Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Havagazı Fabrikası alanında 350 ton asbest bulunan binayı yıkması büyük tepki topladı. 27 Şubat Pazartesi günü, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanları Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 350 ton asbest bulunan Havagazı Fabrikası'nın hiçbir koruma önlemi alınmadan yıkılmasına karşı maske takarak basın toplantısı düzenledi. Konunun takipçisi olduklarını belirten bilim insanları ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini belirtti.
“Binanın her yerinde asbest var”
Havagazı Fabrikası alanındaki asbest ölçüm sonuçlarının yüksek çıkması durumunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında dava açacaklarını bildiren Candan, yaşanan süreci şöyle aktardı:
“15 Şubatta Ankara Tabip Odası ile 1928 yılında yapılmış Cumhuriyet’in endüstri mirası olarak nitelendirilen Havagazı Fabrikası’nın yıkımını gündeme taşımıştık. Fabrikanın olduğu yerleşke endüstri mirası olarak tescilli iken, tescili kaldırıldığı için yargı yoluna taşındı ve şu anda dava süreci devam ediyor ve dolayısıyla endüstri mirası potansiyeli henüz kendisini koruyor. Bu nedenle Kültür Bakanlığı buranın yıkılmasını istemiyor. İkinci boyutu ise Ağustos ve Kasım ayında binanın yıkımı ile ilgili ihale yapılıyor. İlk ihalede 2016 tarihinde 380 bin muhammen bedelle Havagazı Fabrikası’nın yıkılması isteniyor. Bu gerçekleşmiyor ikinci ihale çıktığında ise muhammen bedel buranın yıkımı ile ilgili 13 bin liraya düşüyor. Bunun nedeni ise yapıda 350 tonluk asbest tespit ediliyor. Asbest yalıtım malzemesi olarak kullanılmış durumda. Bu nedenle kontrollü ve denetimli bir şekilde yıkım yapılması gerekiyor. Ama bütün bunların hiçbirisi dikkate alınmadığı, Kültür Bakanlığı binayı yıkma dediği halde 25 Şubat 2017 Cumartesi günü Büyükşehir Belediyesi öğle saatlerinde bu binayı yıktı ve hiçbir koruyucu önlem almadan yıkmaya devam ediyor. Sonrasında da Ankara Tabip Odası ile Mimarlar Odası’nın yaptığı açıklamalara cevap olarak ‘Biz binanın asbestsiz kısmını yıktık. Asbestli kısmını da denetim altında yıkacağız’ dedi. Gökçek doğruyu söylemiyor. Alandan çekilen fotoğraflar bunu oldukça net ortaya koyuyor. Hiçbir önlem alınmamış binaya bir tül çekilmiştir. İçeride dört tane kazan ve çok fazla boru var. Onun için binanın asbestli asbestsiz diye bir durumu söz konusu olamaz. Bu binanın her yerinde asbest var.”
“Çok büyük halk sağlığı skandalı yaşanıyor”
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Vedat Bulut ise Ankara’da çok büyük bir halk sağlığı skandalı yaşandığına dikkat çekerek, önlemsiz yıkımının durdurulmasını talep etti. Bölgede acil olarak asbest liflerinin yoğunluğu ölçümlenmesi gerektiğini belirten Dr. Bulut “Hafriyat döküm alanı dahil olmak üzere toprak ve su bulaşmaları incelenmeli” dedi.
Dr. Bulut, sözlerine şöyle devam etti:
Ankara Büyükşehir Belediyesi bu ihaleye yapmadan önce baca sağlamlaştırılması yapmalıydı. Baca yıkılınca asbestli materyal tüm hafriyat alanına bulaştı. Gerek bu hafriyat taşınırken gerek işçiler çalışırken bölgeye asbest lifleri yayılmakta, 25 Şubat 2017 Cumartesi günü tüm uyarılarımıza rağmen önlem almadan yıkıma başladılar. 25 Ocak 2013 yılında yayınlanan asbestle çalışmalarda sağlık ve güvenlik önlemlerine ilişkin bir yönetmelik var. Bu yönetmeliğin bağlayıcı hükümleri bulunmakta. Bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan vatandaşlarımızı için önlem alınmalıydı. Bölgede bin 600 öğrencisi olan Ankara Atatürk Lisesi var. Bu alanda Mustafa Kemal Bulvarı ve çevre bağlantılarını kullananlar için de risk oluşturuyor. Kamyonlar brandasız çalışıyorlardı, bu asbestli hafriyatı çevreye saçarak gidiyorlar. Tüm Ankara’yı tehdit ediyorlar. Ayrıca dökümün yapıldığı alanda tarım arazisi ve yerleşim yerleri varsa oradaki insanlar da tehdit altında. İşçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu sistemler yoktu, alan brandalarla kapatılmamıştı. Toz emici ekipmanlar yoktu. Lisenin öğrencileri de habersizdi; bugün öğrenciler teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış. Yakındaki işletme de personeline gaz maskeleri vermiş. Çalışma bakanlığından izin alınmış mı bilinmiyor. Yüklenici firma ilgili yönetmeliğin 8. maddesi uyarınca bu konuda uzman kişileri çalıştırmak zorunda. Bunun da olduğunu düşünmüyoruz. Konu tersaneler döneminde gündeme geldi ve o tersanelerde çalışan işçilerde 3,5 yıl sonra solunum rahatsızlıkları görüldü.
“Akciğer kanserine yol açıyor”
Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mine Önal da şunları kaydetti:
“Asbest kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral.
Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte 3 binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış durumda. Özellikle eski binaların yıkımı sırasında işçiler ve yakın çevre ciddi risk altında kalıyor. İşçiler için kişisel güvenlik tedbirleri, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler burada hayati öneme sahip.
Asbest maruziyetine bağlı akciğer hastalıkları 1 yıl gibi kısa bir süre içerisinde ortaya çıkabileceği gibi latent süre yani hastalığın ortaya çıkması için gerekli süre 30-40 yılı bulabilir. Burada maruziyetin yoğunluğu ve süresi kritik.
Asbest maruziyeti akciğer kanseri riskini özellikle sigara içen bireylerde 50 kat artırıyor. Asbest akciğer kanserinin dışında malign mezotelyoma olarak adlandırılan ve son derece ölümcül olan akciğer zarı tümörlerinin bilinen en önemli nedeni. Yoğun bir şekilde asbeste maruz kalanların %10'unda mezotelyoma gelişiyor. Ayrıca akciğer dışında mide, böbrek ve üst solunum yolu tümörlerinin görülme sıklığı da asbest maruziyeti ile artıyor.
Asbest kanser dışında akciğer dokusunda ve zarında kalınlaşma ile seyreden ve sonuçta solunum yetmezliğine neden olan bir dizi hastalığa da yol açıyor. Kanser olmadıkları için iyi huylu olarak tanımlanan bu hastalıklar kişinin yaşam kalitesinde ciddi bozulmalara hatta boğularak ölümüne neden oluyor.
Yoğun asbest içerdiği bilinen bir binanın bugün şehrin göbeğinde özensiz bir şekilde yıkılmasının, işçiler ve çevrede yaşayanlar içini ileride ciddi sağlık sorunları doğuracağı muhakkak. Sadece işçiler ve bölge de çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruziyeti yaşayan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınıyor.
İşçilerin, ailelerinin, yakın çevrede yaşayan ya da bulunan kişilerin başlangıç akciğer grafilerini mutlaka çektirmeleri ve belli aralıklarla takipte kalmaları çok önemli.”
“Ciddi işçi sağlığı sorunu yaşanıyor”
TTB İşçi Sağlığı Kol Başkanı Dr. Sedat Abbasoğlu ise, “Ciddi bir halk sağlığı sorunu yaşanıyor. 25 Ocak 2013 yılında çıkan yönetmelik asbestle ilgili nasıl çalışılması gerektiğini bütün ayrıntılarıyla ortaya koymuş durumda. Etkilenecek olanlar orada çalışacak işçi arkadaşlarımız, yıkımı yapacak arkadaşlarımız. Ayrıca çevrede yaşayanlar da etkilenecek. Çok düşük fiyatla söküm işi ihale edildiği için taşeron bir firma tarafından yapılacak. Alınması gereken birtakım önlemler var. Bu çalışanların işe girişlerinden akciğer grafiklerinin çekilmesi, solunum testlerinin yapılması lazım. Asbestle ilgili ön eğitim almış almaları gerekiyor. Çalışma Bakanlığı’na kimlerin çalışacağı işin nasıl yapılacağı konusunda ön bilginin verilip başlanması lazım. Taşıma işlemi dışında hafriyatın sızdırmaz torbalarla yapılmış olması ve hafriyat alanının sızdırmaz örtülerle kaplanmış olması gerekir. Bunların hiçbirinin yapılamadığı fotoğraflardan görülüyor. 2016 yılında 1970 işçi cinayeti yaşandı ki önümüzdeki yıllarda bu çalışan arkadaşlarımız bu işçi cinayetlerinin birer kurbanı olacaklar. Bu tehlikeli atıkların nereye atıldığı belli değil” diye konuştu.
Kimya Mühendisleri Ankara Şube Başkanı Erkin Etike, Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Sekreteri Gözde Güldal ve Çevre Mühendisleri Odası’ndan Cem Şahin Asbestin çevreye ve halk sağlığına zararlarına ilişkin kısa birer konuşma yaptı.
Toplantıda Asbestin vücuda girdikten sonra kan damarlarıyla vücudun pek çok alanına ulaşabildiğini anlatan bir kısa film de gösterildi.