Covid-19 pandemisi nedeniyle olağanüstü günler yaşamaktayız. Sağlığın kazanılması ve korunması için emek veren sağlık çalışanları, evinde kalamayan yaşamın sürdürülmesi için çalışan bütün emekçiler, ciddi risk altında görev yapmaktadır. Onlara teşekkür ediyoruz.
Edindiğimiz bilgilere göre, 31.3.2020 tarihi itibariyle, pek çok sağlık kuruluşunda, aşağıdaki sorunlar yaşanmaya devam etmektedir[1];
Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarındaki olumsuzluklar ve koruyucu ekipman eksiklikleri devam etmektedir,
Sağlık çalışanlarına, çalıştıkları kurumlar tarafından gerekli eğitim verilmemekte, iş organizasyonunda yapılacak değişiklikler hakkında yeterince bilgilendirilmemektedir.
COVID-19 ile ilgili özel tanı, tedavi şemalarıyla ilgili rehber vb. eğitim materyali verilmemektedir,
COVID-19 için ayrı bir triaj mekânı sağlanmamaktadır,
Çalışan sayısı arttırılmamakta, sağlık çalışanları hasta oldukları halde çalışmaya zorlanmakta, baskıcı ortamdan dolayı idarecilere taleplerini iletememektedir.[2]
Hekimlere, 24 saat kesintisiz çalışmayı öngören nöbet çizelgeleri hazırlanıp uygulanmaya başlanmıştır.
Bu sorunların hemen hepsi, çalışanların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkıyla ve hastaların iyi sağlık hizmeti alma hakkı ile doğrudan ilgilidir.
Türkiye’nin tarafı olduğu Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Avrupa Sosyal Şartı, Biyo-Tıp Sözleşmesi, Anayasa’nın 2. Maddesi,17. Maddesi, 56. maddesi ve 90/son Maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. Maddesi, 5. Maddesi ve 13. Maddesi başta olmak üzere pek çok düzenlemede; devletlerin, işverenlerin, çalışanların güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışmasını sağlama, hastalara mesleki standartlara uygun sağlık hizmeti sunma ödevi bir hukuki yükümlülük olarak düzenlenmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından ise pandemik influenza’ya karşı mücadelede esnasında ilgili etik ve hukuki normların nasıl anlaşılıp, uygulanacağına dair özel kurallar, etik yaklaşımlar geliştirilmiştir[3].
Bütün bunlar ışığında iş bu yazımızda, COVİD-19 pandemisi nedeniyle ihtiyacımız olan sağlık hizmetlerinin sürdürülmesinde; Sağlık Bakanlığı, ilgili kuruluşlar ve işverenler tarafından hayata geçirilmesi zorunlu politikalar ile meslektaşlarımız, sağlık çalışanları yönünden alınabilecek tutumlara, ve süreçteki haklarına ilişkin bilgiler paylaşılacaktır.
1- Hekimlerin(Sağlık Çalışanlarının) Yükümlülükleri
Hekimlerin görevi hastalarının sağlığını, esenliğini, yaşamını gözetmektedir. Bu görevlerini pandemi sırasında da, aldıkları eğitim doğrultusunda ,Hekimlik Meslek Etiği İlkelerine uygun bir biçimde yerine getirmekle yükümlüdürler.[4] Bununla birlikte, DSÖ tarafından vurgulandığı üzere;
Bir influenza pandemisi sırasında çalışmaya yönelik ahlaki yükümlülükler, uzmanlık becerileri olan sağlık çalışanlar için bile sınırsız değildir.
Kişinin kendi sağlığı risk altında olmasına karşın çalışma görevinin sınırsız olmadığı kabul edilerek, sağlık hizmetleri yürütülmelidir.
Sağlık çalışanlarının, yetkileri olmayan veya eğitim almadıkları alanlarda çalışmaları için görevlendirilmesi hali dahil olmak üzere, sağlık çalışanlarını normalde sorumluluk kapsamlarında olmayan işlerle görevlendirmenin uygun olup olmadığı dikkate değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
Yalnızca sağlık çalışanlarının katılımının pandeminin sonuçları üzerinde makul bir şekilde fark yaratmasının beklenmesi halinde kendilerinden risk üstlenmeleri talep edilmelidir.
Bazı sağlık çalışanlarının faaliyetlerinin niteliği gözönüne alındığında daha fazla riske maruz kalmak zorunda oldukları dikkate alınarak, riskleri bireyler ve mesleki kategoriler arasında adil bir şekilde dağıtmanın yolları aranmalıdır.
Sağlıkları nedeniyle riskli bireylerin görevlendirilmesinde meşru istisnalar belirlenip uygulanmalıdır.
Sağlık çalışanlarına yönelik yükümlülükler, meslek örgütleri, sendikalar ve diğer ilgili gruplar da dahil olmak üzere bu politikalardan doğrudan etkilenecek olanlar tarafından veya bunlarla istişare edilerek geliştirilmeli, uygulamaya konmadan önce açık ve şeffaf bir şekilde tartışılmalıdır.
Aşırı yaptırımın sağlık çalışanlarının insan haklarını ihlal edebileceği için, yaptırımlara ilişkin politikaların Siracusa ilkeleri ve diğer ilgili insan hakları standartlarına uygun olduğu güvence altına alınmalıdır.
Öncelik, sağlık çalışanlarının yükümlülüklere uyumunun teşvik edilmesine verilmelidir.
2. Devlet ve işverenlerin sağlık çalışanlarına karşı yükümlülükleri
Sağlık çalışanlarının bir influenza pandemisi sırasında sağlıklarıyla ilgili daha fazla risk üstlenmelerinin karşılığında devletin ve özel ve kamu işverenlerinin de belli bazı yükümlülükleri bulunmaktadır;
2.1.Sağlık çalışanlarına, görevlendirilmeden önce yeterli eğitim verilmelidir.
Bu eğitim;
Bulaşıcı hastalıktan etkilenen hastaların tedavisiyle ilgili riskler,
Kendilerini ve başkalarını korumaya yardımcı olacak önlemler ve bu önlemlerin kullanılmamasına bağlı riskler,
Bulaşıcı hastalık salgını esnasında tedavi sağlama görevlerine ilişkin beklentiler,
Kendileri veya ailelerinin kullanabileceği sosyal faydalara ilişkin bilgi,
Çalışmamaları halinde doğabilecek yasal veya başka türlü sonuçlarla ilgili bilgileri içermelidir.
2.2. Sağlık çalışanlarının karşılaşabileceği riskleri en aza indirgeyecek çalışmalar yapılmalıdır.
Hastanelerde ve diğer sağlık kurumlarında uygun enfeksiyon kontrol sistemlerinin yürürlükte olduğu güvence altına alınmalıdır.
Sağlık çalışanlarına yönelik teknik önerilere uygun ve yeni epidemiyolojik kanıtlar sunuldukça güncellenen önleyici tedbirler alınmalıdır.
Kişisel koruyucu ekipman ihtiyacına ve teminine yönelik planlama yapılmalı, kişisel koruyucu donanım eksiksiz ve kesintisiz sağlanmalıdır.
Sağlık çalışanlarına influenza bulaşması halinde ilaçlara ve tıbbi bakıma erişimde öncelik tanınmalıdır.
Sağlık çalışanlarının psikososyal tedavi ve desteğe erişimleri sağlanmalıdır.
Ayrıca epidemi sırasında hastalık veya engellilik durumu oluşması halinde tıbbi ve sosyal yardım verilmelidir.
Çalışmaları esnasında pandemik influenza virüsüne maruz kaldıktan sonra hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının ailelerine vefat tazminatı gibi sosyal yardımları geliştirilmelidir.
2.3. Çalışma süreleri, sağlık çalışanlarının dinlenme hakkını güvence altına alacak biçimde düzenlenmelidir.
Sağlık Bakanlığının 2019 yılında Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planında;
Kurum/kuruluşta çalışan iş gücünü oluşturan personelin %20’sinin hastalanabileceği ve buna ek olarak bir kısmının da hasta bir yakınına (çocuğu, eşi vb.) bakması gerebileceğinden dolayı işe devamsızlık yapacağı gözetilerek, yeterli personel sayısının belirlenmesi, ve planlama yapılması,
Rutin işlemler için ek/yedek personel belirlenmesi, ihtiyaç duyulan malzeme ve hizmet temini için mali kaynak tespit edilmesi öngörülmüştür.
Dünya Sağlık Örgütü'nün 2017 Pandemi planı doğrultusunda Sağlık Bakanlığı tarafından 2019 yılında güncellenen Ulusal Hazırlık Planı uyarınca, her bir kurum yönünden bütünlüklü bir planlamanın yapılmış olması gerekmektedir.
Ancak hekimler, özellikle tıpta uzmanlık öğrencileri tarafından yapılan başvurularda 24 saat aralıksız çalışmayı içeren nöbet düzenlemeleri yapıldığı bildirilmiştir. Aralıksız çalışma sürelerinin bu kadar uzun belirlenmesi, uykusuzluk, yorgunluk gibi dikkat azaltıcı etkilerinin yanında, risklere karşı sürekli bir biçimde koruyucu önlemlerin alınmasını zorlaştıracaktır. Kaldı ki bu kadar uzun bir süre, kesintisiz bir biçimde koruyucu donanımla çalışmak olanaklı değildir.
Sağlık çalışanlarına yönelik 24 saatlik kesintisiz çalıştırma planlarının, sağlık çalışanlarının ve hastaların hayatını riske atmayacak, dinlenme haklarını güvence altına alacak biçimde ivedi olarak değiştirilmesi ve kesintisiz çalışma sürelerinin azaltılması zorunludur.
2.4.Sağlık Çalışanlarını Zorlayıcı Düzenlemeler Yerine Gönüllü Çalışmalarını Özendirici Uygulamalar Benimsenmelidir.
Sağlık Bakanlığı, personel ayrılışları başlıklı 27.03.2020 ve 30.3.2020 tarihli üç yazı ile sağlık çalışanlarının kimi istisnai haller dışında üç ay süre ile sağlık kuruluşundan ayrılmalarını, yer değiştirmelerini, izin kullanmalarını, yasaklamıştır. Bu yazıları hazırlamadan önce sağlık meslek örgütlerini, sendikaları, uzmanlık derneklerini ve sağlık çalışanlarını temsil eden diğer ilgili kuruluşları davet etmemiş, görüşlerini almamıştır.
Oysa, DSÖ tarafından, bulaşıcı hastalık epidemisi sırasında, sağlık çalışanlarının yükümlülüklerine ilişkin kararların şeffaf, adil ve hesap sorulabilir bir süreç sonucunda geliştirildiklerinde, bu politikalardan etkilenenler tarafından meşru görülerek kabul edilebileceği vurgulanmaktadır. Bu halde sağlıkları daha fazla risk altında bulunmasına karşın, çalışanlar çalışmaya devam etmek için daha çok kişisel ahlaki sorumluluk duymaktadırlar.
Aşırı yaptırımların sağlık çalışanlarının insan haklarını ihlal edebileceği için, ülkelerin yaptırımlara ilişkin politikalarının, Siracusa ilkeleri ve diğer ilgili insan hakları standartlarına uygun olduğunu güvence altına almları istenilmektedir.
Şeffaf, katılımcı, özendirici karar süreçleri ile sonuç alınamadığı koşullarda, hizmetin devamlılığını sağlayacak ölçüde, oldukça dar bir alanda, geçici olarak sağlık çalışanlarının haklarını sınırlandıran, zorlayıcı düzenlemelere başvurulabilir. Öncelikle sağlık çalışanlarının güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının yaratılması, zorlayıcı ve baskıcı uygulamalara izin verilmemesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması gerekir.
Bununla birlikte, sağlık çalışanları her birimiz gibi birer insandır. Çocukları, ailesi, hastaları, kendisi hakkında kaygı duyar; fiziken ve ruhen, zorlu çalışma koşulları nedeniyle yorulur, sağlıkları bozulur. Salgın hastalıklardan, normal nüfusa göre daha sık ve daha ağır etkilenebilme riskleri yüksektir. Olumsuz çalışma koşulları ve anti demokratik çalışma ortamından doğan haklı kaygılar nedeniyle kimi sağlık çalışanları tarafından işten ayrılma talebinde bulunulduğunu biliyoruz
Bu insani durumun anlaşılarak, yasak ve zor yöntemini içeren Sağlık Bakanlığı yazılarının, sağlık çalışanlarının yaşam ve sağlık hakkını güvence altına alacak, kendileri ve ailelerinin yaşam ve sağlık hakkına ilişkin endişelerini ortadan kaldırıcı önlemler alınarak, gönüllü olarak sağlık hizmeti sunumuna katılmalarını teşvik edecek, ailesi ve kendisi için ciddi riskler taşıyan sağlık çalışanları yönünden işten ayrılmalarına olanak tanıyacak biçimde yeniden düzenlenmesi, çalışma sürelerine ilişkin planlamaların, çalışanların dinlenme haklarını gözetecek bir biçimde yapılması gerekir
3- Meslektaşlarımıza Önerilerimiz
3.1. Kendi sağlığınızı koruyucu donanımınız olmadan, sağlık hizmeti vermeye zorlanamazsınız.
Bu durum hem sizin, hem de hastalar yönünden yaşamı tehdit edecek derecede ciddi bir sağlık riski oluşturur. Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca herkesin sağlıklı bir biçimde yaşama hakkı vardır. Yaşam ve sağlığınız risk altında olmasına karşın çalışma göreviniz sınırsız değildir.
Böyle bir durumda, çalışma arkadaşlarınız ile birlikte sorunu bir tutanak altına alarak derhal çalıştığınız sağlık kuruluşunun yöneticisine yazılı olarak iletip, riskten koruyucu tedbirin alınmasını, aksi halde 6331 Sayılı Kanunun 13. Maddesi uyarınca çalışmayı sürdürme koşullarınızın bulunmadığını, bildirebilirsiniz. Bu sorun çözülünceye kadar kendi sağlığınızı ve hastaların sağlığını korumak için çalışmama hakkına sahipsiniz. Bu başvurunuza rağmen sorun giderilmez ise bağlı bulunduğunuz İl Sağlık Müdürlüğünü, bağlı olduğunuz Tabip Odasını , gerektiğinde Türk Tabipleri Birliğini durumdan haberdar etmeniz ve çözüm için destek istemenizi öneririz. Ayrıca işyerlerinde bulunan iş sağlığı ve güvenliği, çalışan güvenliği kuruluna başvurabilir; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına şikayette bulunabilirsiniz.
Çalışma ortamındaki risklerden koruyucu donanımın temin edilmemesi, sağlık çalışanlarının donanım olmadan çalışmaya zorlanması halinde ilgili yöneticilerinin davranışı; zararlı bir sonucun doğup doğmamasına bağlı olarak, Türk Ceza Kanununda düzenlenen görevi kötüye kullanma, bilinçli taksirle yaralama ya da ölüme sebebiyet verme suçları yönünden değerlendirilebilir.
3.2. Eğitiminiz kapsamındaki görevlerin size verilmesi gerekir.
Yeterli eğitim verilmeden kendi alanınız dışında mevcut bilgileriniz ile yerine getiremeyeceğiniz görevlerin size verilmemesi gerekir. Hekimler acil durumlarda dahi kendi yetkinlik alanları kapsamındaki tıbbi müdahaleleri yapmakla yükümlüdür. Aksi bir uygulama sizin mesleğinizin gereklerine, standartlarına uygun çalışma hakkınızı, hastaların ihtiyacı olan sağlık hizmetine mesleki standartlara uygun olarak ulaşma hakkını ihlal eder. Yetkinlik alanınız dışında bir görevlendirme ile karşı karşıya kaldığınızda;
Bu görev o şartlarda kurumunuzun size verebileceği ilave bir eğitim ile yürütülebilecek bir görev ise bu eğitimin tarafınıza verilmesini, görevlendirmenin eğitim sonrası yapılmasını isteyebilirsiniz.
Eğitim verilemiyor ise ya da o koşullarda ilave eğitimle yapılması mümkün olmayan bir görev ise kurum yöneticinize yazılı olarak, aldığınız eğitime ve yetkinlik durumunuza uygun bir görevin verilmesini, ya da görev kapsamınızın buna göre belirlenip planlama yapılmasını isteyebilirsiniz.
Bütün bunların gerçekleşmemesi halinde durumu İl Sağlık Müdürlüğü, bağlı bulunduğunuz Tabip Odasına bildirmenizi, bu süre içinde olabildiğince ilgili branşlardan konsültasyon isteyerek, kendi yetkinlik kapsamınız ile sınırlı bir sağlık hizmeti vermeye devam etmenizi öneririz.
3.3. Çalışma sürelerinizin dinlenme hakkınızı gözetecek bir biçimde belirlenmesi gerekir.
Her ne kadar kamu çalışanları yönünden açık bir düzenleme yapılmamış ise de iş Kanunu ve ilgili mevzuatımızda normal mesaiye ilaveten yapılacak fazla çalışmanın günde üç saati geçemeyeceği belirtilmiştir. 24 saatlik kesintisiz çalışma, uykusuzluk, yorgunluk gibi dikkat azaltıcı etkilere sahiptir. Bunun yanında risklere karşı koruyucu önlemlerin alınmasını da zorlaştırarak sağlık çalışanlarının ve hastaların hayatını riske atan, dinlenme hakkını ihlal eden bir uygulamadır. Bu tür çalışma planlarına karşı yazılı olarak kurum yöneticisine itiraz etmenizi, değiştirilmesini istemenizi, sonuç alamamanız halinde durumu İl Sağlık Müdürlüğü, bağlı bulunduğunuz Tabip Odasına bildirmenizi öneririz.
3.4. İstifa, izin yasağı uygulaması,
Sağlık Bakanlığı, görev ve yetkileri kapsamında pandemi ile birlikte ülkemizdeki insanların sağlık hizmetlerinin gereği gibi verilebilmesine ilişkin tedbirleri almakla yükümlüdür. COVİD-19 pandemisi ile alınan tedbirler, yapılan planlamalar ve insanların bu nedenle sağlık kuruluşlarına başvurusu, servis ve yoğun bakımların durumuna ilişkin bilgiler sağlık çalışanları ile meslek örgütleri ile paylaşılmamakta, işbirliği yapılmamaktadır.
Bununla birlikte kimi vakıf tıp fakülteleri, özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşları ise olağan hasta başvurusuna göre belirlenmiş kadrosu, başvuru sayısı ciddi bir biçimde düştüğü için hekimler dahil sağlık çalışanlarını günaşırı çalıştırma yöntemine başvurduğu, haftalık çalışma saatlerini azalttığı bilinmektedir. Kimi kuruluşların ise atıl kapasite nedeniyle çalışanlarına izin vermeyi istediği bilinmektedir.
DSÖ tarafından, yukarıda özetle aktarıldığı üzere bulaşıcı hastalık epidemisi sırasında, öncelikle, şeffaf, katılımcı, yöntemlerle gönüllü çalışmayı özendirici tedbirler alınmalıdır. Bütün bunlara rağmen sonuç alınamadığı koşullarda, hizmetin devamlılığını sağlayacak ölçüde, oldukça dar bir alanda, geçici olarak sağlık çalışanlarının haklarını sınırlandıran, zorlayıcı düzenlemelere başvurulabilir. Kaldı ki katılımcı, özendirici yöntemlerle alınan kararları, sağlık çalışanlarının meşru kabul ederek, çok riskli görevleri de büyük bir meslek ahlaki ile benimseyip ona göre davrandıkları bilinmektedir.
Öte yandan, dinlenmek, emekliye ayrılmak, ailesi, çocukları, kendi sağlığı ya da yakınlarının sağlığının korunması, gözetilmesi, maddi ve manevi varlığını korumak sağlık çalışanlarının da hakkıdır. Temel hakların salgın hastalık gibi durumlarda sınırlanabilmesi için Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca, kanun ile düzenlenmiş olması, böyle bir tedbirin demokratik bir toplumda gerekli olması ve yine alınan tedbirin ölçülü olması şartlarının varlığı gerekir. Sağlık Bakanlığının, sağlık çalışanları yönünden sözü edilen sınırlama işlemlerinde aranan hukuki şartlar bulunmamaktadır.
Kamu çalışanı olan hekimler yönünden istifa yolu ile işten ayrılmaları “çekilme” adı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 94-98. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre istifa eden hekim, yerine atanan kimsenin gelmesine veya istifası kabul edilene kadar görevine devam eder, yerine atanan kimse bir aya kadar gelmediği veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vererek görevini bırakabilir. Olağanüstü mazeretle çekilenler, üstüne haber vermek şartıyla bir ay kaydına tabi değildirler. Bu durumda görevinden istifa eden hekimler altı ay geçmeden, kabul veya 30 gün süresine uymayan hekimler ise 1 yıl geçmeden kamu görevine dönemezler.
657 Sayılı Kanunun 96. Maddesinde ise “Olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hallerinde veya genel hayata müessir afetlere uğrayan yerlerdeki” memurların çekilme istekleri kabul edilmedikçe veya yerine atanacaklar gelip işe başlamadıkça görevlerini bırakamayacakları, devamı maddelerde ise olağanüstü hallerde istifaları kabul edilmeden ayrılanların bir daha kamu görevine geri dönemeyeceği düzenlenmiştir.
Ülkemizde şu anda ilan edilmiş bir olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hali bulunmamaktadır. Covid-19 genel hayata etki eden bir salgın hastalık olmakla birlikte, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'unun 1. maddesinde, umumi hayata müessir afet; deprem (yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetler olarak sayılmıştır.
Özel Hastaneler Yönetmeliği ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmeti Veren Özel Sağlık Kuruluşları Yönetmeliğine göre çalışan hekimlerin 30 gün önceden kuruma ayrılacaklarını bildirmekle yükümlüdür.
Sonuç olarak ivedilikle, Sağlık Bakanlığı tarafından COVİD-19 nedeniyle sağlık hizmetine, sağlık çalışanlarına vasıflarına göre duyulan ihtiyaç, bu ihtiyaca dönük ülkemizdeki sağlık çalışanları ve sağlık kuruluşlarının planlanmasına ilişkin bilgiler, başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, uzmanlık dernekleri, diğer sağlık meslek örgütleri ve sendikalar ile paylaşılmalı; tedbirler, çalışanların gönüllü katılımı sağlayacak, zaruri olmadıkça hak sınırlandırılması yoluna gidilmeyecek bir biçimde yeniden düzenlenmelidir.
Yapılacak planlamalarla, kendi sağlık ve yaşam haklarını, diğer insanların yaşamını korumak için riske atmaktan çekinmeyen sağlık çalışanlarının;
Eğitimli oldukları alanlarda görevlendirilmesi,
Çalışma sürelerinin dinlenme haklarını, kendilerinin, hastalarının ve ailelerinin sağlıklarını gözetecek bir biçimde düzenlenmesi,
Koruyucu kişisel donanımlarının eksiksiz ve sürekli olarak işverenler tarafından ücretsiz olarak sağlanması,
Fiziki ve ruh sağlıklarının korunması, sağlık hizmetini vermeye devam etmelerinin güvence altına alınabilmesi için ihtiyaç duydukları izin vb. haklarının kullandırılması,
Sağlık çalışanlarının düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının, bilgiye ulaşma ve paylaşma haklarının kullanımının korunması,
Öneri ve eleştirilerinin dikkate alınacağı katılımcı demokratik işyeri işleyişinin oluşturulması,
Pandemi ile mücadelenin en önemli unsurlarıdır.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi