İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Plastik Cerrahi bölümünde görevli asistan hekim Dr. Uğurcan Ağcaoğlu’nun intihar haberiyle sarsılmışken, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Azer Gürgün’ün intiharı acımızı ve üzüntümüzü derinleştirdi.
Ne yazık ki, yaklaşık son 10 yıldır kamuoyuna yansıyan intihar haberlerinin sayısı artmaktadır.
Uzman hekim, asistan hekim, tıp öğrencisi, hemşire, teknisyen ve diğer sağlık çalışanlarının intiharlarıyla ilgili 2018 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından cevaplanan bir soru önergesi vahim gerçeği gözler önüne sermektedir:
2012 yılında SABİM ihbar hattına gelen şikâyet üzerine uğradığı baskı ve soruşturmalara dayanamayan acil tıp asistanı Dr. Melike Erdem; Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli asistan hekim Dr. M. Y.; Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde görevli asistan hekim Dr. E. C. G; Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde görevli Uzman Dr. E. K.; Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi E. K.; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi İ. E. Z. K.; İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi D. K.; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Y. B.; İstanbul Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Y. Ç. olmak üzere pek çok meslektaşımızın ve tıp öğrencisinin acı haberi basında yer almıştır.
2015 yılında 10'u hekim, 71'i hemşire, 99'u diğer sağlık çalışanları olmak üzere 180;
2016 yılında 11'i hekim, 56'sı hemşire, 62'si diğer sağlık çalışanları olmak üzere 129;
2017 yılında 3'ü hekim, 53'ü hemşire, 66'sı diğer sağlık çalışanları olmak üzere 122;
Toplamda ise, kötü çalışma koşulları, baskı, mobbing, yaşam koşulları nedeniyle 2015-2017 yılları arasında 431 sağlık çalışanı intihar etmiştir.
Ankara Tabip Odası olarak, sağlık çalışanlarının intiharlarını sadece bireysel sorunlardan, sübjektif koşullardan ve psikolojik nedenlerden kaynaklı olgular olarak değerlendirmiyoruz. Yitirdiğimiz her bir meslektaşımızın ve tıp öğrencisinin arkalarında bıraktıkları notlar veya yakınlarının tanıklıkları bu intiharların toplumsal bir bağlama oturduğunu, toplumsal ölçekte bir neden-sonuç ilişkisi kurulabileceğini açığa çıkarmaktadır. Sağlık çalışanları arasında artan intiharlar bu bakımdan “anomik intiharlar” olarak değerlendirilebilir.
Sosyolog Emile Durkheim, toplumlardaki ahlaki, moral, iktisadi sorunların artmasının ve kuralsızlaşmanın tüm kurumlara sirayet etmesinin, kızgınlık ve bıkkınlık durumundan kaynaklanan intiharların dönemsel olarak artmasına yol açtığını belirtir ve bu intiharlara “anomik intiharlar” adını verir. “Anomik intiharlar”, bireylerin içinde yaşadıkları toplumdaki kurumları ve kişileri bir arada tutan normların çözülmesi ve parçalanmasıyla ilişkilidir ve Durkheim, bu durum tüm toplumu etkilediği için “intihar değil, intiharlar vardır” ifadesini kullanmaktadır.
Türkiye’de de hekimlerin, tıp öğrencilerinin ve sağlık çalışanlarının başlıca intihar nedenleri arasında, olumsuz yaşam koşulları, mobbing, ağır ve uzun süreler boyunca çalışma, keyfi atamalar, angarya, değersizleşme, tükenmişlik ve geleceksizlik hissiyatı gelmektedir. Hekimleri, tıp öğrencilerini ve sağlık çalışanlarını intihara sürükleyen bu etmenler ilk bakışta sağlık sisteminin bir türlü çözülemeyen yapısal sorunlarından kaynaklanıyor görünmektedir ama aynı zamanda ülkemizin içerisinde bulunduğu son derece olumsuz sosyo-ekonomik koşulların da birer tezahürüdür. Bütün bu saydıklarımız toplumsal ölçekte biriken ve ancak gerekli irade gösterildiğinde çözülebilecek sorunlardır.
Hastanelerde ve tıp fakültelerinde liyakatsız atamalar sonucunda göreve getirilen yöneticilerin -başta asistan hekimler olmak üzere- meslektaşlarımıza uyguladıkları mobbing ve sistematik baskı sonucunda yaşanan değersizleşme hissi, sadece işyeriyle sınırlı kalmayan bir sosyal cendereye dönüşmektedir. Sağlık kurumlarındaki artan şiddet ise, tükenmişlik ve yılgınlık hissiyatını daha da artırmaktadır.
Ülkemizin ağır ekonomik koşulları altında öğrenim hayatına devam etmeye çalışan tıp öğrencileri arasında geleceksizlik düşüncesi yaygınlaşmakta, kariyerlerine ya da yaşamlarına dair umutsuzlukları da giderek derinleşmektedir.
Kurumlardaki hiyerarşi sistemini suiistimal ederek, eş ve dostunu kayırmak için kullanan yöneticilerin nepotik tutumu, sağlık çalışanlarının verimsizliğine neden olmakta, adaletsizlik düşüncesini pekiştirmekte, yaşam enerjisini soğurmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin işyerlerimizde ve çalışma koşullarındaki tahribatı önlenmediği müddetçe bu karanlık ve acı tablo değişmeyecektir.
Mobbing nedeniyle istifa eden ve yaşadıkları sonrası intihara sürüklenen Dr. Uğurcan Ağcaoğlu’nun kaybı hepimiz için büyük bir boşluk yaratmıştır. Dr. Uğurcan Ağcaoğlu’nun ve tıp öğrencisi Azer Gürgün’ün ailelerine, arkadaşlarına ve tüm sağlık camiasına başsağlığı diliyoruz. Dr. Ağcaoğlu’nun anısını yaşatmak ve tıpta uzmanlık eğitiminde mobbingi engellemek için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Ankara Tabip Odası olarak mobbinge karşı izlenecek adımları sıralıyoruz:
• Kamu kurumlarındaki liyakatsiz atamalara son verilmelidir. Kurumlardaki eş dost kayırmacılığının önüne geçilmelidir.
• ILO tarafından imzalanan 190 sayılı işyerlerinde şiddet ve tacizi önlemeyi amaçlayan uluslararası sözleşme ve tavsiye kararı, ülkemiz tarafından etkin bir biçimde uygulanmalıdır.
• Psikolojik tacizin önlenmesi gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemlidir. ILO 187 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi (2006) dikkate alınarak; sağlık ve güvenlik bakımından ulusal önleyici kültürün gelişmesini teşvik edecek çalışmalar yapılmalıdır.
Tıp Fakültesi öğrencilerine daha iyi bir eğitim hayatı için eğitimin standardizasyonu sağlanmalı, sosyal ve ekonomik destek politikaları hayata geçirilmeli, ücretsiz ve sağlıklı barınma ihtiyacı karşılanmalıdır.
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu
* Etik açıdan ve ailelerin hassasiyeti açısından isimlerin kısaltmalarına yer verdik.