Sağlık çalışanlarına; hekimlere, hemşirelere, ebelere, teknikerlere, acil tıp teknisyenlerine, güvenlik görevlilerine yönelik şiddet azalmak bir yana dursun, her aydan her güne, her günden her saate, her saatten her dakikaya indi.
Şiddet istatistikleri yangın alarmı niteliğinde... Beyaz Kod sistemi kurulduğundan bu yana bildirilen sözlü ve fiziksel şiddet sayısı 60 binleri geçti. Bildirilmeyenlerle birlikte bu rakamın daha fazla olduğu biliniyor.
Rakamların büyüklüğü kadar hekimlere ve sağlık çalışanlarına saldırıların biçimleri de korkunç: İlaç yazmadığı için yumruklanan, hastanın durumuyla ilgili bilgi verdiği için tekmelenen, hizmetten memnun kalmadığı için arabayla hastaneye giren, başında kaldırım taşı kırılan, midesinden bıçaklanan, kalbinden kurşunlanan,...
Biz hekimler “ARTIK YETER” dedikçe Sağlık Bakanlığı kayıtsız kalmaya devam ediyor.
Sağlıkta şiddeti önlemek için çıkardıkları Torba Yasada şiddet olaylarına karşı ciddi tedbirler almadıkları gibi, hekimleri cezalandırıyor, işsiz bırakıyorlar.
Yıllardan bu yana sağlık alanındaki şiddetin, kışkırtılmış talebe yol açan Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile bağlantısını, şiddetin aynı zamanda sosyolojik bir olgu olduğunu, toplumsal barış ve demokrasi ortamından bağımsız düşünülemeyeceğini söyledikçe ve yazdıkça, Sağlık Bakanlığı kulaklarını kapatmaya devam etti.
En son haberlere de yansıyan “Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem Planı” hazırlayan Sağlık Bakanlığı, hasta yakınları ile sağlık emekçileri arasındaki “iletişimi güçlendirmek” ve şiddetin önüne geçmek için çeşitli öneriler sundu:
Hasta ve hasta yakınlarını dinlerken göz teması kurun.
Hastanın derdini anlatırken sözünü kesmeyin. Dinlerken başka şeylerle ilgilenmeyin.
Hasta konuşurken uygun jest ve mimikler kullanın. Hastanın söylediklerini onaylıyorsanız başınızı sallayın ve tebessüm edin.
Hastaya “siz” dili ile hitap edin. Sade, anlaşılır ve hastanın anlayabileceği ifadeler kullanın.
Uygun ses tonu ile konuşun, yargılayıcı ve genelleyici ifadelerden kaçının.
Yüksek dozda nasihat cümleleri kurmayın.
Öfkelenme durumunda derin nefes alın ve sessiz kalın. Ya da derhâl oradan ayrılın.
“Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem Planı”ndan ve bu önerilerden yine bir şey anlamadık!
Sağlık Bakanlığı Taslağından çıkan anlam şudur: Kamusal sağlık alanı piyasa mekanizmalarına terk edilirken, hastaneler işletmeye dönüşürken, sağlık emekçileri tüm “şirinlikleri” ile “müşterilere” hizmet verecek. Günde 100 hasta bakmaya zorlanan hekim, hastalarla “göz teması” kuracak, yorgun olsa da “tebessüm” edecek...
Hastanelerde yanında yardımcı bir çalışan olmadan, beş dakika içinde hastadan anamnez alan, fm yaparak tetkik isteyen, bilgisayara kayıt giren ve bir gözünü ekrandan ayır(a)mayan hekim, “sempatik” davrandığı ölçüde şiddetten uzak duracak (!)
Nitelikli sağlık hizmetinin yerini alan “müşteri memnuniyeti” bile artık önemli değil. Sermaye birikimi hırsı sağlık alanını taşeronlaştırırken, sağlık hizmetlerini metalaştırırken, sağlık çalışanlarını robotlaştırırken, sağlıkta şiddeti polisiye tedbirlerle önleyemeyen Sağlık Bakanlığı, sorumluluğunu bir kez daha hekimlerin üzerine yıkıyor...
Sağlıklı bir toplum, sağlık nesiller yerine “Yaşasın Tüketim Çılgınlığı ve Sömürü” sloganı belirleyici oldukça, sağlıkta şiddetin sonu gelmeyecektir.
Sağlıkta şiddet, ne tebessümle ne mimikle ne de x-ray cihazlarıyla önlenebilir. Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nden ve sağlığı piyasalaştıran anlayıştan vazgeçilmedikçe her dakika bir sağlık çalışanı şiddete uğramaya devam edecektir.
ARTIK YETER!
Ankara Tabip Odası
Yönetim Kurulu