Bilindiği üzere 2023 yılı Hac Organizasyonu nezdinde Suudi Arabistan Devleti tarafından yaşama geçirilen ve “parmak izi taraması”nı da içeren bir uygulama kapsamında, Hac ibadetini gerçekleştirecek yurttaşlarımızdan parmak izleri okunamayanların, bu durumlarını belgeleme ihtiyacı doğmuş; ancak idare makamlar tarafından, bu konumdaki yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin ve ihtiyaçlarının rasyonel biçimde çözümüne yönelik adımlar atılmak yerine, her nasılsa sorun, doğrudan aile hekimlerimizin ve ASM’lerin üzerine yıkılmıştır. Bu kapsamda yurttaşlarımızın, parmak izlerinin okunamadığına dair ASM’lerden İngilizce dilinde hazırlanacak “durum bildirir hekim sağlık raporu” almalarına yönelik yönlendirmeler ve hatta idari talimatlar söz konusudur.
Oysa, 5258 Sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği başta olmak üzere ilgili mevzuatın, aynı zamanda tıbbi bilimsel ve deontolojik gereklerin işaret ettiği olgu; ASM’lerin, koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmeti sunumun temel yapı taşı kılındığı; nitekim “aile hekimleri”nin de, koruyucu sağlık hizmeti ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunmakla yükümlü kılındığıdır. Diğer bir ifade ile; ASM’leri ve aile hekimlerimizi, sürekli kırtasiyecilik işleri ile uğraşıp, belge/rapor veren bürokratik merciler düzeyine indirgeyen anlayış, görüldüğü kadarıyla bir kez daha varlık kazanmış olup; ancak bu anlayış, bireyin/toplumun yaşam ve sağlık hakkının, bireye/topluma nitelikli sağlık hizmeti sunumunun da bir kez daha gözardı edilmesidir.
Bilindiği üzere hekimin vereceği rapor ve sair tıbbi belgelerin, bilimsel ve maddi olgulara uygun olması, bunun içinde yeterli ve nitelikli bir teşhis ve tetkik sürecini içermesi, aynı zamanda mesleki ve teknik bir yetkinliğe de dayanması kaçınılmazdır. Nitekim hekimin vereceği rapor ve sair tıbbi belgelerdeki olası uygunsuzlukların, gerek 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu lafzında, gerekse tıbbi deontolojik düzenlemeler nezdinde, ciddi cezai ve/veya idari yaptırımları gündeme getirdiği bilinen bir husustur.
Kişinin parmak izlerinin okunup okunamadığına (adermatoglifiya olgularına) ve bunun olası nedenlerine dair tıbbi bilimsel tespit ve değerlendirmeler, öncelikle bu konuda belirli bir mesleki uzmanlığı ve yetkinliği, aynı zamanda gerekli teşhis ve tetkiklerin usulünce yapılabilmesine olanak veren gelişmiş teknik/fiziki alt yapı standartlarını gerektirmektedir. Aile hekimliği ve ASM’ler nezdinde değinilen bu imkan ve olanakların mevcut olmadığı açıktır. Gözle yapılacak yüzeysel muayeneler sonucunda bu konuda eksik ve hatalı raporlama yapılmasının da, parmak izinin kimlik tespiti ve adli süreçlerdeki önemi dikkate alındığında, kişiler ve hekimlerimiz nezdinde başkaca sorunlara yol açması da olasılık dahilindedir.
Bu kapsamda söz konusu tıbbi bilimsel tespit ve değerlendirmelerin, yerleşik bilimsel ilke ve teamüller de dikkate alındığında, asıl olarak adli tıp uzmanlık alanına temas ettiği bilinmektedir. Nitekim Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin 4 üncü maddesinin 3/l nolu alt bendi de, aile hekimlerinin, ilgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmi tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenleyebileceğini hükme bağlamaktadır. Sağlık Raporları Usul ve Esasları Hakkında Yönerge hükümleri ile sair ilgili mevzuat hükümleri dikkate alındığında, özellikle birinci basamak sağlık hizmeti nezdinde parmak izi yokluğuna dair bir raporlama düzenlemesine açıkça yer verilmediği görülmektedir.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6 ncı maddesi, tıp hekimlerinin, sanat ve mesleklerini icra ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatine göre hareket edeceklerini ve de tatbik edecekleri tedaviyi tayinde serbest olduklarını açık biçimde hükme bağlamaktadır. Tüzüğün 16 ncı maddesi ise, tıp hekimlerinin, bir kimsenin sıhhi durumu hakkında, ilmi metotları tatbik suretiyle bizzat yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve fenni kanaate ve şahsi müşahadesine göre rapor verebileceğini ifade etmektedir. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin 9 uncu maddesi, aile hekimlerinin anılan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü hükümlerine uymakla yükümlü olduklarını ayrıca işaret etmektedir.
Bütün bu açıklamalar ışığında, parmak izleri okunamayan yurttaşlarımızın bu durumlarına dair tıbbi bilimsel teşhis ve raporlama işlemlerinin, gerekli uzmanlığa ve teknik olanaklara sahip sağlık kurumları nezdinde gerçekleştirilmesine yönelik gerekli idari çalışmaların, her durumda tıbbi bilimsel ve deontolojik gereklere uygun bir biçimde gerçekleştirilmesini; yurttaşlarımız ile aile hekimlerimizi ve de ASM’leri mağdur ve işlevsiz kılacak keyfi uygulamalardan kaçınılmasını talep etmekteyiz.
Aile Hekimliği Komisyonu
Hukuk Bürosu