1 milyon 400 bin sağlık çalışanı 26 haftadır Vergide Adalet İstiyor!
Ülkemizdeki en önemli sorunlardan birisi iktisatçıların “bölüşüm şoku” olarak adlandırdığı, gelir dağılımındaki eşitsizliğin ve vergi yükündeki adaletsizliğin ulaştığı seviyedir. Son yıllardaki ekonomi politikalarının etkisiyle birlikte, kamudan özele servet transferi yoğunlaştıkça, şirketlere daha çok imtiyaz tanındıkça, gelir dağılımı ve vergi yükünde eşitsizlik artmıştır.
Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye ilk sırada yer alırken, dünyadaki 130 ülke içinde 28. sırada bulunuyor!
TÜİK’in yayınladığı 2023 yılı hanehalkları gelir istatistiklerine göre; en çok geliri olan yüzde 5’lik grup toplam gelirin yüzde 24’ünü alırken, en düşük gelir grubundaki yüzde 5’lik kesim ise gelirin sadece yüzde 0,8’ini alıyor.
En zengin yüzde 10 toplam servetin yüzde 70’ine, en zengin yüzde 1 ise yüzde 39,5’ine sahip!
Yurttaşlarımızın alım gücünün düşmesindeki ve yoksulluğun derinleşmesindeki en önemli diğer bir faktör vergi yükünün eşitsiz dağılımıdır.
Türkiye’de çalışanlar şirketlerden fazla vergi veriyor!
2014-2023 arasında toplam vergi gelirlerinin yüzde 16’sı çalışanların ücretlerinden kesilirken, şirket vergilerinin (kurumlar) payı yüzde 15,6 düzeyinde kaldı.
Şirketlerin vergi oranının bu yıl yüzde 25’e çıkarıldığı açıklansa da, sabit oranlı vergiye tabii şirketlerin istisna, teşvik, amortisman, yatırım indirim gibi birçok kalemi gerekçe göstererek yüzde 2-3 civarında vergi ödediklerini ya da onu bile ödemediklerini biliyoruz!
Aile Hekimleri, Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları ve tüm sağlık çalışanları, yüksek vergi kesintileri nedeniyle yılın ilk ayındaki ücreti bile alamazken, yüksek enflasyonun etkisiyle biraz daha yoksullaşıyor.
Vergide yükündeki eşitsizlik sağlık hizmeti sunumunu da olumsuz etkiliyor!
Hukuk devleti ilkesi gereğince vergi yükünün adil dağılımı ve tahsilatı sağlık hizmeti sunumunun belirleyenlerindendir. Vergiler, kamu sağlık hizmetlerinin sunumu için başlıca finansman kaynakları arasındadır.
Ne var ki, bölüşüm şokunu artıran, sağlık hizmetlerini piyasalaştıran, vergi adaletsizliğine yol açan ekonomik anlayış, ASM’lere yeterli ve gerekli kaynak ayrılmasının önündeki en büyük engeldir.
Ankara ili genelinde kamuya ait 190, belediyelere ve özel kişilere ait 270 binada Aile Hekimliği hizmeti sunuluyor.
Kamu mülkiyetindeki binalarda hizmet sunumuna devam eden ASM’lerde de kira sorunu devam ediyor. Kira artış oranları maaş artış oranlarının üzerindedir. Örneğin kira artışı yıl içerisinde yüzde 70’leri bulurken, maaş artışı yüzde 30 civarındadır.
Kamusal sağlık hizmeti niteliği bulunan Aile Hekimliğine işletme gözüyle yaklaşılmasına son verilmelidir!
Ülkemizde kamu kaynaklarının etkin, verimli ve adaletli kullanımı söz konusu olsaydı; Türkiye genelindeki tüm şehir hastanelerinin müteahhitlerine ödenen 1 saatlik kira ile 1 ASM’nin yapımı mümkün olacaktı!
Vergi yükü eşit ve demokratik şekilde dağıtılarak ciddi bir kaynak yaratılabilir. Bu kaynak, sağlık hizmeti sunumu için gerekli mekânsal organizasyonun altyapısı için kullanılabilir.
Ankara Tabip Odası olarak bir kez daha belirtmek isteriz ki;
-ASM’lerin yeterli uygunlukta ve eşit standartlarda olmasını sağlamak Sağlık Bakanlığı’nın görevidir.
-ASM’ler Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan binalarda ve yeterli donanım sağlanarak inşa edilmelidir.
-Başta deprem güvenliği olmayan kamu binalarında hizmet veren ASM binaları, Sağlık Bakanlığı tarafından güçlendirilmeli ya da yeniden inşa edilmelidir.
Bu adaletsiz ve eşitsiz vergi uygulamasına karşılık her ay sabit kalmak koşuluyla en fazla yüzde 15 vergi kesinti oranlarını hayata geçirilmesini istiyoruz. Bunun için 26 haftadır sürdürdüğümüz mücadelemizi sonuç alana dek devam ettirmede kararlıyız.
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu