Ankara Tabip Odası (ATO) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu, Ankara İșçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Devrimci işçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) İç Anadolu Bölge Temsilciliği ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi tarafından, 18 Temmuz 2023 tarihinde Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) Kayaş’taki kapsül fabrikasında meydana gelen patlama ve yangınla ilgili basın toplantısı düzenledi.
21 Temmuz 2023 tarihinde ATO’da gerçekleştirilen toplantıda açılışı yapan ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muharrem Baytemür, sözlerine sekiz yıl önce Suruç’ta yaşanan patlamada hayatını kaybeden gençleri anarak başladı. Dr. Baytemür, pandemi, kızamık salgını dâhil olmak üzere doğru bilgiye ulaşmanın zorlaştığını söyleyerek sürecin şeffaf yönetilmesinin önemini vurguladı. Patlamada yaralanan işçilerin bilgisini paylaşan Dr. Baytemür, iki işçinin Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda tedavisinin devam ettiğini, bir işçinin servise alındığını, bir işçinin ise bugün taburcu olduğunu söyledi.
Ortak açıklamayı ATO İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu Başkanı Dr. Buket Gülhan okudu. Dr. Gülhan, Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi devam eden işçilerin sağlık durumlarını takip ettiklerini belirtti.
MKE bünyesindeki fabrikalarda mekanik, elektronik ve pnömatik cihaz, kumanda sistemleri ve ekipmanlarının eski ve yıpranmış olduğunu söyleyen Dr. Gülhan, sözlerine şöyle devam etti:
“1931 yılında kurulan Kapsül Fabrikası’nda, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatı ihtiyacına yönelik; yanıcı mühimmatlar, çeşitli kapsüller ve piroteknik mühimmatları, ses, ışık ve gaz mühimmatı üretimi yapılıyor. Patlama Kapsül Fabrikası’nda AR-GE faaliyetlerinin yapıldığı atölye bölgesinde, fosforun alevlenmesi ve diğer prototiplere sıçraması sonucu gerçekleşti. MKE Kapsül Fabrikası’na üretim ve denetimin modernizasyonuna yönelik teknik altyapı yatırımlarının yapılmadığı biliniyor. Basına yansıyan haberlere göre 'iş güvenliği müdürü Mart ayında EYT’li olduğu için ayrıldı, üç ay boyunca yerine atama yapılmadı ve birim kapalı kaldı’. 10 Haziran’da Elmadağ’daki MKE tesisinde 5 işçinin yaşamını yitirdiği patlamadan iki gün sonra iş güvenliği birimi yeniden kuruldu.”
Kamuya bağlı MKE’de 1986, 1988, 1997, 2008, 2012, 2013, 2018, 2022 yıllarında çeşitli patlamalarda onlarca işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi ve yaralandığını belirten Dr. Gülhan, AKP iktidarı döneminde yaşanan patlamalara dikkat çekti:
“2008 yılında Kırıkkale Makine Kimya Endüstrisi Barut Fabrikası'ndaki patlamada 3 işçi, 2012 yılında Yahşihan’da Mühimmat Ana Depo Komutanlığı Ayırma ve Ayıklama Tesisindeki patlamada 4 işçi, 2013 yılında Elmadağ Barutsan Roket ve Patlayıcı Fabrikası’ndaki patlamada 2 işçi, 2018 yılında yine aynı fabrikada 1 işçi, bu yıl Haziran ayında Elmadağ’daki patlamada 5 işçi yaşamını yitirmişti. Çok sayıda işçi de yaralandı.”
MKE bünyesindeki tesislerde çok ağır ve çok tehlikeli bir iş yapılmasına rağmen kurulduğundan bu yana neredeyse hiçbir teknolojik değişiklik görmediğini söyleyen Dr. Gülhan, modern hale getirilmeyen teknik ve eksik denetimlerle üretime devam etmenin, fabrikalarda ve atölyelerde işin tehlike derecesine göre mekânsal organizasyonların ve işgücü planlamasının yapılmamasının, yeterli ve prosedürlere uygun koruyucu ekipman tedarik edilmemesinin, işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarını ortadan kaldırdığının altını çizdi.
Dr. Gülhan, MKE’de yıllardır meydana gelen ihmaller, patlamalar, iş kazaları ve iş cinayetleri, Türkiye’deki emek rejiminden despotik karakterinden bağımsız olmadığını, emeğin sendikal hak ve özgürlüklerini yok sayan, sömürüyü her alanda yoğunlaştıran mevcut emek rejiminin daha fazla üretim ve ciro baskısı için işçilerin canını hiçe saydığını vurguladı.
Kamuyu özel sektör gibi gören, kurumların yapısını ve kadroları kâr-zarar hesaplarına göre dizayn eden politikalar sonucunda İSG denetimlerinin liyakatsiz firmalara yaptırılmasının, OSBG anlayışının yerleşmesinin, yeni işe alınan tecrübesiz personele yeterli mesleki eğitim ve donanım verilmeden tehlikeli üretim süreçlerine dâhil edilmesinin, yeni patlamalara iş kazalarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkardığını belirten Dr. Gülhan, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak her işçinin hakkıdır. İSG faaliyetlerinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görev ve sorumlulukları arasındadır.
Kamu ve özel fark etmeksizin tüm işyerlerinde denetimler eksiksiz yapılmalıdır. İşçilerin sağlığı ve canı açısından tehlike arz eden durumlar karşısında idari para cezaları uygulanmalıdır.
İş kazaları sonucu yargılamalar taksir-bilinçli taksir çerçevesinde değerlendirmeden çıkarılmalı, cezaların caydırıcılığı artırılmalı, patronları ve failleri koruyan cezasızlık kültürünün önüne geçilmelidir.
Çalışma yaşamının düzenlenme aşamalarında, ÇSGB dışında, Sağlık Bakanlığı, üniversitelerin ilgili birimleri, sendikalar, TTB ve TMMOB’nin yer aldığı bağımsız, kamu yararına çalışan heyetler ve bilimsel kurullar oluşturulmalıdır.
Sendikalar, örgütlü olduğu ya da olmadığı işkolundaki tüm işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda denetim yapabilmeli, önerileri ve talepleri yetkili mercilerce dikkate alınmalıdır.
Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan, İSİG’i işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan tüm yasal düzenlemeler iptal edilmelidir.”
TTB İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten meydana gelen olaya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“İşçi ölümlerinde Avrupa’da birinciyiz, dünyada üçüncüyüz. Bu demek ki özellikle çalışma alanlarında hiçbir önlemimizin bilimsel normlara göre alınmadığını da aynı zamanda bir göstergesi. Tarih ezeli bir tekerrürdür derler, doğru. Eğer tarihten biz bir ders çıkarmazsak hep devam edecektir. Bunu buradaki açıklamada da görüyoruz. 1986’dan 2003 yılına kadar on taneden fazla aynı yerde patlama olmuş. Demek ki ders çıkartıp, onlara karşı bir önlem almamışız ne yazık ki… Bu önlemler alınmazsa bundan sonra yine ne yazık ki patlamalar olacaktır. Vatandaşlarımız yaralanacaktır ve ne yazık ki onların bir kısmını kaybedeceğiz. Bu cinayettir aynı zamanda. Önlemin alınması gerektiği halde alınmayan nedenlerle ölümler oluyorsa bu aynı zamanda cinayettir. Umarım bundan bir ders çıkartılır. En kısa zamanda önlemler alınır ancak burada da görüyoruz, iş güvenliği müdürü EYT’li. Emekli oluyor ama yerine üç ay geçmesine rağmen herhangi bir şekilde yerine herhangi bir kişi konmuyor. Bunla ilgili olarak da bir sürü iş güvenliği açısından da açıklar ortaya çıkıyor. Bunun getirmiş olduğu bir sürü aksaklıklar da vardır. Bunların getirmiş olduğu bir sorumsuzluk silsilesidir bunlar. Umarım en kısa zamanda önlem alınır.”
Ankara İSİG Meclisi adına söz alan Dr. Arif Müezzinoğlu şunları söyledi:
“Hepimizin bildiği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamasının yasası olan 6331 sayılı Yasa’ya ilişkin çeşitli zamanlarda ortak açıklamalar yaptık ve eleştirilerimizi ifade ettik. Bu yasa çıkarıldığı biçimiyle üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen tam olarak uygulanmıyor, hatta çıkarılmış haliyle de uygulanmıyor. Dört veya beş kez özellikle kamu olmak üzere uygulanması ertelendi, görünen o ki ertelenmesi devam edecek. En kritik noktalardan birisi kamu işyerlerinde bu faaliyetin uygulanmasının kısıtlanması durumudur. Kamudaki İSG faaliyetleri çok geri düzeydedir. En son yaşadığımız Amasra'da bir kamu maden işletmesinde meydana gelen patlama bunu gözler önüne sermiştir. Eskiden kamuda İSG faaliyetleri görece daha iyi sayılabilirdi ancak neoliberal politikalar ile birlikte bu durum daha da kötüleşti; bütün kamu işletmelerinde işçi sağlığı sorunları artmaya devam ediyor.”