Geçtiğimiz günlerde hepimizde derin acılar ve üzüntü uyandıran bir olayla birlikte, yoksulluğun ve çaresizliğin insan yaşamını ve sağlığını ne kadar olumsuz etkilediğini bir kez daha gördük.
İzmir’in Selçuk ilçesinde, anne Melisa Akcan’ın hurda parasını almak için evden ayrıldığı sırada, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında küçük yaşlardaki beş kardeş [Fadime Nefes (5), Funda Peri (4), Aslan Miraç (3), Masal Işık (2), Aras Bulut Akcan (1)] yaşamını yitirdi.
Yaşanan bu acıların başlıca nedeni, toplumu daha derin bir yoksulluğa iten politikalardır. AKP iktidarının uyguladığı ekonomi politikalarının sonucunda sosyoekonomik krizin ölçeği büyürken aynı zamanda servet ve gelir eşitsizliğine neden olan bölüşüm-şoku derinleşiyor. Söz konusu kriz yaşamımıza yüksek enflasyon, temel tüketim maddelerinde durdurulamaz hale gelen zamlar, toplumun geneline yayılan derin yoksulluk, iller ve bölgeler arasında giderek artan farklılıklar ve kitlesel işsizlik olarak yansıyor.
Gelir Dağılımında Eşitsizlik
Yoksulluğa yol açan bu ekonomik modelin temel özelliği, sermayenin ve ortaya çıkan zenginliğin toplumun küçük ve belirli bir bölümünde toplanmasıdır. Bu durum sosyal ve ekonomik eşitsizliği artırdığı gibi toplumsal refahı da giderek azaltıyor. Gelir dağılımı incelendiğinde, milyonlarca ücretli çalışan ve işsiz yurttaşımızın toplam üretimden aldığı payın giderek azaldığı, buna karşılık toplam gelirin yarısının nüfusun yaklaşık yüzde 20’sinde toplandığı görülüyor.
TÜİK’in 2023 yılına ilişkin “Gelir Dağılımı İstatistikleri” incelendiğinde yoksulluk örüntüleri daha net görebilir. Toplam gelirden alınan pay, en yüksek geliri olan yüzde 20’lik kümede önceki yıla göre artarak yüzde 48’e çıktı; buna karşın geliri en düşük olan yüzde 20’lik kümede ise bu pay yüzde 6’da kaldı.
Gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu illerin Ankara, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan olduğu görülüyor.
TÜİK’in 2023 yılına ilişkin “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri” incelendiğinde göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olma durumu olarak açıklanan “yoksulluk veya sosyal dışlanma” riski altında olan bireylerin sıklığının yüzde 30 olduğu; hanelerin yüzde 39’unun iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 19’unun evin ısınma gereksinimini, yüzde 64’ünün eskimiş mobilyaların yenilenmesini karşılayamadığı görülüyor.
Sosyal Yardımlar
Sosyoekonomik krizin derinleşmesi ve yoksullaşmanın hızlanması, sosyal yardımlardan yararlanarak yaşamını sürdürmeye çalışan nüfusu artırıyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2025 yılına ilişkin bütçe önerisinde yer alan “hedefler” başlığı, sosyal yardıma muhtaç kişi sayısının daha da artacağı öngörüsünü güçlendiriyor. Buna göre, düzenli sosyal yardım alan hane sayısı 2013’te 2 milyon 266 bin iken 2023’te 4 milyon 444 bin haneye ulaştı. Sosyal yardım harcamaları ise 2013’te 8 milyar TL iken 2023 yılında 157 milyar TL’ye yükseldi. Özetle son 10 yılda; düzenli sosyal yardım alan hane sayısı yaklaşık iki katına, sosyal yardım harcamaları bütçesi ise yaklaşık yirmi katına çıktı!
Servet transferini ve bölüşüm şokunu artıran ekonomik politikalarla birlikte sosyal yardım alan hane sayısındaki artışın COVID-19 pandemisi döneminde daha da belirginleştiği görülüyor.
Gıda Enflasyonu Şoku
Yoksullaşmanın çarpıcı şekilde hissedildiği alanlardan birisi de mutfaklardır. Enflasyonla birlikte artan yaşam giderleri ve gıda fiyatları nedeniyle hanelerde beslenmeye daha çok bütçe ayrılmasına karşın yeterli ve sağlıklı beslenme sorunu çözülemiyor.
Ekim 2024 itibarıyla Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken aylık gıda harcaması en az 20 bin 431 TL’ye yükseldi. Son bir yılda dolar kurunun yüzde 17 artmasına karşılık, mutfak enflasyonundaki ölçüsüz artışın yüzde 49’u bulması, kriz ortamından yararlanarak yapılan fırsatçılığın göstergelerinden birisidir.
DİSK-AR’ın araştırması mutfak enflasyonunun yoksul hanelerdeki etkisini gözler önüne seriyor. Resmi gıda enflasyonu yüzde 44 iken, dar gelirlinin gıda enflasyonu 80’i buluyor. AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana genel fiyatlar ortalama 20 kat artarken gıda fiyatları 31 kat artmıştır.
Yoksulluk ve açlık sınırlarının altında aylık alan emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 61, nüfusun en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda gıda enflasyonu yüzde 79 düzeyindedir.
Çocuk Yoksulluğu ve Geleceksizliği
Yoksulluğun doğrudan etkilediği kesimlerin başında çocuklar gelmektedir. TÜİK’in 2023 yılı verilerine göre yoksul çocuk sıklığı yüzde 31 iken, ciddi maddi yoksunluk içinde olanların sıklığı yüzde 33’tür. Özetle her 10 çocuktan 3’ünün yoksul olduğu söylenebilir.
OECD’ye göre, Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içerisinde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Araştırmalara göre öğrencilerin yüzde 19’u haftada en az bir gün parası olmadığı için yemek yiyemezken yüzde 1,9’u parası olmadığı için her gün aç kalmaktadır.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre, ailesinin yanında en temel gereksinimleri karşılanamayan ve ailesinin yanından alınma riski bulunan çocuk sayısı 2023 yılında 164 bin 995’tir. “Sosyal ve Ekonomik Destek Programından Yararlandırılan Çocuk Sayısı” 2024 yılı için 190 bin, 2025 yılı için 200 bin, 2026 yılı için 210 bin olarak öngörülmektedir.
Çocuk yoksulluğunun sonuçlarından biri, sokaklarda ve ağır işlerde çalışmak zorunda kalan çocuk sayısındaki artıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı “Çocuklar Güvende” ekiplerinin 2017-2024 döneminde yaptığı saha çalışmalarına göre sokakta çalıştırıldığı tespit edilen, istismara uğrama ve suça yönelme riski bulunan çocuk sayısı 49 bin 251 olmuştur.
Genel Sağlık Sigortası ve yoksulluk
Bilindiği üzere herhangi bir sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan, SGK’den gelir ve aylık almayan, 18 yaşını dolduran, öğrenci olmayan ve aylık geliri asgari ücretin 1/3’ünden fazla olan kişiler Genel Sağlık Sigortası (GSS) primlerini kendileri ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadır. Eğer aylık gelir asgari ücretin 1/3’ünden azsa GSS primi devlet tarafından karşılanmaktadır. Aylık geliri asgari ücretin 1/3’ünden az olduğu için GSS primi devlet tarafından karşılanan kişi sayısı 2023 yılında 9 milyon 21 bindir. Bu sayının 2024 yılında 9 milyon 500 bine, 2025 yılında da 9 milyon 700 bine yükselmesi beklenmektedir.
NE YAPMALI?
Öncelikle bölüşüm şokunu ve eşitsizliği derinleştiren, sosyoekonomik krizin faturasını halka yükleyen politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir.
Anayasayla güvence altına alınan temel kamusal haklar (eğitim, sağlık ve barınma hakları) nitelikli, parasız ve erişilebilir olmalıdır.
Hanelerin sosyoekonomik durumu doğru bir biçimde belirlenerek yoksullukla mücadele için sosyal yardım ve koruma programları oluşturulmalıdır.
Yoksulluktan en çok etkilenen kesimler olan kadınlar ve çocuklar için koruyucu, dışlanmayı ve ayrımcılığı önleyici önlemler yaşama geçirilmelidir.
Sosyal yardımlar; oy toplama kaygısıyla (“klientalizm”) siyasi popülizm aracına dönüştürülmemeli, herkes eşit ve ulaşılabilir olmalıdır.
Gelirde ve vergide adalet sağlanmalı, çok kazanandan daha çok vergi alınmalıdır.
Enflasyonla mücadelede krizin faturasının çalışanlara kesilmesine son verilmeli, planlı ve kamucu, koruyucu ekonomi politikaları uygulanmalıdır.
Okul çağındaki çocuklarımızın gelişimi için en az bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmelidir. Çocuk yoksulluğunun önüne geçmek ve çocuk işçiliğiyle mücadele etmek iktidarın öncelikli görevleri arasında olmalıdır.
Yararlanılan Kaynaklar:
TÜİK, “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri”, 2023
TÜİK, “Gelir Dağılımı İstatistikleri”, 2023
Grafik 1: “Yoksulluk artıyor: Türkiye’de yardım alan ailelerin sayısı 10 yılda iki kat arttı”, Ekonomim Gazetesi
Grafik 2: TÜRK-İŞ “EKİM 2024 AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRI”, TÜRK-İŞ
Grafik 3: DİSK-AR, “Enflasyonda mızrak çuvala sığmıyor”, DİSK-AR
Açıklama: Gelir dağılımı eşitsizliğinde en önemli ölçütlerden biri olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor. Gini katsayısı hesabında; hanenin ve fertlerin elde ettiği yıllık gelirlerin toplamından, vergiler ve transferler düşüldükten sonra bulunan 'hanehalkı geliri' kullanılıyor. Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,018 puan artış ile 0,433 olarak tahmin edildi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,520, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0,445 olarak tahmin edildi.