İŞ KAZALARI ve İŞ CİNAYETLERİ “FITRAT” DEĞİLDİR!
SERMAYE BÜYÜRKEN İŞÇİ ÖLÜMLERİ “KADER” DEĞİLDİR!
İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ MÜCADELESİ İÇİN DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM!
28 NİSAN İŞ CİNAYETİNDE HAYATINI KAYBEDENLERİ ANMA ve YAS GÜNÜ İLAN EDİLSİN!
28 Nisan 1914 tarihinde Kanada’da iş cinayetlerinde işveren sorumluluğu ilk kez kayıt altına alındı. Bu tarih dünyanın pek çok ülkesinde “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” olarak kabul edildi.
Aradan geçen 105 yıla rağmen tarihler ve coğrafyalar değişse de, üretim teknikleri ve teknoloji ilerlese de işçiler açısından tablo değişmiyor. İşçi sınıfı, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana hakları gasp ediliyor, sömürülüyor, düşük ücretle çalışıyor, iş kazası geçiriyor, meslek hastalıklarıyla boğuşuyor ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor.
Sermaye politikalarını rehber edinmiş siyasi iktidarların iş kazaları ve iş cinayetlerini durdurmak için gerekli denetlemeleri yapmaması, yasal adımları atmakta gecikmesi,“ödül” niteliğinde yargı kararları vermesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği tebdirlerini ekonomik yük olarak görmesi sonucunda; Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son yayınladığı 2019 raporundaki verilere göre stres, aşırı çalışma saatleri, iş kazaları ve hastalıklar nedeniyle yılda 2,8 milyon çalışan yaşamını kaybediyor. Rapora göre her gün 7 bin 500 kişinin işyerlerinde geçirdikleri çeşitli iş kazaları ve yakalandıkları hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bunların 6 bin 500’ü yaptıkları iş nedeniyle hastalanarak, bini de iş kazalarında ölen kişiler. Hastalıklar, işe bağlı ölümlerin % 86’sını oluşturuyor. Bunların % 26’sı işe bağlı kanser nedeniyle ölüyor.
Rakamlar, 28 Nisan’ın “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” ilan edilmesine yönelik talebin önemini ortaya koyuyor. İşçiler, uzun ve aşırı çalışma saatleri, angarya, geçim sıkıntısı, yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişimde güçlük, iş güvenliği tedbirlerinden yoksun çalışma gibi faktörler nedeniyle iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla yüz yüze kalıyor.
Dünyada işle bağlantılı en çok ölüm Afrika’da, en az Avrupa’da gerçekleşti. 28 üyeli Avrupa Birliği’nde 2015yılının verilerine göre en fazla iş kazası Almanya’da meydana geldi. 844 bin 541 iş kazasının yaşandığı ülkede kaza nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 450 oldu. Almanya’da her 1877 kazada 1 kişi ölürken, bir başka Avrupa ülkesi Romanya'da her 14 iş kazasında 1 işçi hayatını kaybetti. AB'nin 28 ülkesinde meydana gelen iş kazalarında ölen toplam işçi sayısı 3710 kişi oldu.
Türkiye’de tablo daha da vahimdir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamayı külfet olarak gören siyasilerin ve patronların tutumu nedeniyle 2015 yılında 1252 iş cinayeti yaşanmışken, bu sayı 2016 yılında 1970, 2017 yılında 2006, 2018 yılında 1923’e olmuştur. AKP’nin iktidar olduğu yıllar boyunca iş cinayetlerinde yaklaşık 22 bin 500 işçi yaşamını yitirmiştir!
Kadın, çocuk ve göçmen/mülteci işçiler risk altındadır. Her yıl 70 çocuk çalışırken iş cinayeti yaşamaktadır. 2018 yılı “Çocuk işçilikle mücadele yılı” ilan edilmesine rağmen 67 çocuk işçi can vermiştir. Her yıl 120-130 kadın işçi, tarlada atölyede fabrikada çalışırken yaşamını yitirmektedir. Kayıtdışı ve düşük ücretle çalışan 110 göçmen/mülteci işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.
İş Cinayetlerinde ölen işçilerin yüzde 98’i sendika üyesi değildir. Sendikasız çalışmak ölüm demektir ve iş cinayetlerinin önlenmesinde, sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön koşulu sendikalaşmadır. Ülkemizde ise sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor, sermaye işyerlerinde sendika istemiyor ya da istediği sendikayı getiriyor. Devlet daha ileri giderek sendikaların yapacağı basın açıklamalarını, toplantıları ve grevleri yani toplu pazarlık hakkını yasaklıyor. Bu noktada işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir.
En son Soma Katliamı davasında Soma Holding patronunun serbest bırakılmasında görüldüğü üzere, iş cinayetlerinin sorumlusu patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmıyor, yargılansa da serbest bırakılarak ödüllendirilmeye devam ediliyor. Yargılamalarda çoğunlukla günah keçisi haline getirilen iş güvenliği uzmanlarıdır. Yine mahkemeler iş cinayetlerini cezalandırmıyor, failleri '24 ay taksitli para cezası vererek serbest bırakıyor'. İş cinayetlerinin sorumlusu olan patronlar, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalıdır.
“Yaşamak ve Yaşatmak İstiyoruz” diyen biz hekimler, 28 Nisan gününün “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” ilan edilmesini istiyoruz. İş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının çığ gibi büyüdüğü bir dönemde, işverenler tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik tedbirler alınırsa, denetimden sorumlu resmi kurum ve kişiler görevlerini yerine getirirse, iş kazaları ve iş cinayetlerininsona ereceğini biliyoruz.
İş cinayetlerinde yaşamını yitiren tüm işçileri saygıyla anıyoruz.