasoğlu ve Dr. Sıtkı Kesedar katıldı.
Açıklamadan önce söz alan Dr. Ayşe Uğurlu 60 gün olan yıpranma payının pandemi koşulları nedeniyle 120 güne çıkarılması gerektiğini söyledi. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nın COVID-19’u sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul ettiğini belirten Dr. Uğurlu “En az 130 ülkede kabul edilmiş durumda. Biz de sağlık çalışanları olarak illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı kabul edilmesini talep ediyoruz” dedi.
Basın açıklamasını yapan Dr. Gülseren Çeliksöz salgının değil algının yönetildiğini belirterek “Bu algı yönetiminde de biz sağlık çalışanlarına yalnızca kahramanlık güzellemeleri, balkonlardan alkışlar, hakkınızı ödeyemeyiz tesellileri düştü. Uzunca bir süre “of” bile diyemedik, çünkü “kahramanlar yorulmaz” gibi büyük bir duygusal yüke maruz bırakıldık” diye konuştu.
489 sağlık çalışanının COVID-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklayan Dr. Çeliksöz “Mesleki maruziyetimizi Cumhurbaşkanının, Sağlık Bakanının dilinden dökülen itiraflar ile de duyduk ancak konu yasal bir hak olarak meslek hastalığı yasası talebimize geldiğinde bu sözler unutuldu. Meslektaşlarımızdan başvuru şartı ve illiyet bağı istendi. Yani bizlere pandemide “hekimlik yaptığınız için riskli olduğunuzu, hekimlik yaptığınız için hastalandığınızı, mesleğinizden kaynaklı öldüğünüzü” kanıtlayın dendi. Bir kere daha soruyoruz “madem işyerlerimiz riskli değil neden tedavi olmaya gittiğiniz hastane katlarını boşalttırıyorsunuz, bu bir illiyet bağı değil mi? Evde kal çağrıları yaptığınızda evde kalamayanlar olmamız illiyet bağı değil mi? En önemli korunma yöntemi maske ve mesafeyken mesleğimiz gereği koyamadığımız mesafe, yaptığımız riskli işlemler illiyet bağı değil mi? …(sayıda) Kaybettiğimiz meslektaşımız illiyet bağı değil mi?” sözlerini kaydetti.
Dr. Gülseren Çeliksöz, tüm sağlık çalışanları için Türkiye’de ilk vakanın ilan edildiği 11 Mart 2020 tarihinden itibaren, pandeminin sonlandığı zamana kadar her yıla 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı talebiyle açıklamayı bitirdi.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Alican Bahadır yıpranma payı ile ilgili TTB’nin hazırladığı kanun taslağının CHP tarafından Meclis’te ilgili komisyona sunulduğunu belirtti. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğinin atını çizen Dr. Bahadır “Bu konuda elle tutulur bir adım yok hatta daha da kötüye gitmekte. Ne yazık ki Dr. Rümeysa Şen’i kötü çalışma koşulları öldürdü. Artık daha fazla yıpranmak veya ölmek istemiyoruz” dedi ve meslektaşlarını 27 Kasım’da Ankara’da düzenlenecek olan foruma davet etti.
Dr. Buket Gülhan COVID-19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olması gerektiğini vurguladı. Mesleki risklere maruziyet sonrası oluşan hastalığın 6331 sayılı yasa tarafından meslek hastalığı olarak tanımlandığını belirten Dr. Gülhan “5510 sayılı yasa da işini yürütüm şartları nedeniyle ve yürütüldüğü sürece maruziyet sonucu oluşan hastalık olarak tanımlamaktadır. Mart 2020’den itibaren bu kanunda belirtildiği gibi iş yerlerinde sağlık çalışanlarına meslek hastalığı bildirimi yapılmaya başlanmıştır. Ama 07 Mayıs 2020 tarihinde bir genelgeyle bunun normal hastalık olduğu meslek hastalığı olmadığı ortaya konmuştur. İşi ve mesleği gereği hastayla mesafe ayarlayamayan ve evde kalamayan sürekli çalışması gereken sağlık çalışanlarının yaptığı iş meslek hastalığı sayılmayacaksa ne meslek hastalığı sayılacaktır? Meslek hastalıkları yasası bir an önce çıkarılmalıdır ” diye konuştu.
Dr. Sedat Abbasoğlu da “Evde kal çağrılarının yapıldığı dönemde sağlık çalışanlarının çalışmak zorunda kalması illiyet bağının bir göstergesidir. Hukukçular tarafından da bu şekilde açıklandı. Sağlık çalışanları bellidir ki bu hastalığı çalıştığı ortamlardan alıyorlar. Ağır çalışma koşullarında COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının yakınlarının haklarının telafi edilesi bizim talebimizdir” dedi.
Basın açıklamasının tamamını okumak için tıklayınız.