Covid 19 pandemisi il birlikte aşı bir kurtarıcı gibi beklenirken, paradoks olarak ülke ve dünya genelinde toplumsal bağışıklama hedeflerinden uzaklaşıldığı ve aşı reddinin yaygınlaştığı gerçeği bir halk sağlığı sorunu olarak hala karşımızda…
Oysa ki; insanlığın sağlık alanındaki en büyük ve en değerli buluşu olan ve günümüze kadar sayıları, etkinlikleri, güvenilirlikleri artarak gelen onlarca aşı saysinde bugün insan sağlığını tehdit eden çok sayıda hastalık ortadan kalkmıştır veya yok olma noktasındadır Aşıyla korunabilir hastalıklar çoğunlukla yaşamı tehdit eden yani ölüm ya da sakatlıkla sonuçlanan hastalıklardır. Aşılama hizmetinin yaygınlaşması ile aynı zamanda, bebek ölümleri ve aşı ile önlenebilen hastalıklara bağlı sakatlıklar da azalmıştır.
Tarihte ilk kez MÖ 590 yılında Çin’de bulunan çiçek aşısı önemli bir başlangıç olup,1700 lü yıllarda çiçek aşısının İstanbul’dan Avrupa’ya yayıldığı bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde 1928’de Hıfzzısıhha Enstitüsünde onlarca hastalığa karşı aşı ve serum üretimi yıllarca devam etmiş,1997 yılında ise ne yazık ki son bulmuştur. Türkiye’de aşı üretimine son verildikten sonra, ithal edilen aşıların kalite kontrolü Sağlık Bakanlığı’nın laboratuvarlarında yapılmaya ve ruhsat verilmeye başlanmıştır. Aşıya karşı çıkanların iddialarından biri, aşıların içinde bulunan maddeler nedeniyle güvenilir olmadığıdır. Oysa, aşıların geliştirilme sürecinde diğer ürünlere göre çok daha titiz bir çalışma ile yürütülmektedir. Son derece etkin ve güvenli ürünler olan aşılar. Sağlık Bakanlığı’nın, gerek ithal edeceği ürünü seçerken gerekse ithal ettikten sonra, aşı örnekleri üzerinde laboratuvarlarında yaptıdığı analizlerle incelenmekte ve uygun ise ruhsatlandırılmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Mart 2018 raporuna göre; küresel bağışıklama yılda 2–3 milyon ölümü engellemektedir. Bağışıklama oranlarının istenilen düzeye yükseltilmesi ile yılda 1.5 milyon kadar daha ölümün önüne geçebileceği belirtilmektedir.
Aşılanma yolu ile bireysel bağışıklık sağlanıp kişi hastalıktan korunurken, aynı zamanda toplumsal bağışıklık sağlanmakta, böylece toplumda aşılı bireylerin sayısı artıp, hastalığın o toplumda görülme sıklığı azalmaktadır. Buna karşın, aşıların uygulanması konusunda toplumların tamamının güven, kabul ve kararlılık göstermediği de bilinen bir gerçektir. Giderek artan ölçüde aşıların olası yan etkilerine ilişkin kaygıların, endişelerin, tereddütlerin, yanlış inanışların yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Bu durum aşı konusunda tereddüt, aşı reddi ve aşı karşıtlığı olarak isimlendirilen yaklaşımlarla yaşama yansımaktadır. Dünyada yirmi yıldır ,ülkemizde sekiz yıldır aşı reddi ve aşı kararsızlığı kavramları ortaya çıkmış, bu da aşılama oranlarında düşüşlere neden olmuş ve aşı ile korunabilir hastalıkların sıklığında artışa yol açmıştır.Toplum bağışıklığı ciddi bir risk altına girmiştir. Çünkü aşılar sadece uygulandığı kişiyi korumaz; hastalık etkeninin toplumdaki dolaşımını engelleyerek toplumdaki riskli kişileri de korur. Aşılama oranının düşük düzeyde kalması, kanser tedavisi gören ya da doğuştan bağışıklık sistemi hastalığı olan çocukları risk altında bırakmaktadır. Bu nedenle aşı olmasına engel durumu olmayan çocukların aşılanması, aşı olma konusunda engelleri olan çocukları da dolaylı olarak korumaktadır.
Aşı olmayı reddetmek, bireysel özgürlük değil kamu sağlığını tehdit eden bir davranıştır.
Aşı karşıtlığı ile mücadelede;
Bilim insanları aşı kararsızlığı - aşı reddi nedenlerini bilimsel gerçeklerle, anlaşılabilir bir dille ortaya koymaktadırlar ve her ortamda buna devam edip dile getirmelidirler.
Aşılamada toplumsal onayı artırma yöntemleri konusunda bilimsel çalışmalar yapılıp bu araştırmaların yol göstericiliğinde çözüm önerileri getirilmeli ve sağlık çalışanlarına eğitimler verilmelidir.
Yapılan çalışmalar; hekim ve sağlık çalışanlarının, aşı uygulanacak bireyler ve ebeveynler ile iyi bir iletişim kurmasının ve güven sağlamasının, aşı konusundaki tereddütleri gidermede en etkin yollardan biri olduğunu göstermektedir.
Aşı ve etkileri konusunda yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları hakkında toplumun bilinçlendirilmesinde, kitle iletişim araçlarının ve sosyal medyanın kullanılması, “aşı karşıtlığı” ile mücadelede çok önemli bir yere sahiptir.
Toplum sağlığı ve çocuğun üstün yararı gözetilerek, bu soruna karşı gerek Anayasa gerekse uluslararası hukuk metinleri devletlere yüklediği görevler de göz önünde bulundurularak günden güne artan aşı karşıtlığının önlenmesi için yasal düzenlemelere de ihtiyaç olduğu açıktır.
Covid pandemisini yaşadığımız şu günlerde aşının önemi bir kez daha ortaya çıkmış ve Aşı Reddinin Çocuklarda Korona Virüs Riskini Arttırdığı,pnömokok aşısının covid 19 geçiren hastaların durumunun ağırlaşmasını önlediği gibi açıklamalar yapılmış olup aşı karşıtları her nedense bu konuda hiç yorum yapmamaktadır.
Bir salgına karşı küresel mücadele verdiğimiz bu günlerde başka salgınların yaşanmaması için aşı reddi ile mücadelede kaybettiğimiz tüm canlara borcumuz var.
Ankara Tabip Odası bu sene İlköğretim 1. Ve 2. kademe öğrencileri arasında aşı farkındalığını geliştirmek için ‘’Aşı Korur Yaşatır’’ sloganı ile bir resim yarışması düzenlemiştir. Bu yarışmada dereceye giren öğrencilerin eserlerinin yer aldığı video 23 Nisan’da yayınlanmış olup web sitemizde yer almaktadır.
Videoyu izlemek için tıklayınız.