Barolar, çağdaş ve demokratik toplumlarda hukukun üstünlüğü ilkesinin garantisi, yargı bağımsızlığının önemli bir parçasıdır. Devlet karşısında insanların en temel aklarından birisi olan “savunma hakkı”nın korunmasında bağımsız baroların varlığı hayati önem taşımaktadır. Hükümetin barolar birliği üzerindeki siyasi planlarına karşı çok sayıda baro başkanının başlattığı yürüyüş, sadece avukatları değil, demokratik ve özgür bir toplumda yaşamak isteyen herkesi ilgilendirmektedir.
Ne var ki, Ankara yürüyüşünde avukatlar polis müdahalesi ile karşılaşmış, engellenmiş, darp edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda “toplantı ve gösteri hakkı” güvence altına alınmıştır. Daha önce bildirim yapılsın ya da yapılmasın barışçıl olduğu ve şiddet içermediği sürece devletin müdahale etme hakkı yoktur. Siyasi iktidarın yasakçı bir yaklaşım yerine toplantı ve gösteri hakkının kullanılmasını sağlamak ve bu hakkın korunmasına yönelik tutum alması gerekmektedir. Kolluk güçlerinin görevi, bu hakkını kullanan yurttaşların güvenliğini sağlamaktır.
Demokratik ülke ve özgür toplumlarda bu hakkın kullanılıp, korunduğunu biliyoruz. Temel hak ve özgürlükleri talep eden herkesin olduğu gibi, ülkenin dört bir yanından Ankara’ya yürüyen baro başkanlarının da gösteri ve yürüyüş hakkının engellenmesini kabul etmiyoruz ve kınıyoruz. Umudumuzu yitirmeden, gelecek aydınlık güzel günler için demokratik muhalefeti dayanışmaya davet ediyoruz.