Bundan tam 10 yıl önce, 13 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye tarihindeki en büyük iş cinayeti gerçekleşti.
Dönemin yetkilileri “fıtrat” diyerek katliamın nedenlerini görünmez kılmaya çalışsalar da, Soma katliamı ne kaza ne de kaderdir. Soma, madencileri güvencesizliğe ve taşeronlaşmaya teslim eden, patronların daha çok kazanması için gerekli denetimleri yapmayan, ihmallere gözlerini yumanların kurduğu düzenin bir sonucudur.
13 Mayıs günü yaşanan katliamın asıl sebebi ise, özelleştirme programları sonucunda kamu madenciliğini ve kamunun madencilikle ilgili bilgi ve birikimi tasfiye eden neoliberal politikalardır. İşçileri aşırı üretim baskısı altında daha uzun süreler, daha ağır koşullarda çalıştıran, taşeronlaştırmayı, rödovans sistemini ve sendikasızlaştırmayı dayatan madencilik sektörü, iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır.
Katliamdan sonra öğrenildiği üzere, Soma Holding’in kar hırsı odaklı politikaları sonucunda ocaktaki kömür üretimi 4 yılda 15 kattan fazla arttırılmıştı. Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan 2012’de yaptığı açıklamada, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin 130-140 dolara mal ettiği kömürün tonunu kendilerinin 23 dolar maliyetle çıkarmalarıyla övünmüştü.
301 maden emekçisinin ölümü “fıtrat” değil, kar hırsı ve üretim çılgınlığıdır!
Ne yazık ki, Soma’da Katliamı ne ilk ne de sondur. Ermenek, Şirvan, Bartın, İliç ve diğer illerde gerçekleşen maden faciaları son 20 yıldır sürdürülen özelleştirme ve alt-işverene devretme politikaları ile ihmallerin eserleridir.
Amasra maden katliamında görüldüğü üzere kamu işletmesindeki kurumların Sayıştay raporlarına ve uyarılarına rağmen gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almaması katliamları kaçınılmaz hale getirmektedir.
İliç’te siyanürlü toprağın yığılmasında uygun standardın en fazla yüzde 10-12 eğim ve geniş bir alan gerektirmesine rağmen şirketin yüzde 75-80 eğim oranında dik bir alanda yığma yapması katliamın zeminini hazırlamıştır. Hala yedi madencinin cansız bedeni tonlarca siyanürlü toprağın altındadır.
İşçilerin hayatı, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki sorunlar kamuyu tasfiye eden, piyasacı yaklaşımlarla çözülemez. Güvencesiz, sendikasız ve kayıtdışı istihdam biçimleri devam ettikçe yeni facialar yaşanacaktır. Madencilik alanında işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemlerine bir an önce son verilmedir. Kamunun etkili biçimde denetimi sağlanmalıdır, gerekli yasal düzenlemeler ve teknik tedbirler hayata geçirilmelidir.
10 yıl sonra 301 madencinin acısı hala yüreğimizdedir. Soma katliamını unutmamak unutturmamak hepimizin görevidir.
13 Mayıs işçi katliamında Soma’da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu